Uzmanlardan S-400 füzesi açıklaması !

Uzmanlardan S-400 füzesi açıklaması !
Güncelleme:

Uzmanlar Türkiye'nin, Rusya'dan alınması beklenen S-400'lerin büyük ölçüde ihtiyaçları karşılacağını açıkladı

Türkiye, milli uzun menzilli füze ve hava savunma sistemini geliştirmeye yönelik çabalarını sürdürüyor. Uzmanlar, Rusya'dan tedarik edilmesi beklenen S-400'lerin bu süreçte Türkiye'nin ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılayacağını ve caydırıcılığını artıracağını belirtiyor.

Savunma Sanayisi Araştırmacısı Turan Oguz, AA muhabirine yaptığı son dakika açıklamasında, bugüne kadar çok sık tekrarlanan etkileri bir kenara bırakıldığında,  S-400 Triumph nihai satış sözleşmesinin imzalanması ve tedariğinin gerçekleşmesi  durumunda, ülke savunmasına bir dizi önemli katkı yapacağını söyledi.

Alınacak sistem sayısına da bağlı olmak üzere Türkiye'nin ilk defa,  hem de büyük bir alanda, modern bir uzun menzilli ve yüksek irtifa savunması  kabiliyeti kazanacağını vurgulayan Oguz, "Ayrıca ilk defa balistik füze engelleme  kabiliyetine kavuşmuş olacağız. Üretici firma, kataloglarında MRBM'ye (1000-3 bin  500 kilometre menzilli balistik füzelere) karşı etkili olduğunu yazsa da bugüne  kadar bunu destekleyen hiçbir test sonucunu güvenilir bir biçimde açıklayamadığı  için muhtemelen SRBM'ye (1000 kilometreye kadar menzilli balistik füzelere) karşı  etkili olabileceği değerlendirilmekte. Ancak sistemi NATO radar ağına dahil  edemememiz durumunda bu kabiliyetin kazanımı da sıkıntılı görülmekte." görüşünü  dile getirdi.

Oguz, S-400 teminiyle Türkiye'nin hakimiyet sahasında A2/AD (Girişi  Engelleme/Bölgeye Hapsetme) yönünde tüm komşularına karşı üstünlük sağlayacağına  işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Burada, kaynağı askeri ama sonuçları siyasi ve diplomatik de olan bir  üstünlükten bahsediyoruz. Örnek ile anlatmak gerekirse, sınırımıza  yerleştireceğimiz bir S-400 bataryası ile hedef ülkenin azami 600 kilometre  derinliğine kadar hava faaliyetlerini izleyebilir, azami 400 kilometre derinliğe  kadar da hava hedeflerine angaje olabilir yani 'kilitlenebiliriz'. Bu da komşu  ülkeyle bir anlaşmazlık durumunda, hem ona girilmez büyük bir alan yaratacak hem  de kendi hava sahasındaki uçar unsurlarını bile güvensiz hissettirecektir.  Günümüz koşullarında 400 kilometre öteden engellenme riski, sürpriz hava  saldırısı alternatiflerini de çok sınırlayacaktır. Tüm bunlarla, düşmana karşı  büyük bir psikolojik ve taktik üstünlük sağlayabiliriz.

Yüksek irtifa hava savunmamızı sadece F-16’lar ile yapmayı terk  edeceğiz. Böylece tehditlere daha çabuk müdahale edebileceğiz. Ayrıca her alarm  durumunda yüzlerce kilometre uzaktan F-16 kaldırmayacağız, böylece uçaklarımızın  uçuş saatlerinde tasarruf sağlayabileceğimiz için daha uzun süreler hizmette  tutabileceğiz. Sistemi, Ege Denizi’ni de kontrol edebilecek şekilde  konuşlandırmamız durumunda bölgede önemli bir hava üstünlüğü sağlayabiliriz.  Hatta doğru metodoloji ile kullanılan bir sistem, Ege Denizi’ndeki  anlaşmazlıkların çözümünde zorlayıcı bir rol oynayabilir."

