Hayatınızın dümeni kimin elinde?

Hayatınızın dümeni kimin elinde?
Güncelleme:

Hayatınızın dümeni sizin ellerinizde mi yoksa dalgalı bir denizde sallanıp duruyor musunuz?

Eğitiminizi tamamladınız, şanslıysanız bir işe girdiniz, hayat eşinizi buldunuz, evlendiniz hatta bir de çocuk sahibi oldunuz… Şimdi bir durup düşünün; tüm bunlar sizin hedefleriniz miydi yoksa öyle olması gerektiğini düşündüğünüz için mi buradasınız?

Strateji kavramı çoğumuza soğuk geliyor. Hele “vizyon” ve “misyon” denildiğinde kişisel hayatımla ne ilgisi var dememiz çok mümkün... Ancak birileri bize bu kavramları kişisel hayatımıza da sokabileceğimizi hatta böylece gerçekten istediğimiz hayatı yaşayabileceğimizi söylüyor. Kendinize bir sorun; “Hayat stratejiniz nedir? Hayatınızın amacı var mı? Bu amaca ulaşmak için bir vizyon belirlediniz mi? Bu hayatın içinde kimler için ne fayda yaratıyorsunuz? Yoksa geminizin dümenini tesadüflere göre mi çeviriyorsunuz?” Bu son soruya da cevabınız “Evet” ise endişelenmeyin çünkü yalnız değilsiniz. Türk toplumunda 10 kişiden 9’u bir hedef belirlemeden yaşıyor, hedefi olan kişi ise bunu tesadüfen ya da bir yakınının yönlendirmesi ile belirlemiş oluyor.

Bu gerçekten yola çıkan Stratejist İsmail Haznedar ile Profesyonel Koç Serpil İkiz, hayatını değiştirmek isteyen ancak çeşitli nedenlerle bu yolda adım atamayan kadınlara mentörlük programı çerçevesinde bireysel stratejik plan hazırlamayı ve uygulamayı öğretiyor. Hayatın her alanında başarıyı şansa bırakmadan yakalamanın herkesin isteği olduğunu ancak kadınların bu desteğe daha fazla ihtiyacı olduğunu düşündüklerini belirten Serpil İkiz, “Bu programı tüm bireyler için planlarken ‘Neden kadınlar için özel bir çalışma yapmıyoruz?’ diye düşündük. Çünkü biz kadınlar daha çok şey düşünüyoruz, daha derin yaşıyoruz, daha çok şey bekliyoruz ve hayatımız çok yönlü… O hayatın içinde kendimizi hep bir eksiklik içinde hissediyoruz. Evlenmeyi bekliyoruz, evleniyoruz. Sonra çocuğumuz olmasını bekliyoruz, çocuğumuz oluyor. Ve bir gün geliyor ‘Ben ne yapıyorum?’ diyoruz. Kadınlar bir yandan çalışmak, bir yandan çocuğu ile çok iyi ilgilenmek, bir yandan özgür olmak, diğer yandan evde her şey yolunda gitsin istiyor. Bir de şiddet gören kadınlar var... Biz bu program ile kadınların hayatlarına bir farkındalık katalım, hedeflerini belirlemelerini sağlayalım istiyoruz. İş hayatında hep korktuğumuz hedef, iş planı gibi kavramları da bunun içine alıp insan hayatını nasıl değiştirebilir ve güzelleştirebilir diye düşünmelerini destekliyoruz” diyor.

Önce kendisi değişti
Profesyonel Koç Serpil İkiz de aslında değişimden önce çekinen sonra bunu başaran kadınlardan… İnsan kaynakları uzmanlığı yaparken artık farklı işler yapmak istediğini fark edip yönünü değiştiren ve aldığı eğitimlerin ardından profesyonel koçluk yapmaya başlayan İkiz, insanların hayat amaçlarını belirlediği zaman hem kendi hayatlarına hem de topluma yaptıkları katkının arttığını söylüyor. İkiz, “Biz kadınların yaşamlarındaki dengeyi kurmalarını istiyoruz. Çünkü genellikle eve odaklanan kadın işte sıkıntı yaşıyor, işe odaklanan kadın evine yetemiyor. Bunun bir denge olduğunu, bunu kendi kendilerine nasıl kuracaklarını, hedef belirleyip bu hedeflere ulaşmak için maddi ve manevi kaynakları nasıl bulacaklarını göstermek istiyoruz. Kadınların içsel kaynağı o kadar çok ki… Hayatta birçok şeyi aynı anda başaran kadının mutlaka kullanabileceği daha fazla potansiyeli olduğuna inanıyoruz. Biz de bunu ortaya çıkaracak çalışmalar yapıyoruz. Ancak bunu bir eğitim şeklinde değil mentörlük sistemi ile yapıyoruz” diyor.

“Biz kadınlar daha çok şey düşünüyoruz, daha derin yaşıyoruz, daha çok şey bekliyoruz ve hayatımız çok yönlü…”

“Stratejide biz üç aşamadan bahsederiz: Düşünme, karar alma ve uygulama… Düşünme aşaması çok kıymetlidir. Dar çerçevede, mecburiyette kalınca kişi kendi hayatını seçememiş oluyor, sunulan hayatı yaşıyor. Biz diyoruz ki: ‘Kendi planladığın geleceği yaşa. Bunun için mecburiyeti, sınırları nasıl aşarsın, önce bunu düşünmeye başla.”

Kadın konfor alanını bırakamıyor

Mentörlük çalışması kadınların sadece iş hayatını değil, özel hayatındaki hedeflerini de kapsıyor. Serpil İkiz, kadınların “konfor alanlarından çıkmak” konusunda cesaretsiz olduğunu, dolayısıyla değişimden korktuğunu söylüyor. İkiz, “Kadınlar daha derin düşündüğü için özellikle var olan standartlar devam etsin ya da daha iyi olsun istiyor ancak düşmesini istemiyor. Bu nedenle değişimi düşünmekte dahi zorlanabiliyorlar” diyor.

