Teslim törenleri ve beklenen barış

Güncelleme:

Türkiye önce “Kürt Açılımı” adı verilen fakat sonra “Demokratik Açılım” olarak değiştirilen süreci kararlılıkla sürdürüyor.

Israrlı eleştiriler ve tarihi çekincelere rağmen AKP iktidarı bu politikayı sürdürmeye devam ediyor.. Bu politikaların temelinin şimdilik zayıf olması ve yürütülen gizlilik muhalefetin tepkisini çekmeye yetiyor.

Bazı konularda muhalefete hak vermek mümkün. Ama barış ortamını yaratmak kararlılık gerektirir ve çoğulculukla mümkündür. 25 yıllık bir çatışma ortamı ülkedeki tüm siyasi kadrolar, sivil toplum kuruluşları ve sıradan yurttaşların ortak çabası ile yok olabilir.

Bu ateş topu sadece AKP iktidarına bırakılmazsa söndürülebilir. Buradan en büyük görev kuşkusuz DTP’ ye düşüyor. DTP kendisine oy veren anaların gözyaşlarını gerginliğin ardına sığınarak değil, barış ortamına katkı sunarak silmeli! Her ortamda topu Abdullah Öcalan’a atarak İmralı’yı adres göstermekten vazgeçmeli ve soruna köklü çözümler üretmelidir.

Ülkedeki diğer muhalefet partileri de çözüme ortak olmalıdır. Kısacası herkes elini taşın adına koymalı ve ülkede barışı egemen kılmak adına sığ sularda yüzmekten vazgeçmelidir.

Bu barış ortamını sağlamak adına 19 Ekim Pazartesi sabahı hareketli gündemlerden birisini yaşadık. Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine terör örgütünün Kandil, Mahmur ve Avrupa kadrolarından “her hangi bir eyleme katılmadığı söylenen” ve DTP tarafından “barış gurubu” adı verilen sembolik 34 kişi ülkeye geri döndü.

Bu sembolik bir grup olmasına rağmen önemli gelişmeler için işaret fişeğidir. Bu teslimiyetten ince mesajlar çıkarmak mümkün. Bu gelişme göstermiştir ki; İmralı’da cezasını çekmekte olan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan Mehmet Ali Birand’ın da yazdığı gibi halen örgütün “bir numaralı” lideri konumunda. İstediği mesajı istediği yere avukatları aracılığı ile yollayabiliyor...Anlaşılan o ki; bunun önüne geçilememiş.

Tekrar teslim törenine dönersek....

34 PKK’lının ülkeye geri dönmesi için Türkiye’de değişik şehirlerde izinsiz yürüyüşler düzenlendi. Diyarbakır’da yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı bir miting yapıldı. Habur sınır kapısındaki “teslim törenine” özel yetkili savcılar, milletvekilleri, avukatlar ve on binlerce Kürt yurttaş katıldı.

En önemli katılımlardan birisi Mahmur Kampında yapıldı! Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere şikayeti üzerine Amerika tarafından denetim yapılmış ve bu kampta tuhaftır, PKK izine rastlanmamıştı!

Birleşmiş Milletlerin açtığı ama kontrolün PKK tarafından sağlandığının bilindiği Mahmur Kampı’ndan ülkeye iade edilenler için yapılan uğurlama törenleri gösterdi ki; Mahmur terör örgütünün en önemli oyun sahalarından birisidir.

Tüm bunlar “şimdinin” konusu değil.

Kürt Açılımı adında düzenlemeler yapılıyor. İsim değişikliğine gidiliyor. TRT Şeş açıldı ve bazı kültürel hakların verilmesi söz konusu. Yatırımlar devlet tarafından daha fazla desteklenmeye başlandı. Teşvikler arttırıldı bölge illeri desteklendi.

Hükümetin attığı adımların karşılığı olarak bir adım atıldı ve bu adımın ardından ne yapıla bilinir? Barış bu topraklara tekrar nasıl gelebilir? Gencecik Kürt çocuklarının tekrar dağa çıkmasını nasıl engellenebilir?

Bugüne kadar binlerce askerde olduğu gibi dağa çıkan Kürt çocuklarının döşediği mayınların, sıktığı kurşunların başka can almaması, anaları ağlatmaması için çözüm ne? Kürt yurttaşların örgüte verdiği destek nasıl yok edilir?

Devlet tarafından adımlar atılıyor ve atılmaya devam edilecek. Ama Kürtlerin yapacağı şeyler yok mu? Elbette var. Mesela ilk olarak devlete güvenilmeli ve ayrımcılık fikri beyinlerden kazınmalı. Dağa çıkışlar engellenmeli. Devlet mallarına zarar verenler önce o bölge insanı tarafından püskürtülmeli. Örgüte lojistik desteğin önüne geçilmeli.

Bu arada 34 PKK’lının tesliminden sonra haklarında daha önce dava açılan 5 örgüt üyesi dışındakiler serbest bırakılıyor. Çünkü örgütten teslim edilenler eyleme katılmayan azınlıklar!

Ya eylemlere katılanlar ne olacak?

DTP’nin bu konuda bugüne kadar APO’yu işaret etmekten ve genel af çağrısından başka bir çözüm önerisini görmedim ve olduğunu da sanmıyorum. Peki diğerleri ne düşünüyor? Beklenen ve istenen genel bir af mıdır? Genel af bunca yanan canı bir daha yakmaz mı?

Bir paradoks ile mi karşı karşıyayız?

http://yolagiden.blogspot.com

Diğer Yazıları
Atatürk'ün koltuğu işgal edilmesin
Bu yazıyı yirmi yıl sonra hatırlayacaksınız
TİP’e bak!
Cumhuriyet sensin
Vicdanlar kanarsa insanlık yaşar