Saha tecrübesi milli sisteme katkı verecek

Oguz, S-400'ün, daha önceki resmi beyanlarda da bahsedildiği üzere  acil alım için seçilen bir sistem olduğuna işaret etti.

Milli uzun menzilli füze ve hava savunma sistemi geliştirme projesinin  ise EUROSAM teknik desteği ile ayrıca devam edeceğini belirten Oguz, "Dolayısıyla  en azından söz konusu S-400’ler, bizim katkımız olmadan üretilip Türkiye’de  konuşlandırılacaktır. Daha sonra da Rus teknisyenler burada, görevli  personelimize, kullanım ve sınırlı bakım eğitimleri vereceklerdir. Dolayısıyla  burada bir geliştirme ve üretim kabiliyetinden çok kullanım ve sınırlı bakım  kabiliyeti kazanılmasından bahsetmek daha doğru olacaktır. Yani Türkiye ilk defa  NATO dışında bir ülkede üretilmiş uzun menzilli hava savunma sistemi kullanma  kabiliyeti kazanacaktır. Kullanım sonucu oluşacak saha tecrübesiyle de ileride  kendi geliştireceğimiz milli sistemlerimiz için geri besleme yapabileceğiz." diye  konuştu.

S-400’lerin NATO ağına entegre edilmeyeceği açıklamalarına değinen  Oguz, "Bu durumda sistem tek başına (standalone) çalışacaktır. Bu da  performansını sınırlamaktadır. Ancak S-400’lerde bugün için bu kabiliyet mevcut  olamasa da uzun vadede mutlaka milli radar ağımıza ve erken ikaz ve komuta  kontrol sistemimize entegre edilecektir. Böylece ileride milli füze ve hava  savunma sistemlerimizle konsolide bir ağ merkezli yapıda çalışabilecektir." dedi.

"Avantajları dezavantajlarından ağır basıyor"

Türkiye'nin S-400 tercihine yönelik olarak ABD'li yetkililerin son  günlerde yaptığı değerlendirmeleri anımsatan Oguz, şunları kaydetti:

"Öncelikle S-400 için bugüne kadar gelen itirazlar Çin FD-2000 hava  savunma sistemini seçtiğimizi açıkladığımızda yükselen itirazlardan daha az. Bu  biraz da ileride çok sayıda konuşlandırılacak asıl sistem olan milli Hisar füze  ve hava savunma sistemimizi Fransız-İtalyan ortak girişim şirketi EUROSAM ile  birlikte geliştireceğimizi açıklamamızdan ama nihai imza aşamasından sonra yine  güçlü itirazlar gelebileceğini değerlendiriyorum. Burada da asıl sebep teknik  değil, artık bize biçilen rolden farklı davranmamız olacaktır.

Bizim tarafımızdan bakılınca, her ne kadar onların endişe ettiği gibi  S-400 sistem alımı NATO ile zıtlaşma veya ani bir çıkış anlamına gelmese de önce  kendi istediğimiz sistemleri kurarak askeri kanatta çok etkili durumdaki mutlak  NATO bağımlılığından kurtulmayı, ileride NATO’dan çıkmayı tercih edersek de en  azından askeri açıdan imkansız olmamasını sağlamayı hedeflemekteyiz. Sonuç olarak  entegrasyon problemleri ve balistik füze engelleme yönündeki eksiklerine rağmen,  S-400, uzun menzilli bir hava savunma sistemi olarak tatmin edici olacaktır.  Alınmasının avantajlarının dezavantajlarından ağır bastığını  değerlendirmekteyim."

Türkiye'nin acil ihtiyacı

Savunma Politikaları Araştırmacısı Arda Mevlütoğlu da Türkiye’nin uzun  menzilli hava savunma sistemi ihtiyacının somut olarak 1991 Körfez Savaşı ile  birlikte gündeme geldiğini söyledi.

