Dünya Kadınlar Günü…

Güncelleme:

Neredeyse yüz elli yıl önce, New York’ta, hak aradığında yakılan kadın işçilerin ‘o ışığı, Kopenhag (1910), Moskova (1921) yoluyla, geldi; Birleşmiş Milletlerin ‘umut günlüğünde’ yerini, 1977’de aldı.

Öncesinde / sonrasında; topraktan fabrikaya, el sanatlarından işliklere, tekniğin de eşliğiyle insanoğlu bir ileri bir geri değişti… 

Yine de, savaşların talimatını verenler arasında kadın yok… Sömürü planları içinde kadın iradesi belirleyici değil… Ancak ödedikleri bedel bunların yıkımlarıyla kalmıyor; çocukların açlığı öldürmezse, şiddet –hemen her coğrafyada- onları süründürüyor.

Uluslar arası istatistikler, “en az üç kadından birinin dövüldüğü söylüyor”, “öldürülen kadınların yüzde 40-70'inin katili, yakın ilişki içinde olduğu partneri” deniyor. 1994’te Raunda soykırımında yarım milyona yakın kadının tecavüze uğradığı sanılıyor. İngiltere’de sosyal güvenlik sistemi konu olduğunda, kadınların “yarışı bir adım geriden bitirdiği ” kaydediliyor.

Kadının “adı” çile olmuş; anlaşılan o çile burada da orada da, bir türlü dolmamış!

Oysa, bu topraklarda kurulan uygarlıklar açısından “kadının önemi”, Cumhuriyet’le önem + değer’e dönüştü. Kadınla emek kavramı toprakla sanayi izdivacı gibiydi; o arada erkeği kadın kıyafetinde saklayarak sahneye süren ya da kadını tüm sahnelerden uzağa iten anlayışlar zamanla değişti.

Geçen yıllar içinde, şirketlerin yönetiminde, hukuk, tıp alanında, öğrenim kurumlarında, dahası endüstriyel sahada kadınlarımızın nicel ve nitel var’lığı arttı. Ancak, kaymakamlık, valilik gibi alanlarda bir zamanlar dillendirilen “daha fazla kadın mülki amir” olması, “siyasette kadın ağırlığı” benzeri söylemlerde olduğu gibi, özlemde kaldı; o arada, terör, göç gibi olgular uzun yıllar kız çocuklarının geleceğini olumsuz etkiledi.

Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof.Dr. Ayşe Akın’ın araştırmasında, “Türkiye'de kadınların şiddet görme oranı yüzde 30 ile yüzde 70 arasında değişiyor. Başbakanlığın araştırmasına göre evli kadınların yüzde 25.2'i şiddet görüyor.” (1) saptamaları, utanmak ve düşünmek için yeterli veriyi oluşturuyor…

Sorunlar, zamana ve mekana göre değişse de, kadına özgülenen bir dolu ortak sorun var. Ve bu sorunlar çözülmeden, ne aile dinginliğinden ne çocukların esenliğinden yeterince güven duyulabilir. Ancak, kadının sorunları toplumsal sorunlardan, toplumsal sorunlar ekonomik ve kültürel işleyişten ayrılamaz. O nedenle en sağlıklı ve soluklu çözüm bu temelde ve kadın erkek ele ele birlikte bulunabilir ve uygulanabilir.

Bununla birlikte, kadın eli değen bir demokrasinin, kadın duyarlığı taşıyan bir yönetselliğin, kadın itidali içeren bir iktisadi kuruluşun bütün bir toplum için çok daha verimkar olabileceği açıktır. 8 Mart’ta, ülkemizdeki tüm kadınların ve dünyadaki her bir kadının “Kadınlar gününü” adı “Anadolu” olan bir yerden kutlamanın onurunu ve mutluluğunu yaşıyorum….

(1) : Radikal Gazetesi, internet nüshası, 7 Mart 2010.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır