Türkiye’nin ilk LGBTİ korosundan 11 dilde şarkı

Güncelleme:

Türkiye'nin ilk LGBTİ korosu 11 dilde şarkı seslendirdi.

"Koroya geldiğim zaman sıkıntılarımı, dertlerimi en azından bir saatliğine olsa bile kapı dışında bırakabiliyorum. Kendi dertlerimden, sıkıntılarımdan arınıyormuşum gibi geliyor."

Arapça, Gürcüce, Romence, Kürtçe, Farsça, Türkçe ve kendi yarattıkları jargon dil olan Lubuncada olmak üzere 11 dilde birbirinden renkli şarkılar söyleyen Türkiye'nin ilk LGBTİ korosundaki seslerden biri, Mahir bunu söyleyen.

21 yaşındaki Mahir koronun onun hayatını nasıl değiştirdiğini anlatırken bazen duraksıyor, bazen soluk almadan anlatıyor kendini. Önceden konuşmaktan çekinirken, şimdi nasıl şarkı söyleyerek kendini bulduğunu...

"Artık konuşabiliyorum en azından. Önceden öyle bir şey yoktu. Okul dönemlerimde, en arka sırada oturan Mahir, kalabalık yerden değil ıssız yerden yürüyen; aman kimse beni fark etmesin, aman görmesinler. Birileri bir şey mi söyleyecek? Sözlü tacizde mi bulunacaklar? Bu gibi şeylerle karşılaşıyordum. Bana çok kazandırdı, kattı" diye anlatıyor koronun onun hayatına yaptığı büyük etkiyi.

Söyledikleri bazen karamsar bir geçmişi hatırlatsa da, birazdan koronun ön sırasında ona ayrılan sandalyede şarkı söylerken bir anda canlanıyor; ellerini kollarını sallayarak katılıyor ekibe, sesi koronun içinde ve onun bir parçası olarak şenleniyor.

Birlikte şarkı söylemenin dışında, birlikte gülmek bu koro üyelerinin en iyi bildiği şeylerden biri.

Mersin'de şefleri Yeliz Güzel'in müzik merkezinde her Cuma provalar yapan bu koronun yaklaşık 30 üyesinin hem birbirinden çok farklı hem çok benzer hikayeleri var.

Kimi dindar, gibi solcu kimi, muhafazakar kimi varlıklı kimi daha yoksul ailelerden geliyorlar. Kimi gey kimi biseksüel kimi lezbiyen.

Kimi mühendis kimi psikolog kimi moda tasarımcısı kimi öğrenci öğrenci kimi ise akademisyen... Bunlar farklı noktaları.

Hikayelerini benzeştiren ise, ailelerine kimliklerini açıklarken yaşadıkları çekingenlik, arkadaşları arasında dışlanma korkusu, bazen evden kopma, toplumda karşılaştıkları ayrımcılık ve bütün bunlara karşı kendi içlerinde ve hep birlikte olarak yarattıkları direnç, seslerinin neşesi.

Bundan iki yıl önce Mersin LGBTİ Onur Haftası için başladıkları ritim atölyesi bu koro için bir ilk adım olmuş. Birlikte olmanın, birlikte şarkı söylemenin bağımlısı haline gelmişler deyim yerindeyse.

Mersin'de intihar eden trans Figen'in anısından koroya

Koronun doğuşunu sağlayan Mersin 7 Renk Derneği. Derneğin genel koordinatörü ve koronun en canlı seslerinden birisi Gizem Derin, "Bazen maalesef bedenimizle, kavga ederek, bazen işyerimizde, bazen kamu kurumlarında çeşitli yerlerde çeşitli yöntemler kullanarak kendimizi anlatmak zorunda kaldığımız bir hayatımız var. Bu sefer de müziği seçtik" diye özetliyor süreci.

"Maalesef bedenimizle" diye söze başlarken yüzündeki acı ifadenin hepsinin hafızasına kazınmış özel bir nedeni de var.

Koro, provaya başlamadan önce sohbet ettiğimiz sırada, artık aramızda olmayan bir kişinin adı geçiyor sürekli: Bundan iki yıl önce Mersin'de denize atlayarak intihar eden trans aktivist Figen.

Memuriyetten atılışı, gördüğü baskı, seks işçiliği yapmaya sürüklenişi, ağabeyinin Soma'daki maden faciasında hayatını kaybetmesi, annesinin intiharı ve maruz kaldığı polis şiddeti... İntiharına döşenen taşların ardından herkesin kalbini yaralayan bir başka şey ise defnedilmek için saçlarının kesilerek, bedeni değiştirilerek Mersin'den Soma'ya götürülmesi olmuş.

İnsan Hakları Derneği Mersin şubesinden, aynı zamanda Türkiye Sakatlar Federasyonu aktivisti Nihal Yüksel'i bu koroya getiren sebeplerden biri, "bardağı taşıran son damla" diye tarif ettiği şey de bu.

