Çağın rahatsızlığı !

Çağın rahatsızlığı !
Güncelleme:

Evinizde, ilişkilerinizde, iş yerinizde, okulda, en iyi olmaya çalışırken ne kadar yıprandığımızın farkında mısınız?

Modern dünyada hayat bir yarış, başarı her alanda yegane hedefken, stres, depresyon ve anksiyete yaşayan insanların sayısı giderek artıyor. Hal böyle olunca rahatsızlık sayımız da gün geçtikçe fazlalaşıyor. Bu rahatsızlıklardan biri de mükemmeliyetçilik. Uzman Psikolog Pelin Atasoy’a çağımızın en büyük sorunlarından biri olan mükemmeliyetçilik konusunu sorduk.

Acaba mükemmeliyetçilik bir hastalık mı?

Mükemmeliyetçiliğe bir hastalık dememiz doğru olmaz. Mükemmeliyetçilik bir kişilik özelliği olarak tanımlanabilir. Kişinin hayatını oldukça zorlaştıran, törpülenmesi gereken bir özellik. Bir süredir var olan ekonomik ve sosyal ortamın bireye yüklediği beklentilerle, kişinin var olmasının/kabul görmesinin dış etkenlere daha da çok bağlanmasıyla mükemmeliyetçilik tetikleniyor ve artış gösteriyor.

Peki nedir bu mükemmeliyetçi insanın özellikleri?

Mükemmeliyetçi insan, kendinin ve/ veya çevresindekilerin en ufak bir hatasını bile kabul edemeyen, kendini ya da etrafındakileri sürekli olarak eleştiren, kendi doğrularına göre düzeltmeye çalışan, ulaşılması neredeyse imkansız, gerçek dışı hedefler koyan ve doğal olarak bu hedeflere ulaşamadığında da hayal kırıklığı ve öfke yaşayan, süreçten keyif almaktan uzak, sonuç odaklı, sürekli olarak beğenilmeme ve sevilmeme kaygısı yaşayan biridir. Tatminkâr ilişkiler yaşaması ve işler yapması oldukça zordur. Kendini ve başkalarını acımazca eleştirir ve mutsuzluk üretir.

Mükemmeliyetçi kişi kendi sırtını sıvazlamadığı, kendini ödüllendirmediği için sürekli olarak dışarıdan onaylanma ve olumlu geri bildirim bekler. Alamadığı zamanlarda da yaşadığı hayal kırıklığı yıkıcı olabilir. Mükemmeliyetçi kişilerin hayatında çok fazla ‘meli’, ‘malı’ vardır. “Kocam eve asla geç gelmemeli”, “Ben hep eğlenceli biri olmalıyım”, “Arkadaşlarım bana böyle davranmamalı”... gibi takıntılı davranışlar gösterebilir. Sürekli organize etme, planlama, derleme, toplama gibi. Sürekli olarak her şeyi kontrolü altında tutmaya çalışır.

Biz, mükemmeliyetçilikten ne kadar uzaklaşmak istesek de, sistem bize her alanda bunu dayatmıyor mu?

Ben dayattığını düşünüyorum. Bizler sosyal varlıklarız. Toplum içinde yaşıyoruz ve toplumun bizlere getirdiği şeylerden etkileniyoruz tabii ki. Bunun aksi iddia edilemez. Ben gittikçe dışa odaklı yaşamaya başladığımıza inanıyorum. İç dünyamızdan çok dış dünya önem kazanıyor. Performansa dayalı hayatlar yaşanıyor. Başarılı olmak (tanımı herkese göre değişse de), para kazanmak, kişisel tatmin ve mutluluktan bir adım önde gidiyor sanki. Kabul görmek ve değerli hissetmek için maddi göstergelere daha çok ihtiyaç duymaya başladı insanlar. Estetik ameliyatlarla daha da genç ve güzel/ yakışıklı görünmek, iddialı arabalar ve gösterişli kıyafetlerle önemsenme ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Hep daha iyisi var, daha üst modeli, daha güzeli/yakışıklısı, daha pahalısı, dahası var yani. Ama içe baktığımızda büyük bir boşluk görüyoruz, öyle bir duygusal boşluk ki, ‘daha’larla bile dolmuyor, dolması da mümkün değil. Tüm bunlar da kişileri tatminsizliğe ve mutsuzluğa doğru götürüyor kanımca.

