Ayrışma Dibe Vurdu

Güncelleme:

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta Ümit Boyner’e verdiği “porno” içerikli cevapla belki de önemli bir gaf’a imza atmıştı! Seçim meydanlarında oluşan (geçici) sert atmosferi bir kenara bırakalım ama ortalama toplantılarda bu tür “gaflara” imza atılıyor olması düşündürücüdür. Seçim öncesi ipin ucu kaçmaya başladı gibi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gittiği bir seçim gezisinde yaptığı konuşmada "Biz kazandık, yüksek yargı kaybetti" demiş! Pardon ama bir maç mı vardı da biz fark etmedik? Devlet yönetimi bu tarz “karşılaşmalarla” mı idare edilir? İnsan sormadan edemiyor; bu karşılaşmanın rövanşı ne zaman? Bu arada aklıma gelmişken sorayım; golü kim attı?

Daha önce değişik kişilerden duyduğumuz bu tarz ayrıştırıcı ve tehlikeli söylemler gizli bir itiraf gibi sanki. Malum, askere, yargıya ve sivil kamu kurumlarındaki yasal düzenleme ve kadrolaşmalarla, geçmişin, özellikle 28 Şubat’ın intikamının alındığı kanısı çok yaygın!

AKP hükümeti hedef olarak 2023’ü koydu bu seçimde. Sloganlar sürekli çağ atlamaya yönelik! Fakat devlet yönetimini kazanma-kaybetme üstüne kuran, bizden olanlar, olmayanlar diyerek ayrıştıran bir zihniyet Türkiye'ye çağ atlatabilir mi?

Aynı toplantıda yaptığı konuşmada takıldığım noktalardan birisi de şudur. Diyor ki Arınç; “Sivas'ta Madımak olayları olduğunda DYP ve SHP ortaklığı vardı. Kahramanmaraş, Çorum olayları yaşandığında başka bir koalisyon ortağı partiler vardı. Siyasi suikastların, faali meçhul cinayetlerin işlendiği dönemlerde bunların hepsi vardı. Ülkede karmaşa, kardeş kavgası, Türk - Kürt, sağcı - solcu, alevi - Sünni kavgası hep bu koalisyonların, bu siyasi partilerin hükümet olduğu dönemlerde. Artık bizim dönemimizde faili meçhul cinayet yok. Çünkü AK Parti ülkede sivil hükümetleri alaşağı eden darbelerden, darbecilerden hesap soruyor".

Yaptığı konuşmadan aldığım kısa bölüm budur. İnsan sormadan edemiyor tabi: Faili meçhul cinayetler başta olmak üzere, istenmeyen olaylar DYP-SHP ve diğer hükümetler döneminde yaşanmış olabilir ama olayların ardında kimler vardı? Ayrıca bugün ne olursa AKP hükümetine komplo ve istikrara provokasyon olarak yansıtılıyor, o dönemde bu provokasyonlar ve komplolar yok muydu?

12 Eylül döneminden sonra Türk-Kürt ayrışması hiç bu dönemki kadar yaşanmış mıdır? Darbelerden hesap soran bir hükümet neden kendisine muhtıra veren bir generalden başlamaz? 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili neden henüz bir yargılama haberi okuyamadık?

Kısa ve öz:
Devlet yönetimi bizden olanlar olmayanlar şeklinde yönetilmez. Bu tarz yönetim anlayışı insanları böler, kutuplaştırır. Buna da en fazla dikkat etmesi gerekenler iktidarı yöneten muktedir siyasetçilerin kendisi olmalıdır.

www.twitter.com/yolagiden
www.facebook.com/yolagiden

Diğer Yazıları
Atatürk'ün koltuğu işgal edilmesin
Bu yazıyı yirmi yıl sonra hatırlayacaksınız
TİP’e bak!
Cumhuriyet sensin
Vicdanlar kanarsa insanlık yaşar