İbrahim Kalın'dan çarpıcı sözler

İbrahim Kalın'dan çarpıcı sözler
Güncelleme:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Rakka'da serbest bırakılan yüzlerce DEAŞ'lı teröristle ilgili böyle seslendi: Serbest bırakılan teröristler, hangi dünya başkentinde intihar bombacıları olarak karşımıza çıkacak ?

Daily Sabah gazetesinde "Rakka'dan  salıverilen teröristler hangi başkenti vuracak?" başlıklı yazı kaleme alan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, altıncı yılına giren Suriye iç savaşının jeopolitik  hesaplaşmaların ve iktidar oyunlarının merkezinde kalmayı sürdürdüğüne işaret  etti.

Kalın, "DAEŞ ve Suriye topraklarındaki diğer terör örgütlerinin yaklaşan  yenilgisinin, normalde savaşı bitirecek ve demokratik, kapsayıcı bir hükümetin  kurulmasını sağlayacak bir siyasi çözüm tarafından takip edilmesi gerekir. Burada  kritik soru ise Cenevre ve/veya Astana süreçlerinin bu sonucu üretip  üretemeyeceği ve üretebilecekse bunun nasıl olacağıdır." ifadesini kullandı.

Son iki yıllık dönemde tüm büyük bölgesel ve küresel aktörlerin bir  şekilde Suriye krizinin parçası haline geldiğine dikkati çeken Kalın, "Obama  yönetiminin 'kırmızı çizgimiz' dedikleri kimyasal silahların Guta'da  kullanılmasına karşı hiçbir ciddi adım atamaması, Rusya-İran ittifakı tarafından  Suriye sahasına girmek için bir jeopolitik fırsat olarak değerlendirildi. Bu  durumun sonucu, Suriye krizinin genişlemesi ve yakın tarihte görülmemiş suçlar  işlenerek, yıkıcı bir şekilde uzaması oldu. DAEŞ'in Suriye topraklarındaki hızlı  yükselişi, Esed rejiminin katliamlarını durdurmakta yaşanan devasa hatalardan  bağımsız düşünülemez." vurgusu yaptı.

"KOMŞU ÜLKELER AÇISINDAN BİR ULUSAL GÜVENLİK TEHDİDİ OLUŞTURACAKTIR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, yazısında Suriye'de yaşanan mevcut  durumu şöyle değerlendirdi:

"Amerikalılar, DAEŞ ile mücadeleye odaklanıyor ve bu amaçla PKK'nın  Suriye kolu olan PYD-YPG'yi silahlandırıyor. DAEŞ'in Rakka ve başka bölgelerde  büyük ölçüde yenilgiye uğratılmasıyla beraber Amerika, Türkiye'ye 'PYD-YPG ile  ilişkimiz geçici ve konjonktürel' diyerek verdiği güvencelerin aksine, bu  politikasını sürdürmek için yeni bahaneler aramaya başladı. Yüzlerce DAEŞ'li  teröristin Rakka'dan çıkması için yapılan anlaşmanın detayları, bir kez daha bir  terör örgütüyle savaşmak için başka bir terör örgütünü kullanma politikasının  zafiyetini ortaya koydu. Washington'da kimsenin açıkça sormak istemediği rahatsız  edici soru ise şu: Serbest bırakılan teröristler, hangi dünya başkentinde intihar  bombacıları olarak karşımıza çıkacak?"

Bir başka analize göre, ABD'nin hem DEAŞ'ı hem de PYD/YPG'yi bahane  ederek, Suriye sahasında Rusya-İran ittifakını dengelemek için ülkenin doğusunda  kalmaya çalıştığını belirten Kalın, "Bazı yorumcular, bu minvalde Suriye'nin  doğusunda birçok ABD askeri noktasının bulunduğunu ve bu bölgeye ciddi miktarda  askeri ekipman sevkiyatı yapıldığını hatırlatıyor. Buna istinaden ABD'nin,  Suriye'nin doğusunda uzun süre kalmayı planladığı sonucuna ulaşıyorlar. Ancak  ABD'nin niyet ve planları ne olursa olsun, PKK'nın Suriye kolunu destekleme  politikası ancak Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve Cenevre/Astana süreçlerinden  çıkması beklenen siyasi çözümü zayıflatacak ve komşu ülkeler açısından bir ulusal  güvenlik tehdidi oluşturacaktır." tespitini yaptı.