Mükemmeliyetçilikle baş etmek için neler yapılabilir? Bizlere neler önerirsiniz?

Mükemmeliyetçilikle baş etmek oldukça zordur. Çünkü öncelikle mükemmel olmadığımızı kabul etmemiz gerekir; bu da, ciddi bir farkındalık, cesaret ve içgörü geliştirmeyi gerektirir. Mükemmeliyetçilikle tek başımıza mücadele etmek çok hırpalayıcı olabilir. Bu nedenle ben kendinde bu özellikleri gören ve tek başına bu konuyu halletmekte zorlanan kişilere psikolojik destek almalarını öneririm. Bunun yanı sıra mükemmeliyetçi kişiler öncelikli olarak, “Ya hep, ya hiç” şeklindeki düşünce tarzlarının farkına varmalıdır. Alışkın oldukları olumsuz eleştirel düşüncelerinin yerine daha gerçekçi ve mantıklı düşünceler koymayı deneyebilirler. Kendilerine, hata yapmaya hakları olduğunu ve hata yapmadan büyümenin ve gelişmenin de mümkün olmayacağını hatırlatabilirler. Kişi yaptıkları için değil, kendi olduğu için değerli ve önemli olduğunu kendi kendine hatırlatmaya çalışmalıdır.

Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre ülkemizde 15-55 yaş arasındaki nüfusta en yaygın hastalıklar içinde depresyon ve anksiyete bozuklukları ilk beşte yer alıyor. Bunun mükemmeliyetçilikle bir ilgisi var mıdır?

Kesinlikle var. Zaten yapılan araştırmalar, mükemmeliyetçilikle anksiyete, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk arasında yüksek korelasyon olduğunu göstermektedir. Mükemmeliyetçi bireyler, en ufak hatanın bile katastrofi k sonuçlar doğurabileceğine inanır ve bundan dolayı aşırı derecede endişe ve kaygı üretirler. Gelecekte mükemmeliyetçilik artacak mı? Yukarıdaki sistemin bize dayatması sorusunda da belirttiğim sebeplerden dolayı bu sorunun artacağına inanıyorum.

MÜKEMMELİYETÇİLİKLE BAŞ ETME YOLLARI

• Mükemmel olmanın yarar ve zararlarını ayrı ayrı sıralayın: Ödediğiniz bedellerin çok daha fazla olduğunu görebilirsiniz.

• Ya hep ya hiç şeklindeki eleştirel düşünce tarzının farkına varın: Kendiniz ya da bir başkası tarafından mükemmel olmayan şeyler yapıldığında, yapılanların iyi olan yanlarını bulmaya çalışın.

• Yapabilecekleriniz konusunda gerçekçi olun: Gerçekçi hedefler koydukça, mükemmel olmayan sonuçların, korktuğunuz ya da kaygılandığınız olumsuz sonlara varmadığını yavaş yavaş fark edeceksiniz.

• Eleştiri karşısında ve kendiniz hakkında daha nesnel olmaya çalışın: Eğer biri sizi yaptığınız bir hatadan dolayı eleştirirse, hatanızı anlamaya çalışın ve hata yapma hakkınız olduğunu hatırlayın. Hatasız öğrenme ve gelişmenin de mümkün olmayacağını unutmayın.

MÜKEMMELİYETÇİ OLUP OLMADIĞINIZI NASIL ANLARSINIZ

• Sürekli olarak denetleme ve onay alma
• Tekrarlama ve düzeltme
• Aşırı planlama, düzenleme ve sıralama
• Karar vermede güçlük çekme
• Erteleme
• Kaçınma
• Başkalarını değiştirmeye çalışma