"LGBTİ bireysin, illa ki korkacaksın"

Mahir'deki değişimi tetikleyen de, derneğe gelmesine neden olan da bu. Mahir bazen gözlerini kaçırarak konuşuyor: "Bir şey yapmam gerekiyordu, artık bilinçlenmem gerekiyordu. Yarın öbür gün benim de Figen gibi olacağım... Bu çok korkutuyordu. LGBTİ bireysin, illa ki korkacaksın."

Bir yandan maruz kaldıkları ayrımcılık, bir yandan toplumun baskısı, kimliklerinin bazen en yakınları tarafından reddedilmesi ve elbette Türkiye'nin bugün, bazılarının mesleklerinden ihraç edilmesine neden kayyum veya kanun hükmünde kararnameler.

Toplumun bir kesiminin gittikçe daha karamsar olduğu bu ortamda nasıl oluyor da bu kadar neşeli oluyor, nasıl bu kadar canlı şarkılar söyleyebiliyorlar?

Gizem yanıt veriyor: "Aslında LGBTİ'ler olarak doğduğumuz ilk andan itibaren bir olağanüstü haller yaşıyoruz. Annelerimiz ve babalarımız zaten bize çoktan atanmış kayyumlar. Bu birazcık da böyle okumak gerekiyor"

Ayrıca LGBTİ kültürü içindeki "güllüm kültürü"ne atıfta bulunuyor.

"Bizde gullüm kültürü diye bir şey var. Başımıza gelen zorluklarla mücadele etmenin bir yolu eğlenmek ve bunlara karşı gülmek. Gülerek güçleniyoruz."

"Ben bir homofobiktim"

Prova yaptıkları müzik merkezinin içinden girdiğiniz anda sizi karşılayan bir güleçlik ve bir güç bu aynı zamanda. Kimi gülmek konusunda henüz acemi. Belki bir yerde kendi kimliği ile bulunabileceği ve gülebileceği ve kabul edilebileceği gerçeğine yeni yeni alışıyor.

Bu koronun bazı üyelerinin evlerinde küçük bir odada kendini sorgulayarak, kendindeki farkı anlamaya çalışarak geçirdiği zamanlardan; konserlerde sahneye çıkan bir koronun parçası olmaya giden yol hayli uzun ve meşakkatli.

Ancak sadece LGBTİ bireyler değil onlara değenler de bu kadar zorlu olmasa da bir değişim sürecinden geçiyor. Tıpkı koronun şefi Yeliz Güzel gibi.

Yeliz Güzel bir LGBTİ birey değil. Kimi zaman büyük bir ciddiyetle, kimi zaman koronun kalanıyla "dersi kaynatarak" kimi zaman ise yüzünde büyük bir gülümseme ile yönettiği ve parçası olduğu bu koro ve LGBTİ'lerle tanışmadan önce bir homofobik olduğunu anlatıyor:

"3 sene önce onlarla tanışıp, kaynaşıp çalışmaya başlamadan önce ben bir homofobiktim. Bir arada bulunmamaya, yolda gördüğüm zaman kaçmaya, özellikle okul döneminde kaldığımız yurtlarda, şu odada lezbiyen varmış dendiğinde, oradan uzak durmaya çok dikkat ederdim. Benim açımdan çok kısa zamanda güzel bir geçiş yaşamış oldum."

Bazıları içinse burası kendi dillerinde şarkı söyleyebilecekleri tek yer.

Çalışanı olduğu HDP'li belediyeye kayyum atanmasından sonra, kentin tek kadın destek merkezinin kapanmasının ardından açığa alınan psikolog Fahriye Cengiz bunlardan biri.

Burada anadili olan Zazaca şarkılar söylüyor. Bunun ona nasıl hissettirdiğini sorduğumda, "kendim gibi hissettiriyor" kısaca ve devam ediyor: "Kendi dilimde duygulanıyorum ve bu dili bilmeyen arkadaşlarımızla birlikte duygudaşlık yakalıyoruz. Müzik bunun çok doğru bir yöntemi oldu."

Bu duygudaşlığın içinde, provalardan önce yaptıkları kendi hayatlarına ilişkin iyi, kötü her şeyi paylaştıkları küçük toplantılar da var; şef Yeliz Güzel'in koroyu disipline etmek için yaptığı şakayla karışık ani çıkışlara karşı slogan atmak da.

Kimi ya ailevi nedenlerden kimi de işyerinde LGBTİ kimliği bilinmediği için BBC için yaptığımız çekimlerde kamera önünde yer alamadı ama hepsi provalar ve çekim sırasında oradaydı, görüntüleri olmasa da sesleriyle koronun bir parçası oldular.

Türkiye'nin ilk LGBTİ korosu hem Mersin'de hem Türkiye'nin diğer yerlerinde şarkılarını söyleyemeye, kendi tabirleriyle, "Tüm detonelerini nefrete, nefreti tekrar tekrar ören sisteme ve homofobiklere armağan etmeye" devam edecekler.

BBC Türkçe