Programa katılan kadınlar kendilerine eşlik edecek mentörü de seçme özgürlüğüne sahip oluyor. Mentörler genellikle 35 yaş üstü, iş ve hayat tecrübesi, dinleme ve yönlendirme becerisi olan, karşı tarafın ihtiyacını anlayıp gerekli ilgiyi gösterebilecek gönüllü kişiler arasından seçiliyor ve özel bir eğitim sürecinin sonunda mentörlük yapmaya başlıyorlar.

Değişimden korkuyoruz, düşünmüyoruz

Yaşadığı hayatın içinde, örneğin iş yerinde mutsuz olan bir insanın maaşını kaybetmek pahasına hayatını değiştirmesi mümkün mü? Genellikle bunu düşünmek bile bize zor geliyor çünkü sahip olduğumuz koşulları tek seçeneğimiz gibi düşünüp alternatifleri görmekten kaçınıyoruz. Oysa kendimizle ilgili “düşünmeye” ve “hayal etmeye” başladığımızda bazen sadece küçük riskler alarak dahi hayatımızda önemli değişiklikler yapabiliyoruz. Bu program da kadınlara işte bu gerçeği göstermek istiyor.

Mentörlük programında katılımcılardan ilerleyen zamanda kendilerini nasıl görmek istediklerini hayal etmesi isteniyor ve ardından “Şimdi bu hayalini plana dök… Nasıl ilerlersin? Kaynakların neler ve nerelerden yeni kaynaklar sağlayabilirsin?” diye soruluyor. Ardından bu plan altı aylık, bir yıllık ve üç yıllık dönemlere bölünüyor. Somut olarak ortaya çıkarılan model, kağıda dökülüyor, tablolar oluşturuluyor. Çalışmalar kişinin önünü daha net görmesini sağlıyor. Burada koçluktan farklı olarak verilen mentörlük hizmeti sayesinde ise kişilerin planı nasıl uyguladıkları mentörler tarafından belli dönemlerde takip ediliyor. Yani eğitimin sonunda bireyin hedefinin neresinde olduğunu takip etmek gerekiyor. Serpil İkiz, “Burada aldığınız eğitimden büyük umutlarla çıkıyorsunuz. Pazartesi işe başlıyorsunuz, hala yüzünüzde güller açıyor, ‘Aradığımı buldum’ diyorsunuz. Ancak bir hafta sonra yine yüzünüz düşüyor çünkü planlar kağıtta kalmaya başlıyor. İşte burada mentörler devreye giriyor, kişiyi takip ederek ve destek vererek motivasyonun devam etmesini sağlıyor.” Stratejist İsmail Haznedar, ölçülemeyen bir şeyin yönetilemeyeceğini belirterek, “Eğer ilerlemenizi ölçmezseniz ilerlediğinizi fark edemezsiniz. Mentörler kişinin yola nereden çıktığını biliyor, hedefin neresinde olduğunu takip ediyor, kişiyi dinliyor, yönlendiriyor. Buna ihtiyaç var çünkü bir iş değişikliği dahi bir günde olmuyor, bazen yıllar sürebiliyor. Bu süreçte mentörlerimizin amacı bireyin motivasyonunu sürdürmek oluyor” diyor.

Mentörlük programında süreç

Sloganı “Hayal et, planla, yaşa” olan programda öncelikle bireylerin en az yaptığı şeye yani “hayal etmeye” yoğunlaşılıyor. Çünkü günlük yaşamın içinde birçoğumuz hayal etmeye dahi vakit ayıramıyoruz. Oysa programın yürütücüleri Serpil İkiz ve İsmail Haznedar işin yüzde 90’ının hayal etmek olduğunu vurguluyor. Sonrasında hayallere ulaşmak için plan yapma aşaması geliyor. Son aşama ise en keyiflisi yani yaşamak… Ancak bu süreçte bireyler bazen plandan çıkıp önceliklerini karıştırabiliyor, bazen hayallerinden uzaklaşıyor. Oysa var olan sınırlı kaynakları doğru kullanmak gerekiyor. Burada da iş yine mentörlere düşüyor.

Hedefi olmayan birey mutsuz

Stratejist İsmail Haznedar ise, kurumlara verdikleri danışmanlık hizmetlerinde de bireyin gelecek hedefi ile kurumun hedefinin uyumsuz çıkması durumunda sonucun başarısızlık, mutsuzluk, verimsizlik olduğunu belirterek, “Burada da bireyin gelecek hedefi olmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Bireyler öncelikle çalıştıkları şirketin nereye gittiğini bilmiyor. Çünkü vizyon, misyon gibi kavramlar onlara çok ulvi geliyor. Üst seviyede yazılmış ve bireye kadar inmemiş olan bu kavramlar bireyin şirketi sahiplenmemesine neden oluyor. Bizim hareket noktamız da bu kopukluk oluyor. Stratejide biz üç aşamadan bahsederiz: Düşünme, karar alma ve uygulama… Düşünme aşaması çok kıymetlidir. Dar çerçevede, mecburiyette kalınca kişi kendi hayatını seçememiş oluyor, sunulan hayatı yaşıyor. Biz diyoruz ki ‘Kendi planladığın geleceği yaşa. Bunun için mecburiyeti, sınırları nasıl aşarsın, önce bunu düşünmeye başla.’ Bu da biraz stratejik düşünce ve kendi korkularını aşmakla ilgili oluyor” diyor.

Formsante/ Yaprak Çetinkaya