İstanbul’daki Ukrayna-Rusya görüşmesi niçin bir başarıdır?
Geçen hafta İstanbul’da Ukrayna ve Rusya heyetleri arasında yapılan görüşme Batı medyasında ağırlıklı olarak sonuçsuz kalmış, başarısız bir toplantı olarak değerlendirildi. Batı medyasının gereğinden fazla etkisi altında kalan bizim medyamızda da çoğunluk benzer bir okuma yaptı.
Ama işin gerçeği, İstanbul’da kritik ve başarılı bir toplantı gerçekleşti.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, sadece birkaç ay öncesine kadar Ukrayna temsilcilerinin Rusya lideri Putin veya herhangi bir Rus heyeti ile görüşmesini yasaklamıştı. Ruslarla görüşme için, öncelikle Rus ordusunun Ukrayna topraklarını tamamen terk etmesi koşulunu ileri sürüyordu.
ABD Başkanı Trump’a göre haftada 5 bin insanın öldüğü kanlı savaşa rağmen Ukrayna ve Rusya, Mart 2022’de İstanbul ve Antalya’da yapılan barış müzakerelerinden bu yana, yani 3 yıl 2 aydır ilk kez bir araya geldi ve doğrudan konuşabildiler.
Bütün bunlar, İstanbul toplantısının doğru yönde atılan başarılı bir adım ve ciddi bir ilerleme olduğunu göstermek için yeterli.
Hemen iki hususa daha işaret edelim. Bu başarı öncelikle Trump yönetimine ait.
İkincisi, söz konusu olan esasen bir Avrupa savaşı ama Trump’ın bu kanlı çatışmanın iki tarafını bir araya getirme başarısı, gelişmeleri biraz yakından izleyenlerin kolayca görebildiği gibi, Avrupa’nın katkısıyla değil Avrupa ülkelerine rağmen gerçekleşti. Ne kadar acı ki, eğer iş Avrupa’nın büyük ülkelerine ve liderlerine kalsaydı, böyle bir toplantı asla mümkün olamayacaktı.
Bu basit gerçekler, Avrupalı liderlerin kendi kıtalarında barışı sağlama konusunda ne kadar zaaflı bir konumda olduğunu gösteriyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri, önceki yazımızda daha ayrıntılı incelediğimiz üzere, eğer barış anlaşması imzalanırsa Avrupa’nın Rusya karşısındaki yenilgisinin resmiyet kazanacağı.
Rusya lideri Putin bir süre önce Rusya’nın zafer kazandığını tek taraflı olarak ilan etti bile. Şimdi bir anlaşma imzalanırsa, 2022’de Ukrayna ve Rusya arasında parafe edilen barış anlaşmasını sabote etmenin ağır sorumluluğunu kim üstlenecek sorusu herhalde tartışmaya açılacak. O anlaşmayı zamanın Washington ve Londra hükümetleri bozmuş, hiçbir Avrupa ülkesinden barış lehine tek ses çıkmamıştı.
Ancak savaşın devamı Avrupa ve Ukrayna için kesinlikle daha iyi bir seçenek de oluşturmuyor.
* * *
Geldiğimiz noktada görüşmelerinin devam etmesinin önündeki acil engel, müzakerelerin ateşkes anlaşmasından sonra yapılması veya ateşkes olmadan ve savaş devam ederken yürütülmesi seçeneklerinden kaynaklanıyor. Trump’ın önümüzdeki günlerde çözmesi gereken öncelikli sorun bu.
Barış anlaşmasına giden yolda iki seçenek de mümkün ve örnekleri çok. Mesela Mart 2022’de Ukrayna ve Rusya arasındaki mutabakatla sonuçlanan barış görüşmeleri, savaş devam ederken yapılmıştı.
Bugün iki taraf da kendi çıkarına daha uygun gelen seçeneği istiyor.
Ukrayna önce ateşkes sonra müzakere istiyor, çünkü arazide zor durumda ve halen toprak kaybetmeye devam ediyor. Savaşa ara verilmesiyle askeri birliklerini yeniden organize edebilecek ve o arada Avrupa’dan yeni askeri malzeme desteği alarak savaş gücünü artırabilecek. Ne kadar uzun ateşkes olursa Ukrayna için askeri açıdan o kadar iyi.
Ama diğer taraftan, yıkıma uğramış Ukrayna’nın yeniden inşası ve dışarı göçmüş nüfusun olabildiğince büyük bölümünün dönebilmesi, kalıcı barış anlaşmasının imzalanmasına bağlı. Ancak savaş halindeki Ukrayna’da siyasi karar vericilerin birinci önceliği doğal olarak askeri mülahazalar.
Rusya ise tamamen aynı nedenlerle ateşkes olmaksızın barış müzakeresi yapılmasını istiyor. Muhakkak ateşkes olacaksa, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya askeri malzeme sevkiyatını durdurmasını talep ediyor.