Kalın, ABD'nin "DAEŞ Rakka'dan çıkınca PYD-YPG ile bağımızı  koparacağız" sözünü tutup tutmayacağını bekleyip göreceklerini vurguladı.

"KENDİLERİNİ SON İKİ YILIN KAZANANI OLARAK GÖRÜYORLAR"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bu süreçte Rusya ve İran'ın  ise DEAŞ ile mücadeleyi Esed rejimini iktidarda tutmak amacıyla yaptığını  kaydederek, "Son iki yılda Esed rejiminin yıkılmasını engelledikleri, DAEŞ terör  tehdidini ortadan kaldırdıkları, Esed karşıtı muhalefeti zayıflattıkları ve ABD  önderliğindeki koalisyona karşı devasa jeopolitik kazanımlar elde ettikleri için  kendilerini son iki yılın kazananı olarak görüyorlar." ifadesini kullandı.

Kalın, her tür büyük siyasi çözüm senaryosunda Suriye'nin toprak  bütünlüğünün güvence altına alınması, Suriye topraklarının tüm terör  unsurlarından temizlenmesi ve aynı zamanda gerek rejim gerek PYD/YPG ve gerek  diğer unsurların tarafında savaşan yabancı savaşçıların Suriye'den çıkarılması  gerektiğini belirtti.

Tüm Suriyeli aktörleri kapsayacak, serbest ve adil seçimlere zemin  hazırlayacak bir geçici hükümetin kurulmasının gerekliliğine işaret eden Kalın,  tüm Suriyelilerin demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü ve herkes için eşitlik  iradesini ve ümidini yansıtan yeni bir anayasanın yazılması gerektiğini aktardı.

"SURİYE'NİN GELECEĞİNDE ESED'E YER YOK"

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "PYD-YPG konusu, Türkiye'nin kırmızı  çizgisi olmaya devam ediyor. Bu örgütler, Türkiye, ABD, Avrupa Birliği ve  diğerleri tarafından terör örgütü kabul edilen PKK'nın Suriye kolu olmaları  nedeniyle hiçbir siyasi çözümün ortağı olamazlar. Bunları Suriye Kürtlerinin  temsilcisi olarak görmek, en hafif ifadeyle Suriye halkına saygısızlıktır. Birçok  Kürt, kendilerini PKK ile özdeşleştirmiyor ve örgütün ideolojisine ve siyasi  baskıcılığına karşı çıkıyor. Zira kendileri PKK ve Suriye kolundan çok çekti.  Ancak bu insanlar, mevcut siyasi iklimde seslerini duyuramıyorlar. Suriye'nin  geleceğinde onlara hak ettikleri alanın verilmesi gerekir." değerlendirmesini  yaptı.

Beşşar Esed'in kaderinin ne olacağının tartışmalı bir konu olmaya  devam ettiğine dikkati çeken Kalın, yazısında, "Ancak açıktır ki Esed, Suriye'yi  demokratik ve herkesi kapsayan bir yönetime kavuşturacak biri değil. Suriye  halkına karşı işlediği suçlar göz önünde bulundurulursa tüm Suriyelileri bir  araya getirme görevinin ona verilemeyeceği açıkça ortaya çıkar. Suriye'nin  geleceğinde Esed'e yer yok. Ruslar ve İranlılar da Esed'i iktidarda tutmanın  Suriye'deki çıkarlarını korumanın bir yolu olmadığını anlamalıdır." ifadelerine  yer verdi.

Kalın, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Vladimir Putin ve Hassan Ruhani  ile 22 Kasım'da Soçi'de gerçekleştireceği üçlü zirvede bu konular ele alınacak.  Astana sürecinin bir uzantısı olan bu zirve, Cenevre sürecine bir alternatif  değil, onu tamamlayıcı bir unsur olarak değerlendirilmelidir. Her iki platformdan  somut ve kalıcı sonuçlar çıkabilmesi için ise tüm tarafların Suriye'nin toprak  bütünlüğünü gözeten ve BMGK'nın 2254 sayılı kararında belirlenen parametrelere  uygun olarak tüm Suriyelilerin özgürlüğünü ve güvenliğini sağlayan bir yaklaşım  içinde olmaları gerekir. Suriye halkının son altı yılda yaşadığı kelimelerle  ifade edilmesi imkansız acılar, jeopolitik rekabet uğruna unutulamaz."