2012 Başlarken Ekonomik Görünüm

Güncelleme:

Serseri fonlar Pazar ekonomisinin ‘kutsallığını’ iğfal etti; Kıta’ya teknokrat hükümetler yerleşiyor, ekonomik liberalizm, demokratik idealleri terk ediyor: enerji koridorları ve yatırım fonları pazarlığında “demokratlar” ile diktatörler kol kola.

İki büyük savaştan sonra kalkınmacı iktisat, sosyal ruhu olan piyasacılıkla, korumacılığı doğurdu, fakat borçlanma ve faiz, ikisini de bir ölçüde boğdu; Asya’da, Latin Amerika’da özgürleşme ilahiyatının da katkısıyla IMF’den, Dünya Bankası’ndan kaçış var, ama, kötü olan -hala- iyiyi kovuyor.

Anası ağlayan dünyanın Anadolu beşiğindeki bebeleriyiz... 1994 ve 2001 krizlerinden tek öğrendiğimiz çaresizlik olamaz: 2012, 78 milyar dolar cari açık, 98 milyar dolar dış ticaret açığı, 135 milyar dolar vadesi gelmiş dış borç ve özel sektörün 200 milyar dolar borcuyla geldi…

O arada, yazılanla yaşanılan, söylenilenle gerçekleşen arasında dağlar kadar fark var. Bir TÜİK’in enflasyonu var, bir de halkın karşılaştığı hayat pahalılığı. Bir yanda on bin doları aşmış milli gelir söylemi var, diğer yanda depremin Van’ında, çadırlarında, yanan insanlar.

‘Hayat, haberi tekzip ediyor: “Türkiye Ekonomisi Çift Haneli Büyümeyi Gördü” (Temmuz, 2011). Ne ala! Ve aynı yılın sonunda, Aralık ayında, Toptan Eşya Fiyatları endeksiyle yüzde 10,45, ÜFE’ye göre yüzde 13,33 çıkan enflasyon; Büyüme mi dediniz?.. Büyüme’nin ise ‘sıfırlanacağına’ dairdir, tahminler…

Memura geçen yıl 4+4 zam verilmişti, sendikaların hesabına göre açık yüzde 2,8 ama bu farkın tecelli etmesi için daha beklenilecek gibi; çünkü yasal düzenlemesi milletvekili maaş zamları kadar “hızlı” geçmiyor… Öte yanda, emeklilik veya işsizlik ödeneği ya da tazminatlar konusunda “Avrupa standartları” nedense anımsanmıyor.

Sıcak para vurguncuları, borsa spekülatörleri, fason üreticilerin tasallutunda olan bir yapı, bu. Yaklaşık iki yüz ülkeyle ticaret yapıp, yine yaklaşık yarısından net ithalatçı olunan, ihracatın ithalatı karşılama oranın elli beşlere düştüğü ve ithalatın ise yüzde 72’sinin ara malları ve hammaddeye dayandığı, araştırma-geliştirmeye cimri bir ekonomi…

Her ülkenin ekonomisi vardır, ancak o ekonomi, kısa, orta, hatta uzun erimli stratejilerden yoksunsa, orada işler el yordamıyla düzenlemeye kalmıştır; bu anlamda, krizin teğet geçmesi gerçek bir mucize olarak görülse de, yakın gelecekte o teğet geçen ne varsa, ‘birikim, olarak patlaması ve fazlasıyla bedel ödenmesi olasılığı da vardır.

Neredeyse denetleme işlevlerine bile sirayet edecek, özelleştirmede kaçan ölçü; ekonominin dengeleme olanaklarını daraltan bir savurgan gerçeklik olarak beliriyor… Üretime dayanan, değişim değeri yaratan, net döviz girdisi kazandıran mali tablolardan çok ama çok uzaktayız. Kırılganız! Deneyimle terbiye, kendi deneyimlerini bir yana bırakanlar için daha geçerli.

Kamu yatırımlarının önemineyse, TÜSİAD bile değindi geçenlerde... Türk-İş’in yenilenme çabalarının da sergilendiği Kurultay ortamına denk gelen bu çıkış, doğruda, akıl yolunda, toplum kesimlerinin bir gün buluşabileceğine de örnek teşkil etti bir yerde…

Demokrasi ekonomi, ekonomi demokrasi için elzemdir. Ve her şey, insancıl bir yaşam içindir.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır