Ukrayna’da savaşın nedeni NATO üyeliği mi, demokrasi mi?

Güncelleme:

Ukrayna’da savaşın nedeni NATO üyeliği mi, demokrasi mi? - Resim : 1

ABD-Rusya arasındaki jeopolitik rekabet ne yazık ki sıcak çatışmaya dönüştü. Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’da başlattığı askeri saldırı belli ki planlandığı gibi gitmiyor. Ukraynalılar kahramanca vatanlarının bağımsızlığı için çarpışıyor.

Bu savaş bittikten sonra dahi, doğuracağı sonuçlar uzun süre tartışılacak. Doğru anlaşılması gereken ilk hususlardan biri savaşın nedeni.

Savaşın nedenlerini doğru anlamak o nedenleri haklı bulmak değildir. Gerçek nedenler yerine spekülasyon üzerine kurulu, yani somut realitelerle ilgisi olmayan açıklamalara kapılırsanız, olup biteni yorumlamak ve doğru tavır almak çok zorlaşır.

Ukrayna’nın NATO üyeliği 2008’de kabul edildiğinden, hatta daha öncesinden beri Rusya buna hep karşı çıktı. Ama ona rağmen NATO’nun Ukrayna’ya askeri yardımları ve üs kurma girişimleri giderek yoğunlaştı.

Yaşayanlar arasında Rusya’yı en yakın tanıyanlardan strateji uzmanı Dmitri Trenin, NATO üyesi bir Ukrayna’yı Rusya sınırına demir atmış ve “batırılması mümkün olmayan uçak gemisine” benzetmişti.

George Kennan ABD’nin gelmiş geçmiş bir numaralı Rusya uzmanıdır. Kennan, Henry Kissinger, John Mersheimer, Sephen Walt ve burada sayamayacağımız kadar çok ABD’nin en önde gelen dış politika uzmanı, Rusya’nın bu gelişmeyi kabul etmeyeceğini defalarca vurguladı.

Amerika ve NATO, nihayet Aralık 2021’de Rusya’nın sunduğu yazılı talepleri kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya, amacına askeri yoldan ulaşma kararı verdi.

Tabii Ukrayna’nın NATO üyeliği burada, Amerika ve Rusya arasında başka konuları da içeren jeopolitik rekabetin sembolü olarak görülmeli. O sorunların hepsine burada giremeyiz.

Buna karşılık ileri sürülen bir iddia, savaşın gerçek nedeninin demokrasi olduğu. Açıklamaya göre, Ukrayna’da demokrasi Rusya halkını etkileyecek, ‘orada demokrasi olursa bizde de olur’ diye düşünmeye başlayacaklar ve Rusya’da rejimi değiştirecekler. Moskova bu tehlikeyi engellemek için savaş başlatmış.

İşin ilginç bir yönü, bu iddiayı ileri sürenlerin büyük çoğunluğu, mesleki yaşamını uluslararası ilişkiler alanında çalışarak geçirmiş emekli dış politika uzmanları. Bir iddia şöyle: “Rusya Ukrayna’nın NATO hedefini kendisine bahane olarak kullandı… Rusya NATO’nun değil, demokrasinin ve çağdaş değerlerin sınırlarına yaklaşmasını istememektedir.”

Bu iddiayı dile getirenler hiçbir somut gerekçe ileri sürmüyor. Ama yine de biraz yakından bakalım.

*     *     *

Ukrayna 1991’de bağımsızlık kazandı. O günden beri Ukrayna’da demokrasi hep çok kötü işledi. Doğu Slavlarının üç kardeş ülkesi Belarus, Rusya, Ukrayna arasında en fakir ve en derin yoksuzluk batağına saplanan hep Ukrayna oldu.

Pek çok Ukrayna vatandaşı, siyasi ilişkilerin gerginleştiği son birkaç yıl hariç, Belarus veya Rusya’ya gidip iş aradı ve o ülkelerde çalıştı. Ama Rus veya Belarus vatandaşlarının Ukrayna’ya iş aramaya gittiği pek görülmedi.

Bunun basit nedeni, Ukrayna’nın yaklaşık Belarus’un yarısı, Rusya’nın üçte biri kadar kişi başı gelire sahip olmasıdır: Ukrayna 3700 $, Belarus 6400 $ ve Rusya 10,100 $ (Dünya Bankası, 2020).

Fakirliğe ilave, Ukrayna sürekli yolsuzluk içinde yüzdü. Dünya Adalet Projesi 2021 raporuna göre, yolsuzlukta dünya ülkeleri sıralamasında Belarus 57. ve Rusya 88. sırada yer alırken, Ukrayna dehşet verici şekilde 115. sırada idi.

Üçte bir gelir düzeyine sahip, vatandaşlarının Rusya’ya gidip iş aradığı ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış Ukrayna Ruslar için çekim merkezi oluşturmasın diye, nasıl olacak da Moskova büyük bir savaş başlatacaktı?

Bunun akıl ve mantıkla ilgisi var mı? Bu naif iddiayı savunan uzmanlarımız, niçin dönüp reel olgulara bakma zahmetine katlanmıyor?

Aralık 2021’de Rusya’nın yazılı olarak ABD ve NATO’ya sunduğu talepler medyada yer aldı. Hepsi jeopolitik rekabete ilişkindi ve Ukrayna’da demokrasiyle ilgili tek bir istek yoktu. Daha sonra ABD ve NATO bu taleplere yazılı cevap verdi, o cevaplar da aynı çerçevede kaldı.

