Siyaset ''Meslek'' midir?

Güncelleme:

Bu yazımızda “siyaset” ile “meslek” terimlerini, tanımlarını “bir arada” irdeleyeceğiz.

Meslek deyince, kişinin eğitimi ve deneyimini aldığı alanda profesyonel anlamda ve akde bağlı çalışması anlaşılmalıdır.

Tabii, diplomaların meslek, mesleklerin iş sağladığı, “işin” insanca bir emeklilikle sonlandığı Türkiye, hepimizin özlemi …

Ne ki, her ‘tutulan iş, her yapılan faaliyet, meslek değildir; modern ve demokratik toplumda doğal olanı da budur…

Bu açıdan siyaset örneğin çok saygın ve çok yoğun bir uğraştır ancak “meslek” değildir… Topluma katkının bir biçimdir.

Ancak, “geri kalmışlığın genel algısıdır”: siyaseti meslek addetmek!.. Oysa siyaset, millete hizmet dönemidir; gelir, geçer...

Siyasette en yararlı olabilecek kişi, kendi mesleğinde en iyiyi yapmış ve yapabilecek potansiyeli olan kişidir.

Fakat biz, siyaseti meslek olarak addetmek yanılgısına düştüğümüz gibi, bu olguya da yeterince önem vermiyoruz..

Hala "adama koltuk" arıyoruz! Sonuçta, o koltuk olmasa hayatta karşılığı olmayanlardan medet ummak durumunda kalıyoruz.

Yapay bir durum, sanal bir algı, bu…

Gelişmiş ülkelere bir bakın; siyasette belli bir görev dönemini ikmal edenler günü geldiğinde toplumun içine rahatlıkla dönebilmektedirler…

Kimi anılarını yazar, kimi mesleğini bir ucundan ve yeniden tutar.

Fakat başka yerlerde öyle mi? "Ayrıcalık" zırhı bir kez kalktı mı, siyasetçi, kendini çıplak, korunaksız ve hatta çaresiz sanır.

O kadar öyledir ki, bazısı "gitmemek" için her şeyi yapar!

Kendi açısından haklıdır da; çünkü; gelir dağılımı bozuk, kuralsız bir dünyanın paydaşıdır.

Büyük ölçüde "rastlantı" ile geldiği 'makamdan, gönülsüzce döneceği eski bir dünya onu beklemektedir.

O nedenle bizim gibi ülkelerde, eski siyasetçi” kolayca topluma dönmez; pek otobüse binmez, kendi arabasını kullanmaz, şöyle doyasıya bir çarşı-pazarı gezmez.

Evet siyasetin, tıpkı basında, özellikle de yazarlıkta olduğu gibi emekliliği yoktur. Bu da başka bir doğal durumdur..

Ancak, siyasetin “ayrıcalıklı bir ‘meslek” olduğu algısı artık aşılmalı ve bir kenara bırakılmalıdır.

Böylesi, toplum için, kurumlar için, kurumsallaşma adına ve en başta da siyasetçinin kendisi için, iyidir.

Bu nedenle temsil yerlerine “yerinde seçimler” yapmak kadar -özellikle yenilere yer açmak adına- belli bir görev döneminden sonra, yeniden adaylığa makul kısıtlar koymak, uygun sınırlamalardandır.

Öte yandan, toplumda her bir bireyin kamu alanında hakları neyse siyasetçinin hakları da o çerçevede olmalıdır.

Olmalıdır ki, topluma hizmet boyutu asıl çekici etmeni oluştursun ve siyasete, “girişi kadar çıkışı da kolay” olsun.

Besbelli, doğallaşmaya, olağanlaşmaya, normalleşmeye çok ihtiyacımız var.

Hem de her alanda…

Belki en başta da siyasette!

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır
Gıdada fiyat terörü