Türkiye'ye ilk türbanı kim soktu ?

Türkiye'ye ilk türbanı kim soktu ?

Türkiye'de türbanın geçmişi tam yarım asır öncesine kadar uzanıyor. İlk türban eylemcisi ise şu an kabineden bir bakanın halası!..

Bugünlerde hukuki bir çıkış bulunarak üniversitelerde türbanı serbest bırakma girişiminin tarihçesi 1950'li yıllara kadar uzanıyor. Kamusal alanda başını örten ilk kadın 1950'li yıllarda Dr. Hümeyra Ökten oldu. Başını örttüğü için tepki alınca bir süre muayenehane açan Ökten, daha sonra Suudi Arabistan'dan çalışma izni aldı.


İLK BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİ


Üniversitelerdeki ilk başörtülü öğrenci ise 1964 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nde ortaya çıktı. Tıp öğrencisi Gülsen Ataseven Cerrahpaşa'yı birincilikle bitirdi ancak başı örtülü olduğu için kürsüye çıkarılmadı.



İLK EYLEMCİ HALASIYDI


Daha önce yaşanan bu iki başörtüsü olayı bireysel girişimler boyutunda kalırken üniversitelerde ilk başörtüsü eylemcisi üç yıl sonra ortaya çıktı. Eylemcinin ismi pek bilinmese de soy ismi bugün artık çok tanıdık: BABACAN.


İLK ÖGRENCİ EYLEMİ


AKP Hükümeti'nde iki dönemdir bakanlık yapan Ali Babacan'ın halası Hatice Babacan, 1967'de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki derslerine başını örterek girmeye başladı. Okul yönetimi tepki gösterince, öğrenci eylemleri başladı. İşin ilginç tarafı bu eylem Türkiye'de yapılan ilk öğrenci eylemi olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Ancak sonunda kaybeden Hatice Babacan oldu ve okuldan atıldı.


İLK EYLEMCİ ŞENLER


Türkiye'nin ilk türban eylemcisi ise Şule Yüksel Şenler oldu. İstanbul'da eyleme başlayan Şenler, Mehmet Şevket Eygi ile il il dolaşıp kadınlara tesettür çağrısında bulundu. "Başörtüsü saçı ve gerdanı gizlemeli, vücut hatlarını belli etmeyen manto veya pardösü giyilmeli" diyerek tesettürün ana hatlarını çizdi. O günlerde türbanın adı "Şulebaş" oldu.


HAPSE GİRDİ


Başörtüsü yüzünden hapis yatan ilk eylemci de Şenler oldu. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, "Sokaklardaki başı kapalı hanımların öncüleri cezalarını görecekler” uyarısında bulununca Şenler onu özür dilemeye çağırdı. Sunay özür dilemedi ama Şenler, Cumhurbaşkanına hakaretten hapse girdi.


TÜRKİYE ŞULEBAŞ'LA TANIŞTI


Cumhurbaşkanı Sunay, Şenler'i 2 ay sonra affetti ama Şenler affı reddetti. Şenler’i örnek alan gençler başlarını onun gibi bağlamaya başlayınca Türkiye, "Şulebaş" kavramıyla da tanışmış oldu.


ADLİYE'DE BİR TÜRBANLI


Adliye koridorlarında görülen ilk türbanlı avukat ise Emine Aykenar oldu. 1970'lerin başlarında duruşmalara türbanıyla girmek isteyen Aykenar protesto edildi. Baro, 29 Nisan 1973'te Aykenar'ı ihraç etti. Aykenar, kararı Danıştay'a taşıda ancak mücadeleyi orada da kaybedince avukatlığa dönemedi ve Milli Gazete'de yazı yazmaya başladı.


YÖK YASAĞI BAŞLIYOR


1980 darbesinden sonra kurulan YÖK'ün 1982'deki kıyafet genelgesine göre başörtüsü yasaklandı. Ancak yine bu yasağı kaldırmak için YÖK girişimde bulundu. 1984'te YÖK, boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasından dolanarak bağlanılan örtülere izin verdi. Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "Türkiye’de irtica tehlikesi var" deyince 1987’de başörtüsü yeniden yasaklanarak disiplin suçu kapsamına alındı.


