Avrupa’nın savaş yanlısı politikacıları
Hızlı şekilde Rusya’yla diplomatik ilişkileri yeniden kuran Trump’ın hedefleri arasında, Ukrayna’da barışa ilaveten Moskova’yla normalleşme var. Mesela Amerika’nın çıktığı Orta Menzilli Füzeler Anlaşması’na dönülmesi herkes için olumlu bir adım olacak (nükleer ve konvensiyonel).
Ancak Avrupa’nın merkez siyasetinin çoğu gelişmelerden rahatsız. Rusya’yla normalleşmeyi onaylamıyor ve kendileri o yola gitmiyorlar. Bir kısmı açıkça, bir kısmı örtülü şekilde savaşın devamından yana.
Bugün Avrupa’nın en büyük riski savaş yanlısı bu politikacılar. Ukrayna’da barış anlaşması sağlansa bile, bir süre sonra savaş tekrar başlayabilir. En riskli bölge Baltık Denizi çevresi.
Genellikle aşırı akımların daha savaş yanlısı, merkez siyasetin ise barışı öncelediği varsayılır. Avrupa’da durum tersi, savaş isteyenler hemen hep merkez siyasetçiler arasında. Bu da aşırı sağ partilerin önümüzdeki dönemde güçlenmesine yol açacak bir başka neden.
Anketler, Avrupa halklarının büyük çoğunluğunun barış istediğini gösteriyor.
* * *
Savaş yanlısı merkez siyasetin iyi bir medya desteği var. Yaygın dillendirilen söylemin çoğunun içeriği boş ve önemsiz gibi görülebilir.
Mesela Britanya’nın etkili gazetesi Financial Times’ın manşeti: “Amerika şimdi Batı’nın düşmanıdır”. Veya “Trump Rus ajanıdır”, “haindir” veya “Faşizmi temsil eder”, vs. söylemi.
Bu hezeyanlar önemsiz değil, çünkü sahiplerinin böyle bir söylem üzerinden rasyonel analiz yapamayacağını ve siyaset kuramayacağını anlatıyor.
Daha ciddi gibi görünen iddiaların bir bölümü şöyle: “Trump ve Putin, Yalta Konferansı’nda yapıldığı gibi dünyayı aralarında paylaşacak” veya “ABD NATO’dan çıkıyor” veya “Rusya’nın ekonomisi çökmek üzere”.
Bu teorilerin üretilmesinde Panama, Kanada, Grönland gibi konularda elbet Trump’ın sapkın ve kontrolsüz söyleminin de payı var; ama yukarıdaki iddiaların hiçbiri doğru değil.
Dünya, 80 yıl önceki Yalta günlerinden çok farklı bir yer. Yakında Hindistan’ın da yer almasıyla dört büyük gücün ve Türkiye dahil onlarca orta boy devletin oluşturduğu, çok merkezli ve çok kutuplu, asimetrik bir yapıya gidiyor. Artık Yalta’da olduğu gibi dünyayı paylaşmak mümkün değil.
ABD NATO’dan çıkmıyor. Yeni Savunma Bakanı geçen ay Brüksel’de tüm müttefiklere hitap etti: “Amerika olarak, daha güçlü ve daha öldürücü bir NATO taahhüt ediyoruz”. Trump’ın istediği, Biden yönetiminin kötücül amaçlarla ve samimiyetsiz gerekçelerle desteklediği Ukrayna savaşını bitirmek. İkinci olarak, Avrupalıların savunma harcamalarına daha çok bütçe ayırması. Avrupa’da güç indirimine gidebilir, ama boşaltmaz. Avrupa aynı zamanda Amerika’nın Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya güç projeksiyonu için gerekiyor.
Rusya ekonomisinin yakında iflas edebileceği son zamanlarda Avrupalı ana akım medyada yoğun şekilde pazarlanıyor; sadece bir dezenformasyon. Amaç, “haydi savaşa devam edelim, zaten Rusya yakında çökecek” havasını pompalamaktan ibaret. Rusya ekonomisi hakkında ciddi bilgi sahibi olmak isteyenler, Londra hükümetlerine yakın ve dünyanın en eski dış politika araştırma kuruluşu RUSI’nin son analizine bakabilir.
