Kara Tahta, Kara Baht

Güncelleme:

Üç yüz bin öğretmen açığı olduğu biliniyor. Buna karşılık on bir bin öğretmenin ataması yapılabilmiş… Oysa, seçim sürecinde ‘verilen söz’; ilk etapta elli beş bin öğretmenin atanacağı şeklinde… Ancak, öyle anlaşılıyor ki, yarınlarımızı emanet ettiklerimizin, kendi gelecekleri bile belirsiz…

Öğretmenlik, özel bir meslek… Çalışma ve geçim olanaklarıyla mümkün olan en üst düzeyde donatılmaları, gerçekte, insanımıza yatırım; geleceğimize yatırım; toplumumuza yatırımdır. Bu anlamda halen çalışan veya emekli olan öğretmenler, zaten toplumun genel sorunlarından paylarını alıyorlar ve bu tabloya bir de, göreve atanmayan öğretmenlerin durumu ekleniyor.

Ataması yapılmayan öğretmenler, seslerini duyurabilmek için, doğal olarak çeşitli arayışlar içinde… Onlardan birinde, bir açık hava toplantısında “kara tahta kara baht” olmasın diyorlar.

Çocuklarımızı, gençlerimizi, sorun çözme becerisine kavuşturup, yeteneklerine koşut birer meslek kazandırmaya hazırlayacak öğretmenlerin kendi durumlarının “sorun” haline gelmesi, mesleklerinin doruğunda, eğitim ordusunun dışında kalmaları, “ezberlerimizi gözden geçirecek şekilde” üzerinde düşünülmesi gereken olgulardandır.

Öncelikle, Türkiye, eğitim dahil insan gücü planlaması yapmaktan uzaklaşmıştır. İstihdam politikamız etkili değildir. Sektör temelinde iş-eleman bağıntısı, dönemsel arz fazlası veya açığıyla belirmekte, iş piyasası rastlantısal olarak “doldur boşalt” yönelimleriyle biçimlendirilmekte; sonuçta verimlilik düzeyi giderek düşmektedir.

Ataması yapılmayan öğretmenlerin durumunda ise, yüz binlerce öğretmen açığından söz edilirken, bir yandan “yurt dışından öğretmen ithal edileceği” gibi haberler, diğer yandan ‘atama’ için “siyaseten söz verilmesi”, iş piyasasının oluşumu açısından olağan dışılıklardır. Planı, programı, öncelikleri belli bir ülkede, bu örneklerin görülebileceğini sanmıyorum.

Öte yandan esnek çalışma, kıdem tazminatı, sendikalaşmaya ilişkin bir dolu olumsuzluğun yanı sıra beliren ve işsizliğin en dramatik formlarından biri olarak okunabilecek “öğretmen işsizliği”ne kalıcı ve etkin çözümler getirmek kadar, eğitim sisteminin, diğer çalışanlar, öğrenciler ve aileler açısından oluşturduğu sorunları çözmek, o arada, eğitimi, endüstri ve hayatın gelişmeleriyle bütünleştirmek, yaşamsal önemdedir.

Öğretmenler, aydınlanmanın, kadın-erkek eşitliğinin, feodal bağımlılıkların kırılmasının, çağa uyumun, modern yaşamın ve uluslararasında rekabetçi bireylerin yetiştirilmesinin, en değerli yapı taşlarıdır. Gelenekle geleceği bağlayan yol göstericilerdir… Görevleri, kutsaldır.

Bu görevlerini yerine getirirken;

-Kent içi ulaşım olanaklarından ücretsiz yararlanmaları,
-Konut ve barınma anlamında her ay belli bir katkı almaları,
-Süreli yayınlar, gazete, kitap, internet harcamalarının vergi dilimlerinden düşülmesi,
-Sinema, tiyatro, konser etkinliklerini daha ekonomik olarak izleyebilmeleri,
-Yurt dışındaki staj değişim programlarından daha fazla yararlandırılmaları,
-Öğretmen çocuklarından yetim veya öksüz kalanların eğitiminin devletçe üstlenilmesi,

gibi düzenlemelerle, mesleki açıdan güçlendirilmeleri düşünülebilir.
En başta da, ataması yapılmayan öğretmenlerin kadro sorunları bir an önce çözülürken, öğretmen okulları ve meslek liselerinin donanımları daha da yükseltilmelidir.

“Kara tahta” başında, “kara yazgıyı”, insancıl ve sosyal bir yaşama çevirecek olan; öğretmenlerdir!

Not: Bu yazı Van’daki depremlerde (2011) yaşamını yitiren öğretmenlerin saygın anısına ithaf olunur.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır