Kurumsal İç Savaş

Güncelleme:

Türkiye Cumhuriyetini askerler kurdu. Kuruluşta birleştirici unsur dış güçler, yabancı işgal kuvvetleri ve o günkü küresel ekonomik sömürü sistemiydi. İnsanlar düşmana karşı birleştiler.

Cumhuriyetin kurulması için akıtılan kan ve harcanan kaynaklar dış güçleri bertaraf etmek için kullanıldı. Büyük bir iç çatışma ve kardeş kavgası yaşanmadı. Tarihsel akışın yarattığı bu oluşum kardeş, dindaş ve arkadaş kanının akmasına engel oldu. Zamanında büyük bir avantajdı. Her avantajının uzun vadede bir dezavantaj yarattığından hareket edersek; Cumhuriyetin kuruluşunda avantaj olarak yaşanmamış bir iç savaş birçok toplumsal hesabı da açık bıraktı.

İşte bugün yaşanan siyasal kriz geçmişte olduğu gibi bugünde yarım kalan hesapların yeniden görülmesi girişimidir.

ayj_1335088527153.jpg

Daha Gelişmiş Türkiye Beklenildiği Gibi:

Evet, Türkiye bir Akdeniz ülkesidir, bir Ortadoğu ülkesidir ve Doğu Batı arasında köprüdür. Konumunun getirdiği özelliklerden dolayı bir Suriye, bir Irak bir Pakistan değildir. Belli oranda batılılaşmış olması siyasi mücadelede daha sofistike metotları da beraberinde getirmektedir.

Türkiye’de çatışan güçler arasında canlı bomba, arabalı bomba vs gibi kaba güç kullanımı göremezsiniz. Türkiye’yi kontrol etmek isteyen güçler daha ileri teknikler kullanırlar. Bu tekniklerin en garanti olanı kurumları kontrol etmekten geçer.

Kurumların Konumu:

Üzerinde çok yazıldı çok konuşuldu; İleri demokrasiye giden yol şeffaf kurumlardan geçer. Burada tekrar etmenin anlamı yok. Daha önce defalarca yazdım; Türkiye’nin siyasal tarihi kurumların kontrol mücadelesi olarak özetlenebilir. Bugün yaşananlar geçmiştekilerden farklı değil. Sadece daha dijital, daha teknolojik bir ortamda gerçekleştiriyor.

Türkiye’de İktidar Olmak Başka Muktedir Olmak Başka:

Tek parti dönemi dışında Türkiye’de birçok siyasal iktidar muktedir olamamıştır. Soğuk savaşın rüzgârıyla güç alan askerler, gümrük duvarlarıyla büyüyen sanayiciler ve onların medyaları, geçmişte iktidara değil ama iktidar sahibine her zaman gizli ortak olmuştur. Ortaklık gizli olmaktan çıktığı zamanlara ben ‘Darbe Dönemi’ diyorum.

HSYK:

Geçmişte bu kurumu irdeledim. ( Gizli İktidar Savaşları, Nisan 2010). Toplumun etnik, kültürel, inanç vs yapısını yansıtmayan yüksek hukuk kurumları geçerliliğini sürdüremez. Toplumdan aidiyet vizesi alamaz. Buna Yargıtay’da dâhildir, Anayasa Mahkemesi de.

Aslında konumuz sadece yargı kurumları değil Cumhuriyetin tüm kurumları. Gündemden dolayı sadece yargı kurumlarını yorumluyoruz.  Yeri gelmişken türettiğim ve yıllardır hatırlattığım iki deyimi tekrarlayayım.

Eğer yargı kurumları siyasi ve medyatik etki altında karar verirse uygulanan adalet ‘Naylon’ olur.

Eğer muktedir olmayan iktidarlar sayısal çoğunluk üzerinden evrensel hukuk yerine ‘Kanun’ devletini tercih ederlerse, son durak ‘Guguk’ devleti olur.

13 Ocak 2014

Diğer Yazıları
Bir Türk Kedisinin Amerika Macerası
Yüzde 0,0055
Futbol, Fenerbahçe ve Siyaset