* * *
Kaja Kallas, Dış Politika ve Güvenlik’ten sorumlu AB Komisyonu Başkan Yardımcısı. AB zirvesinde en önemli görevlerden biri. Daha önce Baltık ülkesi Estonya’nın Başbakanı idi.
Başbakanlık gönlerinde bir TV mülakatında, Rusya’nın parçalanıp dağılmasını istediğini söyledi. 1,4 milyon nüfuslu ve Rusya’yla 300 km ortak sınıra sahip bir ülkenin Başbakanı hangi sorumluluk duygusuyla böyle konuşabilir?
Nikaragua veya Panama Başbakanı Amerika’nın parçalanmasını talep etse, Amerika ne yapar?
Kallas 28 Şubat’ta yayınladığı bir X (Twitter) mesajında açıkça savaşa devam edeceklerini (hangi yetkiyle konuşuyor, belli değil) ve “özgür dünyanın” yeni bir lidere ihtiyacı olduğunu açıkladı.
Avrupa Birliği’nin şimdi, savaşa devam etmek, Rusya’yı parçalamak ve bunu Amerika hariç ‘yeni bir lider’ altında yapmak isteyen bir ‘Güvenlik Sorumlusu’ var. Şaka gibi.
Mette Frederiksen Danimarka’nın sosyal demokrat Başbakanı. Münih Konferansı’nda, ABD’nin Ukrayna Özel Temsilcisi Kellogg’un da katıldığı bir panelde, açıkça savaşa devam etmek istediklerini söyledi (video 26. dakikadan itibaren; açıkladığı eften püften gerekçelere de lütfen dikkat).
Başbakan Frederiksen savaşın 3. yılı nedeniyle 24 Şubat’ta Ukrainska Pravada gazetesine verdiği demeçte, yine açıkça savaşı savundu: “Ukrayna’da barış, devam etmekte olan savaştan daha tehlikeli olabilir”.
AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen bir başka savaş yanlısı politikacı. Açık provokasyon yapan Kallas’ı kendine Başkan Yardımcısı seçmesi yeterli kanıt. Daha deneyimli ve kendini kontrollü ifade ediyor, devamlı “güçlü pozisyonda barış” görüşünü savunuyor (peace through strength). Dediği şu: Savaş devam etsin, Ukrayna arazide Rusya’ya üstünlük sağlasın, kendi koşullarını dayatabilecek güçlü pozisyona gelsin, sonra barış.
Bir başka savaş yanlısı politikacı Carl Bildt, İsveç’in eski Dışişleri Bakanı ve Başbakanı.
Avrupa’da en çok tanındığı ülke Bosna’dır, hemen herkes ondan nefret eder, Avrupa’nın kötü yüzünün simgesi olarak görürler. İç savaş sırasında AB’nin Yugoslavya Özel Temsilcisi idi, Bosnalı Müslümanlara silah ambargosu koydurdu, aynı zamanda savaştıkları Hırvatlara silah verilmesini sağladı.
İsveç’te kendi partisi Muhafazakarlar içinde bile, “Bildt’in bugüne kadar yaptığı tek bir doğru iş yoktur” diye onu alaya alanlar vardır.
Ukrayna savaşında bütün öngörüleri yanlış çıktı. Ocak 2023’te, yüzeysel tarihi yorumlarla, “Putin rejiminin devrileceği kesin belli oldu” diye yazmış, Batılı politikacıların Moskova’da uygun bir yeni rejim kurulması için devreye girmesini önermişti (*).
Zelenski’nin en iyi eğitilmiş askerlerini Rusya’nın Kursk bölgesini işgal etsinler diye ölüme gönderdiği ve sonuçta hiçbir şey elde edemediği kumarı, ki Amerikalı askeri uzmanlar karşı çıkmıştı, “savaşın gidişini temelden değiştirdi” diye yorumlamıştı.
Şimdi “Putin Kremlin’den ayrılmadan… gerçek bir barış mümkün değil” diyor, Trump’ı, Putin’e teslim olmakla suçluyor. Yine yüzeysel tarih yorumuyla.
Kendini liberal gören medyamız, herhalde değerli bulduğu bu yorumu, “Kapitülatör Trump”, yani Putin’e teslim olmuş Trump başlığı ile Türkçe yayınlandı.
Avrupa’nın savaş yanlısı politikacıları tam üç yıldır, Rusya’nın yenileceğini, kazanmasının mümkün olmadığını, kazanmasına asla izin verilmeyeceğini söyleyip durdu. Bütün analizleri yanlış çıktı, kafalarını hep duvara vurdular.
Avrupa müzakere masasında yer alsaydı, bu politikacıların görüşleri ağırlık kazanacaktı. O masadan barış çıkar mıydı?
“Aptal dostları” Ukrayna’yı mahvetti, onlara kalsa şimdi tamamen yok edecekler.
O politikacıların, kendi kıtanız Avrupa’da barış için üç yıldır ne yaptınız sorusuna verebileceği tek bir cevap yok. Ne kadar acı.
Tavırları şimdi sadece Amerika ve Rusya değil, Küresel Güney adı verilen dünyanın kalan kısmı tarafından de desteklenmiyor, tecrit durumundalar.
* * *
Bugün Avrupa’da savaş yanlısı politikacıların en yoğun olduğu bölge Danimarka, İsveç, Finlandiya, Polonya ve üç Baltık ülkesi; yani Baltık Denizi çevresi. Zaten verdiğimiz örneklerin çoğu o bölgeden.
Yaygın olarak dile getirilen yorumlara göre, Ukrayna’da barıştan sonra 2 ila 5 yıl içinde Rusya, öncelikle Baltık bölgesinden olmak üzere, Avrupa’ya saldıracak.
Yorum sahiplerinin elinde somut dayanak yok. Sadece Rusya’nın 2 ila 5 yıl içinde sahip olacağı asker, tank, uçak, vs. gibi askeri gücü tahmin ediyorlar ve o verilerden hareketle saldırı zamanını öngörüyorlar.
Ukrayna savaşından önce Rusya’daki iç tartışmalarda, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin kabul edilemez olduğunu ve Rusya’nın harekete geçeceğini gösteren pek çok görüş ve tartışma vardı. Şimdi aksine, Rusya’nın NATO ülkeleriyle savaşa girmek istemediğini gösteren iç tartışma ve işaretler var.
Bugün Rusların Avrupa’ya saldıracağını iddia edenlerin neredeyse hepsi daha önce, Rusya’nın elindeki top mermileri ve füzelerin birkaç ay içinde biteceğini, Ukrayna savaşında ağır bir yenilgiye uğrayacağını, alt tarafı İtalya kadar ekonomisi olduğunu söylüyordu.
Şimdi aynı çevreler, aynı Rusya’nın Almanya hatta Fransa’ya saldıracağını ileri sürüyor.
Savaş riski elbet sıfır değil ve değişik olasılıklar mevcut. Umalım ki Baltık dahil tüm Avrupa ülkeleri savunmalarını güçlendirsin, ama provokasyondan uzak durulsun. Misal, Baltık bölgesinde kuşatılırsa ve açık denize çıkışına engeller getirilirse, Rusya’nın seyirci kalması beklenemez.
Umalım ki kötü olasılıklar gerçekleşmesin. Ancak en iyi ihtimalle dahi, Rusya’ya karşı alınacak tavrın belirlenmesi, şimdi Avrupa’nın şekillendirmesi gereken yeni savunma doktrini çerçevesinde sert görüş ayrılıkları yaratabilir, AB’nin bütünlüğü ciddi ölçüde zedelenebilir.
….
(*)- O amatör yorumu iyi hatırlıyorum; çünkü savaş başladıktan hemen sonra, Putin rejiminin muhtemelen devrilmeyeceğini, 1100 yıllık Rus tarihinde sadece üç kez derin rejim değişikliği yaşandığını, bunların hepsinin tamamen Rusya’nın kendi iç dinamikleriyle gerçekleştiğini yazmıştım.