EVREN'DEN İRTİCA UYARISI


1982 yılında YÖK tarafından çıkarılan kıyafet genelgesiyle başörtüsü üniversitelerde yasaklandı. Bu yasağı kaldırak için ilk adımsa 1984’de atıldı. YÖK’ten ilk olarak boynu açıkta bırakacak ve kulakların arkasından dolanarak bağlanılan örtülere izin çıktı. Ancak Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, "Türkiye’de irtica tehlikesi" olduğuna ilişkin söylemleri üzerine 1987’de başörtüsü yeniden yasaklanarak disiplin suçu sayılmaya başlandı.


ÇARŞAFLILAR NE OLACAK


1987'de Genel Seçimlerin ardından Özal hükümeti YÖK Kanunu’nda bir değişiklik yaparak başörtüsünün yeniden serbest bırakılmasını sağladı. Evren’in "Türbanlılar tamam ama çarşaflı ve mayolular da gelirse ne olacak" diyerek yasayı veto etti.


YÜKSEK MAHKEME'DEN İPTAL


Vetonun ardından Evren'e giden Özal, "Yükseköğretim kurumlarında, dersane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir" hükmünü getiren yasa Aralık 1988’de Meclis’ten geçti. Evren yasayı bu defa imzaladı, ancak Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Mahkeme, 26 Mart 1989 yerel seçimlerinden hemen önce yasayı iptal etti.


GÜRÜZ İLE YASAK YİNE BAŞLADI


ANAP hükümeti, iptal gerekçesini dikkate alarak 25 Ekim 1990’da yükseköğretim kurumlarında başörtüye serbesti getiren üçüncü kanunu çıkardı. Bu defa SHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, ancak talep reddedildi. 2547’nin ek 17. maddesi uyarınca üniversitelerde her türlü kılık ve kıyafet serbest oldu. 1997’de Kemal Gürüz’ün YÖK Başkanı seçilmesine kadar serbestlik devam etti.


AİHM DE KARŞI ÇIKTI


Türban yasağına karşı AİHM'e yapılan başvurular da sonuçsuz kaldı. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, Lamia Bulut ve Şenay Karaduman adlı iki Türk öğrencinin, başörtüsü ile üniversiteye gitme isteklerini incelemiş ve 3 Mayıs 1993'te özetle şu kararı vermişti: Yüksek öğrenimini laik bir üniversitede yapmayı seçen bir öğrenci, bu düzenlemeleri kabul etmiş sayılır. Kısıtlama din ve vicdan özgürlüğüne bir müdahale oluşturmamaktadır.


DİĞER ÜLKELERE DE RET


- Cenevre Kantonu'nda Müslüman İsviçreli öğretmenin türbanla derse girmek isteği, Lozan'daki Yüksek Mahkeme'ce 20 Kasım 1997'de reddedildi. Türban konusunda ısrarlı davranan Müslüman öğretmenin Yüksek Mahkeme'ye yaptığı itiraz reddedildi.


- Fransa Hükümeti, okullarda cinsiyet, kültür ve din ayrımcılığına neden olan her türlü sembolü yasakladı.


- Almanya'nın Baden-Wurttemberg Eğitim Bakanlığı, türbanla derse girmek isteyen öğretmene görev vermeme kararı aldı. Afgan asıllı Müslüman öğretmenin 1998'de dava açtığı Stuttgart İdare Mahkemesi, "Türban siyasi semboldür" kararı verdi.


ÜNİVERSİTELERDE EYLEMLER


1997 - 1998 öğrenim yılında kayıt yaptırmak için başvuran türbanlı kız öğrenciler kabl edilmeyince yine kitlesel eylemler başladı. Üniversite rektörlükleri, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 15 Eylül 1997 tarihli genelgesine dayanarak bu öğrencileri okullara almadı. Başta Beyazıt meydanı olmak üzere aylarca eylemler yapıldı.


TÜRBAN MECLİS'TE


1999'a gelindiğinde türban sorunu bu kez kendisini TBMM'de gösterdi. FP Milletvekili Merve Kavakçı, türbanıyla Meclis'e gelerek yemin etmek istedi. Ancak DSP, MHP ve ANAP'lı milletvekilleri kürsünün önünü keserek Kavakçı'ya engel oldu. Yemin edemeyen Kavakçı, daha sonra partisinin kapatma davasının gerekçelerinden biri oldu.


