Sandığın Tadı, Demokrasinin Kıvamı..

Güncelleme:

Türkiye sandığın tadını aldı!

Genel ve yerel seçimler arasında daha sık referandumlar yapılacağa benziyor.

Ancak, bu “sıklığın”, “şıklığını” da gözetmek gerek: Yani sapla samanı karıştırmamak…

Örneğin, alfabe, ölçü sistemi, resmi tatiller, referanduma konu olamaz elbet, o arada, “kürtaj’ veya belediye otobüslerinde ‘haremlik selamlık’ uygulama olsun mu olmasın mı? diye sormak da çağdaş yaşamından özü’nden kopmaktır.

Buna karşılık Anayasa içeriğinin genel bir referanduma konu olması ne kadar doğalsa, mikro düzeyde, -gerekirse yasal düzenleme yapılarak- gündelik yaşamını ilgilendiren konularda da halkın oyu’na pekala başvurulabilir.

Bu, sandığın tadını artırır.

Sandığın tadıysa, demokrasinin kıvamına bağlıdır…

Demokrasinin kıvamıysa, daha geniş bir katılımla anlamlı olur...

Bu açıdan, Siyasi Partiler Yasası’nın demokratikleştirilmesi sağlanmalı ve ‘siyasal azlığın’ katılım yolunu açmak için, seçim barajları yüzde beş dolaylarına indirilmelidir.

Fakat en az bunlar kadar önemli olan, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin ‘etkinliği’dir...

Bu etkinliğin ‘etkililiğe’ dönüşmesi; geniş kitlesel desteğin -bir anlamda ‘taze temsilin’- TBMM yarkurulları ve belediye meclislerinde söz belirtme haklarına ilişkin geliştirmelerin, devamına bağlı olsa gerekir.

Evet, “katılım”, “sandığın tadı” ve “demokrasinin kıvamı” olguları seçim ve sandık düzenlemesini hem etkiler hem de ondan etkilenir…

Bu, kurum ve kuruluşları, işleyiş ve düzenlemesiyle, saydamlıktır!

Sağlıklı bir nüfus veri tabanından beliren seçmen sayısına ve örneğin, parmaklara boyadan çok saydam seçim sandıkları gibi yeniliklere dayalı işleyiş; saydamlığı artırır, katılımcılığa da katkı yapar.

Tabii, bilgi vermek kadar “bilgilendirmeyi” ön planda tutan bir medya, bilime dayalı anketler ve sorun çözmeye odaklanan siyaset anlayışı, referandum veya seçimi daha anlamlı kılar.

Türkiye sandığın tadını doyasıya çıkarmayı hak eden insanların ülkesidir.

Demokrasi kültürünün derinleşmesi, basın özgürlüğünün gelişmesi, hoşgörü ve anlayışın yerleşmesi herkesin ortak sorumluluğudur.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır
Gıdada fiyat terörü