Mevlütoğlu, o zamana kadar Türkiye’nin stratejik hava savunmasının  esas olarak Sovyet ağır bombardıman uçaklarına karşı, NATO yardımı kapsamında  alınmış NikeHercules füzeleri ve savaş uçakları ile şekillendirildiğini ifade  ederek, ancak Irak’ın komşularına attığı SCUD’lar ile birlikte, balistik  füzelerin öncelikli tehdit olarak öne çıktığını belirtti. Ne var ki bu ihtiyacı  gidermek için çeşitli kereler başlatılan girişimlerin bir türlü  sonuçlandırılmadığını dile getiren Mevlütoğlu, en son 2006'da başlatılan ihale  sürecinde 2013'te Çin sisteminin seçildiğini anımsattı.

Ancak sözleşme görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını ve 2015'te bu proje  iptal edilerek milli sistemin geliştirilmesi yönünde çalışmalar başlatıldığını  anlatan Mevlütoğlu, bu proje kapsamında ihtiyaç duyulacak yabancı destek için de  kısa süre önce EUROSAM ile işbirliği anlaşması imzalandığına değindi.

Mevlütoğlu, öte yandan Türkiye’nin, özellikle bölgesindeki gelişmeler  de dikkate alınacak olursa, acil bir sistem ihtiyacı bulunduğunu vurgulayarak,  S-400 sisteminin tedariğinin de bu çerçevede gündeme geldiğini söyledi.

Rusya'nın elindeki en gelişmiş sistem

Mevlütoğlu, S-400'ün, Rusya’nın şu anda ürettiği ve envanterinde  bulunan en gelişmiş hava savunma sistemi olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

"Meşhur S-300 sisteminin halefi denilebilir. S-400 sisteminde farklı  görevlere yönelik olarak uyarlanmış farklı tipte füzeler ve radarlar  kullanılabiliyor. Bu bakımdan esnek bir tasarıma ve konfigürasyona sahip.  Geliştirilirken, 'hayalet' olarak tabir edilen, radarda düşük görünürlüğe sahip  uçaklar, seyir füzeleri ve AWACS olarak tabir edilen havadan erken ihbar ve  kontrol uçakları öncelikli hedefleri olarak belirlenmiş. Sistem bünyesindeki üç  boyutlu arama radarı, birkaç yüz kilometre çapındaki bir alanda hedef  arama-taraması gerçekleştirebiliyor.

Türkiye’nin elinde bulunan hava savunma sistemlerinden ASELSAN  tarafından geliştirilen Atılgan ve Zıpkın alçak irtifa kısa menzilde hava  savunması için kullanılıyor. Bunlara ilaveten Rapier ve HAWK sistemleri de alçak  ve orta irtifalarda, daha ziyade savaş uçakları ve helikopterlere karşı  kullanılan sistemler. Bunların dışında Türkiye’nin stratejik hava savunmasının  belkemiğini F-16 savaş uçakları teşkil ediyor. Dolayısıyla, Irak, Suriye ve Doğu  Akdeniz’deki gelişmeleri, bilhassa İran’ın hızla geliştirdiği füze kabiliyetini  de hesaba katacak olursak, ivedilikle kapatılması gereken ciddi bir açığın  bulunduğu söylenebilir."

Daha etkili savunma, milli çözümden geçiyor

Mevlütoğlu, Türkiye'nin daha önce çeşitli kereler S-400 sisteminin  NATO hava savunma ağına dahil edilmeyeceğini açıkladığını belirterek,  "Türkiye’nin mevcut hava savunma sistemi, tamamen NATO’nun ağına entegre bir  şekilde çalışıyor. Bu sisteme her türlü hava savunma silah ve radar sistemi ile  komuta kontrol merkezleri dahil. Eğer S-400 bu ağa bağlanmayacaksa, münferiden  çalışacağı için etkinliği ve hedef tespit, teşhis, önleme menzilleri nispeten  kısıtlı olacaktır. Ancak bu hali ile bile ciddi bir caydırıcılığı olacağı  söylenebilir. Ancak özellikle seyir füzeleri ve balistik füzelere karşı etkili  bir savunma için milli hava savunma sistemi sistemlerinin olgunlaşmasını  beklememiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

AA