Savaş başladıktan sonra Rusya barış anlaşması için 15 maddelik öneri paketini Ukrayna’ya sundu. Müzakereler devam ediyor. Orada da Ukrayna’da demokrasinin işleyişine ilişkin hiçbir talep yok.

Acaba Rusya bütün hedeflerini açıkladı ama Ukrayna’da demokrasiyi sabote etme amacını sinsice gizliyor mu?!

Ayrıca iki ülke ilişkisinin çok iyi gittiği 1991-2008 arasında da Rusya o yönde bir tavır ortaya koymadı.

Demokrasi Ukrayna’da hiçbir zaman kıskanılacak bir rejim olmadı ama Rusya’nın bir başka komşusu Finlandiya’da neredeyse mükemmel işler. Finlandiya, Ukrayna gibi Rusya’yla uzun bir kara sınırını paylaşır. Yine benzer şekilde, bir zamanlar Sovyet sistemi içinde kalan Baltık ülkeleriyle yakın dil ve kültür bağlarına sahiptir.

Sovyetler Birliği’nin en güçlü yılları İkinci Dünya Savaşı sonrasıdır. O günlerde başta Jozef Stalin dönemi, Sovyetler dağılana kadar, Finlandiya Moskova’nın sert baskı altındaydı ve ağır taleplere maruz kaldı. Ama bu taleplerin hepsi Finlandiya’nın jeopolitik konumuyla ilgiliydi. Mesela Stalin için Finlandiya’da demokrasinin işleyişini bozma girişimi o yıllarda işten bile değildi. Hiç umursamadı bile.

Demokrasi ancak 19. yy sonlarında ortaya çıkmış bir rejimdir. Büyük devletlerin arasındaki jeopolitik rekabet ve o nedenle savaşlar çok eskidir.

Konumuzla yakından ilgili bir örnek, Ruslar ve Almanların beraber Polonya’ya defalarca saldırması, en az üç kez, Polonyalılara göre dört kez bu ülkeyi parçalamasıdır. Bir defasında Polonya tamamen haritadan silinmişti.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının nedeni demokrasidir görüşü daha çok, Amerika’nın en aşırı ve en müdahaleci dış politikasını savunan şahinlere aittir. Bile bile sahte gerekçeler üreterek Amerika 2003’te Irak’a saldırdığında, o şahinler yine demokrasi bahanesini kullanmıştı.

Güya Irak’ta demokrasi kurulacak, ardından bu örnekten etkilenecek Araplar bölgedeki tüm baskı rejimlerini devirecek, böylece ABD Ortadoğu’ya demokrasi getirmiş olacaktı (domino teorisi).

Amerika ve İsrail, yıllardır kesintisiz şekilde İran’a saldırıyor. İran’a ait askeri birlikleri ve tesisleri bombalıyor, komutanlara ve bilim adamlarına suikast düzenliyor, teknolojik siber savaş sürdürüyor. Amerikalı ve İsrailli üst düzey devlet yöneticileri “İran’ı bombalayarak taş devrine geri göndermek” amacıyla saldırı planları hazırladıklarını defalarca açıkladı.

Acaba neden demokrasi mi? Yoksa Ukrayna örneğine benzer şekilde İsrail’in güvenliği mi?

Amerika’nın amacı jeopolitik rakibi ‘Rusya’nın ağzını burnunu kanatmak’ değil Ukrayna’da demokrasi olsaydı, savaştan önce ve bugün çok farklı hareket ederdi.

Amerika şimdi Rusya’ya zarar vermek amacıyla Ortadoğu’nun, belki dünyanın en çağdışı rejimi Suudi Arabistan’la işbirliği yapmaya çalışıyor.

Kendisini eleştiren gazetecinin kemiklerini testereyle doğrayıp parçalamak için İstanbul’a ekip gönderen Muhammed bin Salman’la işbirliği yaparak mı Ukrayna’ya demokrasi getirecek Amerika?

Bir kısım emekli dış politika uzmanlarımızın son günlerde ileri sürdüğü görüşleri yadırgıyorum. Bunlardan biri geçtiğimiz günlerde “Türk halkının yarısı Batı’ya şüpheyle yaklaşıyor, fakat sorulduğunda büyük çoğunluk yaşamak için Batı’yı seçeceğini söylüyor. Bu durum toplumsal psikolojinin bozulduğuna işaret ediyor” diye buyurdu.

Aksine, Türk toplumu sağlıklı bir bakışa sahip. Sorulduğunda çoğu yaşamak için Batı’yı seçeceğini söylüyor çünkü demokrasi, özgürlükler ve refah açısından, elbette kusursuz olmasa da, en iyi durumda olan Batılı ülkeler.

Ama başta Amerika, Batılı ülkelerin bölgedeki dış politikasının elle tutulur tarafı yok. Irak, Afganistan, Filistin ve başka hemen her yerde izledikleri siyaset ortada. Evet, Batıya o açıdan “şüpheyle bakmak” gerekiyor.

Türkiye öncelikle demokrasi ve hukuk devletini işletmeli. Batı ve Batılı kurumlar içinde yer almalı. Ama Türkiye, son 60 yılın önde gelen iki lideri Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’in Soğuk Savaş’ın en sert estiği günlerde bile defalarca ortaya koyduğu gibi, körü körüne Washington yandaşlığı yapmamalı. Bizim çıkarlarımız farklı.

Eminim ki Türkiye demokrasiden uzaklaşıp uzmanlar yönetiminin eline düşmediği sürece, iktidarı halk belirlediği sürece, körü körüne Amerikan yandaşlığı tuzağına da düşmeyecek.

Diğer Yazıları