Soğuk Savaş’tan 2 sahne…

Güncelleme:

Berlin Duvarının yıkılmasından sonra yeşeren umutlar on yıl bile sürmedi.

Günümüzde silahlanma için günde 2,5 milyar dolar harcanıyor. Bir milyar insan ise aç.

Kimi kuramcılara göre 3. dünya savaşının çıkması ve birikmiş negatif “enerjinin boşalması” kaçınılmaz.

Bir "şeyler" çoktan başladı bile...

“Turuncu Devrimler”, “Arap Baharı” derken, Amerika’dan sonra Rusya’da Suriye’ye yerleşti.

Irak’ın iki körfez savaşından sonra kanalizasyonunu onarmak için 11 milyar dolar gerek.

Mezhep çatışmasının hangi sınıra dayanacağı, terörün hangi başkenti vuracağı belli değil.

Biz sıradan dünyalılar "ultra" güç odaklarından, onların planlarından haberdar bile değiliz.

Fakat yine de iyi ki, basın var! Her dinden her dilden canlarını gerçeğe adayan kahramanlar...

Uluslararası basındaydı: Geçenlerde, iki ayrı haber, "yeni soğuk savaşın" iki farklı sahnesi olarak belirdi…

Tabii bu haberlerin öngörülebilen arka planına odaklanarak bu çıkarımı yapıyoruz;

Birincisi Almanya-Amerika, ikincisi, Rusya-İngiltere (Atlantik; yani aslında ABD) güç çekişmesiydi…

İlk haber: Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi’nin, savaş suçlusu olarak tanımladıkları Bush yönetiminin, Alman bir yargıç tarafından (Rumsfeld ve Cheney ile birlikte) acilen yargılanması talebine ilişkindi.

Bu Merkezin raporunda daha ilginç bir tespit vardı: “Amerika’nın Avrupa’da yeri olmamalıydı”

Raporu onaylama veya ret etme konumunda olmasa da Almanya hükümet çevreleri (dolaysız olarak dahi) kayıtsız kaldılar.

Anımsanacağı gibi yine kısa bir süre önce iki ülke arasında “dinleme krizi” yaşanmıştı.

Açıktır ki, ABD’nin genişleme projesi (GOP) dolayısıyla ilgi alanları ile Almanya’nın "ilgi alanları" arasında kaçınılmaz bir çakışma vardır.

Bir ipte iki cambaz oynamaz, yerine göre biri ayakta kalacaktır.

Gerçekten çatışmalar bölgemizde yaşansa da bu örnek olay (haber) soğuk savaşın bir ürünü sayılabilir.

Gelelim ikinci sahneye. Bu sahnede Rusya, geleneksel Atlantik ittifakının ana çekirdeği (ABD+İngiltere)’yi hedef almakta ve Birleşik Krallık üzerinden ABD’yi vurmaktadır.

Habere göre; Rusya yönetiminin elinde bazı önemli belge ve bilgiler bulunduğu ve bunlara göre; “Lady Diana’nın ölümüne yol açan kazada İngiliz Kraliyet ailesinin parmağı olduğu” belirtilmektedir.

Anımsyalım: Orta sınıftan gelen, çalışan kesimler ve özellikle gençler arasında sevilen Lady Diana’nın o dramatik sonundan, uzun yıllar aristokratik yapıyı sorumlu tutan yorumlar da yapılmıştı.

Rusya mahreçli bu haber'le, belli ki (Amerika’nın savaş şahinleri ile Batı kamuoyları) yani bir taşla iki kuş vuruluyordu.

Ve Amerika-İngiltere’nin etkinlik alanları ile Rusya’nın etkinlik alanının kısmen çakışması (çatışması) da başka bir kaçınılmazlıktır.

İkinci haber, işte bunun bir yansıması olarak okunabilir.

Büyük bölüşüm başlamıştır ve önümüzdeki dönemde daha "sergilenecek" çok şey vardır.

Türkiye buna benzer algı yönetimleriyle, -şimdilik 'Ermeni meselesi' geriye itilmiştir ama- Kıbrıs ve “Kürt” konusunda karşılaşabilir.

Dünyanın bu çevriminde, “toprağıma saygı, toprağına saygı” diyen devlet geleneğimizi ön planda tutmalıyız.

O arada, bilgi, enformasyon, kültür temelli “yumuşak gücümüzün” standartlarını yükseltmeliyiz.

Her şeyden önce de halkımızın sağduyusuna güvenmeli, basın özgürlüğüne çok daha fazla özen göstermeli ve önem vermeliyiz.

Diğer Yazıları
Akıl Sağlığını Yitirmekte olan Toplum!
Bir asırlık çınar nasıl batırılır ?
Belediye Encümenleri Böyle mi olmalıydı?
Çöken madencilik politikamızdır
Gıdada fiyat terörü