EKONOMİK KRİZ UNUTTURDU


Türban sorunu, 1999'dan sonra görev gelen 57'nci DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde yaşanan ekonomik sorunların gölgesinde kaldı. Bu dönemde ülke derin ekonomik sorunlarla boğuştu. 2002'de alınan erken seçim kararıyla göreve gelecek yeni hükümetle birlikte türban sorunu tekrar gündemin ilk sıralarına gelecekti.


TÜRBANLI EŞ GERİLİMİ


3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 34.4 oyla iktidarı ezici bir çoğunlukla ele geçiren AKP hükümetiyle birlikte türban sorunu yine kendisini gösterdi. Yaklaşık 10 sonra Başbakanlık Konutu'nda yine bir türbanlı first lady geldi. Bakanların da çoğunluğunun eşinin türbanlı olması başta Çankaya olmak üzere Genelkurmay ve diğer devlet erkanının hükümetle arasına mesafe koymasına yol açtı.


EŞSİZ DAVETLER BAŞLADI


Devletin zirvesini bir araya getiren resepsiyonlar eşsiz düzenlenmeye başladı. Ardından üst düzey bürokrat koltuklarına da (Merkez Bankası, YÖK Başkanlığı) eşleri türbanlı olanların atanması toplumda rahatsızlık yaratmaya başladı. AKP döneminde türban konusunda yaşanan en büyük sinir savaşı ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı.


AİHM SON KARARINI VERDİ


Leyla Şahin, İstanbul Tıp Fakültesi'nde başörtüsü nedeniyle disiplin cezası alınca İdare Mahkemesi'ne dava açtı, reddedilince AİHM'ye başvurdu. AİHM 4. Dairesi, Şahin'in davasını oybirliğiyle reddetti. Şahin itiraz etti ve Büyük Daire'ye başvurdu. Ancak temyiz girişimi de başarısız oldu.


HAYRÜNNİSA GÜL DAVASINI GERİ ÇEKTİ


Türban nedeniyle AİHM'e başvuranlar arasında Dışişleri Bakanı'nın eşi Hayrunisa Gül bulunuyor. Hayrünnisa Gül, 1998'de fotoğrafı başörtülü olduğu için üniversiteye kaydı yapılmadığı gerekçesiyle AİHM'ye dava açtı, ancak daha sonra eşinin Dışişleri Bakanlığı döneminde davayı geri çekti.


TÜRBAN ÇANKAYA'DA


Çankaya'ya eşi türbansız birinin aday gösterileceği tahminler tutmadı ve Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterildi. Gül'ün adaylığının açıklandığı gün Genelkurmay'dan e-muhtıra uyarısı geldi. CHP, DYP ve ANAP'ın da Meclis'teki oylamayı kilitlemesinin ardından Çankaya seçimi, ağustos sonuna kadar ertelendi. Ve bu sürecin sonunda Cumhriyet Tarihi'nde bir ilk yaşandı ve ilk kez türbanlı bir First Lady Çankaya Köşkü'ne çıktı.


YENİ YÖK BAŞKANI ATEŞLEDİ


Bu aşamadan sonra gözler Gül'ün yapacağı atamalara çevrildi. En çok merak edilen koltuklardan biri de türban sorunu konusunda kilit önemdeki YÖK Başkanlığı'ydı. Gül bu makama eşi türbanlı birini atamadı. Ancak üniversitelerde türbana serbestlik yanlısı Yusuf Ziya Özcan'ı atadı. Zaten bu tartışmaların ilk fitilini de Özcan ateşledi ve göreve geldiği ilk günlerde "Üniversitelerde yasaklara karşıyım" diye konuştu.


AKP-MHP İTTİFAKI ÇÖZÜM ARIYOR


Özcan'ın göreve gelmesinden yaklaşık bir ay sonra Başbakan Erdoğan, İspanya'dan "Siyasi simge bile olsa nasıl yasaklarsınız" çıkışını yaptı. Erdoğan'ı MHP izledi ve Anayasa'nın 10'uncu Maddesi'nde değişiklik teklifi verdi. Böylece ilk adım atılmış oldu. Şimdi iki parti yasağın kapsamını daraltmak için Anayasa ve YÖK Yasası’nda değişiklik yapma kararı aldı.


Hürriyet