Maaş zammının duygusal ederi

Maaş zammının duygusal ederi

Son günlerde iş dünyasının gündemi, zam oranları ama iş hayatı gül bahçesi değil!

Bol sıfırlı bir maaş, konforlu ofisler, rahat ve huzurlu çalışma ortamı, esnek iş saatleri, omuzlara inen dostça takdir vuruşları, yönetici ve patronun beğeni dolu bakışları vs. her çalışanın hayali. Ama iş dünyası gül bahçesi, hayat da toz pembe değil. Para, maaş gibi materyal kavramların, insanların bir işte kalmasındaki en önemli faktör olmadığı biliniyor. Yetenekli ve yetişmiş adamlarınızı, rakibe neden kaptırdığınıza baktığınızda parasal faktörlerin üçüncü, dördüncü sırada geldiğini görüyorsunuz. Amiriyle ilişkisinde nasıl hissettiği, o iş yerindeki duygusal tatmininin ne düzeyde olduğu daha büyük önem taşıyor.

Tüm işten ayrılmaları, performans düşüklüğünü ya da mutsuz çalışanları bununla açıklamak elbette mümkün değil ama sonuçta iş hayatında, paradan çok daha önce gelen etkenler olduğu çok net. Çalışan bağlılığını sağlamak, pek çok şirket ve kurumun oldukça zorlandığı konular arasında. Kazanılan para, “kalma ya da gitme” kararı vermede liste başı olmasa da ifade ettikleriyle –özellikle- zam dönemlerinde önem kazanıyor.

Çalışanların önemli bir kısmı iş yaşamında parayı, birinci sıraya koymasalar da aldıkları zam oranının kendilerine o kurumda verilen değerin bir ifadesi veya o yılki performanslarının değerlendirmesi olarak algıladıkları için bu konu ciddi kazalara sebep olabiliyor. Çünkü bazen insanlar zam oranına, paranın net değerinin dışında da anlamlar yükleyebiliyor. Bu anlamın ne olduğunu kestiremediğinizde de, yüzde iki- üç gibi küçük oranlar yüzünden yetenek havuzunuzda büyük kayıplar verebiliyorsunuz.

O zaman diyeceksiniz ki, “İK yöneticileri falcı mı ki kimin paraya ne anlam yüklediğini bilsinler?” Bir diğer haklı cümle de şu olabilir: Çalışanların her birinin kafasının içindeki binlerce düşünce ve duygu durumuyla başa çıkmak mümkün değil! Her biri oldukça haklı ve mantıklı ifadeler olsa da tamamen doğru değil çünkü artık iş dünyasında fark yaratmanın yolu, insan kaynağını yani ‘iç müşteriyi’ yönetmekten geçiyor.

Bu konuda yapılan çalışmalar arasında biri oldukça dikkat çekici. İki Amerikalı yönetim danışmanı tarafından ortaya atılan “değerler” kavramı ve arkasındaki metodoloji şirketler için oldukça basit ve etkin bir yöntem olabilir. Beverly Kaye ve Sharon Jordan Evans adlı iki uzman kısaca şöyle diyor: “Yetenekli insanlarınız her gün yaptıkları işten ne kadar tatmin oluyor? Bu soruyu cevaplamak için ihtiyacınız olan ‘çalışanlarınızın değerleri’nin ne olduğunudur; bu konuda bir fikriniz var mı?”

Howard Figler, “değerleri” şöyle tanımlıyor: “Değerler, işin duygusal maaşıdır ve bazıları bu alanda ücretsiz çalışmak zorunda kalıyor!” Kaye ve Evans’a göre değerler, “iş hayatında önem verdiğimiz şeyleri” tanımlıyor; bunlara, ihtiyaçlarımız için koyduğumuz alt sınır da denilebilir. Bir çalışanın “değer listesi”ndeki faktörlerle o iş yerinde elde ettiklerinin uyumu ya da uyumsuzluğu, kişinin kalıcı mı, gidici mi olduğunun formülünü de verebiliyor.

Bir çalışanın değer sistemini ortaya çıkarmak için birkaç basit soru yetebiliyor: 1. İşinizden en büyük ihtiyacınız ne? İşiniz bunu sağlıyor mu? 2. Sizin için gerçekten iyi bir gün ne demek? 3. Bu işten ayrıldığınızda gerçek kaybınız ne olur? 4. Şu ana kadar sahip olduğunuz diğer işlerinizde en çok neyi sevdiniz? 5. İşte gerçekten kendinizi yüksek enerjili hissettiğiniz bir dönemi anlatın...

Bir çalışanın bu beş basit soruya verdiği cevap bile ne kadar ‘kalıcı’ ve ‘verimli’ olduğunun göstergesi olabiliyor. Çünkü bir insanın değerlerinin, amirininkiyle çelişmesi bile büyük mutsuzluk faktörü olarak gösteriliyor. Değerler, insanın iş ve özel yaşamına anlam kazandırdığı için büyük önem taşıyor.

Bu konudaki iyi haber: Kaye ve Evans, içinden seçilebilecek bir değerler listesi hazırlamış. Kötü haber: 33 değerin hepsine sahip olamıyorsunuz. İçlerinden sadece yedi tanesini seçip, sonrada en önemliden başlayarak sıraya dizmeniz gerekiyor. Sonra da bu listeye şu anki işinizde, bu değerleri bulma şansınızın ne kadar olduğuyla ilgili yıldız vereceksiniz. Yani eğer ihtimal varsa üç yıldız, var ama çok çaba sarf etmek gerekiyorsa iki yıldız, ihtimal yoksa da tek yıldız vereceksiniz. Böylece işvereninizi bilemem ama en azından siz kalıcı mı yoksa gidici mi olduğunuzla ilgili bir hisse sahip olacaksınız.

Değer listesi

1. İşimden tatmin olmak
2. Kariyerimi ilerletmek
3. Mükemmellik peşinde olmak
4. Tanınmak
5. İşime sadık olmak
6. Önemli başarılar elde etmek
7. Kendi kararlarımı almak
8. Düşük iş stresi 
9. Güç sahibi olmak
10. Kendimi atletik alanda zorlamak
11. Sevilen biri olmak
12. Rekabetçi olmak
13. Arkadaş ve aileyle zaman geçirmek
14. Bağımsız olmak
15. Çevremde aktif biri olmak
16. Yaratıcı olmak
17. Yüksek gelir
18. İçinde yaşadığım topluma yardımcı olabilmek
19. İş güvenliği
20. Bilgimi artırmak
21. Başkalarına hizmet
22. Statü sahibi olmak
23. Zamanımı özgürce kullanmak
24. Risk almak
25. Başkalarını etkileyebilmek
26. Başkaları üzerinde otorite sahibi olmak
27. Çalıştığım yeri seçebilmek
28. Meslektaşlarımla işbirliği
29. İş dışı ilgilerimin olması
30. Bir takımın parçası olmak
31. Yeni bir şey icat etmek
32. Bana ihtiyaç duyulması ve takdir görmek
33. Çevre için çalışmak
34. Kendi kendimi motive etmek
35. Entelektüel olarak kendimi zorlamak

İş\'te İnsan