Rusya arazide halen üstün olan taraf ve düşük bir hızla da olsa ilerliyor, ilave toprak kazanıyor. Ateşkes yapmayarak, barış müzakerelerini Ukrayna’nın ilave toprak kaybı baskısı altında sürdürmeyi önemli bir müzakere kozu olarak değerlendiriyor.
Önce ateşkes sonra barış müzakeresi formülü açısından Rusya’nın son yıllarda yaşadığı iki acı tecrübe var. 2014’de Donbas’ta Ukrayna ile ateşkes yapılmış ve Minsk barış görüşmeleri başlamıştı. Ateşkese uyulmadı ve çatışmalar neredeyse sürekli devam etti. Daha kötüsü, Minsk görüşmelerinin koordinasyonunu üstlenen Almanya ve Fransa’nın Cumhurbaşkanları daha sonraları, karşılıklı güveni yok edici bir şekilde, barış müzakerelerinin göstermelik olduğunu, asıl amacın Ukrayna’yı askeri açıdan güçlendirmek ve savaşa hazırlamak olduğunu açıkladı. Neticede Donbas’ta ateşkes barışla sonuçlanmadı.
Moskova ikinci acı tecrübeyi Suriye’de yaşadı. Yer yer Türk askerlerinin de karıştığı uzun çatışmalardan sonra, Cihatçı Selefi HTŞ örgütünün kontrol ettiği İdlip vilayetinde Türkiye’nin araya girmesiyle Mart 2020’de ateşkes ilan edildi. Özellikle Türkiye üzerinden gelen askeri malzemeleri de kullanan HTŞ, yıllar boyunca adım adım askeri gücünü eğitti ve yeniden teşkilatlandırdı, ani bir harekatla Aralık 2024’de Esed rejimini devirdi. Rusya tüm Putin dönemi boyunca yaşadığı en büyük stratejik darbeyi aldı- ayrıntılı hikayesini buradan okuyabilirsiniz.
Ancak acele etmiyor görünen ve muhtemelen zaman kazanarak olabildiğince ilave toprak elde etme hesabı yapan Rusya’nın dikkate alması gereken başka hususlar da var. Çok geciken barış Amerika’yla iyi ilişkiler kurarak elde edebileceği avantajları ciddi ölçüde eksiltebilir ve kazanabileceği ilave toprak miktarına oranla vereceği asker zaiyat değmeyecek kadar yüksek olabilir.
Trump yönetiminin ateşkes sonrasında veya ateşkes olmadan müzakere ikilemini nasıl çözecek, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Zelenski bu ikilemi Ukrayna lehine çözebilmek için, Putin’e davet çıkararak İstanbul görüşmesini Zelenski-Putin zirvesine dönüştürmeye çalıştı. Putin’in bu öneriyi kabul etme ihtimalinin son derece zayıf olduğu baştan belliydi, nitekim cevap dahi vermedi. Zelenski de Batı medyasını bol bol kullandı ve Putin’i müzakereden kaçan ve barış istemeyen taraf olarak göstermeye çalıştı.
Bu tür müzakereler hakkında asgari ölçüde bilgi sahibi olanların bildiği gibi, görüşmeler liderler arasında değil yetkilendirilmiş heyetler arasında başlar ve sürdürülür. Genel olarak mutabakat sağlanması gereken pek çok başlık vardır ve anlaşma sağlandıktan sonra liderler bir araya gelerek nihai metni imzalayabilir. Bazen ilerleyen aşamalarda, heyetler arasında mutabakat sağlanamayan tek tük konularda işi çözüme bağlamak için liderler arasında görüşme de yapılabilir.
Barış görüşmelerine lider düzeyinde başlamak sakıncalıdır. Çünkü o görüşmede ipler koparsa, tekrar masaya dönüş zor olur. İstanbul’da görüşmeler Zelenski-Putin zirvesiyle başlasaydı, ateşli bir dalaşma ihtimali herhalde hiç az değildi.
Barış anlaşmasında muhtemelen mevcut cephe hattı yaklaşık yeni sınır kabul edilecek; hukuken olmasa da fiilen. Böylece Ukrayna, Kırım ve dört vilayetini Rusya’ya bırakmış olacak. Dört vilayet Donetsk, Luhansk, Zaporojye ve Herson. Ama Rusya halen o dört vilayet topraklarının tamamını alabilmiş değil.
İstanbul’daki görüşmede Ruslar, alamadığı o toprakların da kendilerine bırakılmasını istedi. Böyle bir aşırı talebi elbet hiçbir Ukrayna hükümetinin kabul etmesi beklenemez.
Avrupa’da barış ve yeni güvenlik sistemi açısından hayati önem taşıyan Ukrayna’da barış için daha zamana ihtiyaç var. Umalım ki o güne kadar Trump yönetimi üstlendiği arabuluculuğu terk etmesin.