Nurettin Veren'den şok iddia

Nurettin Veren'den şok iddia
Güncelleme:

Yeni Akit yazarı Nurettin Veren, konferans için gittiği Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde kendisine yönelik bir "suikast girişimi" olduğunu, "kahveyle zehirlendiğini" iddia etti.

Nurettin Veren, bir dönem FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in en yakınındaki isimlerin başında geliyordu.

Gülen ile ters düşen Veren sert tartışmaların ardından FETÖ ile köprüleri attı. O tarihten itibaren de FETÖ hakkında çok çarpıcı iddialarda bulundu.

Nurettin Veren şimdi çok daha çarpıcı bir iddiayı ortaya attı. Veren kendisine yönelik bir suikast girişimi olduğunu belirtti.

İddiaya göre, Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde konfransa giden Nurettin Veren ayrılmak üzereyken kahve daveti almış. Gitmek istemeyen Nurettin Veren ısrarlar karşısında daha fazla dayanayamayarak daveti kabul etmiş.

Nurettin Veren Yeni Akit'teki köşesinde olayın detaylarını şöyle anlattı:

HAİN BİR SUİKAST GİRİŞİMİNE UĞRADIM

10 Nisan Pazartesi günü Konya’da, Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde konferans vermek üzere bir davet almıştık. Fetö’nün karanlık yüzünü ve entrikalarını anlatmak için yapılacak olan konferansa gitmek üzere, İzmir’den sabah uçağıyla Konya havaalanına gittik.

Konferans saat üçte idi, üniversite hocaları bizi karşıladı, beraber yemek yedikten sonra, konferans üniversite salonunda yapılacağı için, üniversite konferans salonuna gittik, daha önceden (1966’dan 2016’ya FETÖ kitabımız) üniversiteye gönderilmiş ve bu kitap üzerinden sorular sorulacak şekilde, oradaki öğrenciler ile soru, cevap yapmak üzere konferansı planlamıştık.

Fakat enteresandır ki; 50-60 kişilik bir hoca grubunun dışında hiçbir talebe konferansa katılmadı.

Konferansa başlarken, oradaki hocalara kendi hazırladığımız 26 dakikalık bir vtr sunduk. Bu görüntüler üzerinde detaylı anlatımlarımızı yapmaya başladık. Bir saat süren konuşmadan sonra, soru-cevap başladı ve bu hususta üniversitelerin hepsinde derinlemesine bir Fetö mücadele ekibinin kurulması için, her üniversitenin kendi bünyesinde Fetö ile mücadele kürsülerinin, uzmanlaşmış kişilerin, master, lisans doktora gibi çalışmalarla, bu dünya çapındaki yapılanmanın üzerine gidilmesi ve araştırması mevzuunda, tavsiyelerimizi sunduk.

Konferansın bitiminden sonra, rektörlük binasında kahve içmeye davet edildik, İzmir’e tekrar dönmek üzere havalimanına hareket etme planımız vardı. Israrla kahve içmek için üniversite binasının konferans salonundan, tekrar rektörlük binasına gittik ve bizim için önceden telefonla kahve hazırlanması söylendi. Kahve içme hususunda istekli olmasak da, ısrarla kahveyi ikram ettiler ve sonradan dikkatimi benim kahvem bana seçme hakkı dahi verilmeden oradaki çalışan çaycı bayan ilk yaptığı kahveyi benim önüme koymasıydı.

Diğer hocalar ve odada bulunan koruma polisi ve oğlum dahi kahvelerini tepsiden kendileri aldılar.

Aynı konferansta bulunan hocaların da 5-6’sı ile beraber, rektör yardımcısının odasında kahvelerimizi içtik ve oradan havaalanına gitmek üzere uğurlandık.

Saat 20:00 uçağıyla Konya’dan İstanbul’a, İstanbul’dan, İzmir’e döndük. Ertesi gün bütün vücutta ağrı, halsizlik ve sık sık istifra ile ayakta duramaz halde bir ağırlaşma olunca, doğrudan Urla Devlet Hastanesi’ne gitmek zorunda kaldık ve hastanede bütün teşhislerim yapıldı.

Doktorlar bu anormal durumu bir türlü tespit edemediler, tahlillerin hepsi tamamlandı ve karaciğerin, böbreğin harap olduğunu ve akciğerde dahi zatürree başlangıcı tahribatı olduğunu söylediler.

Doktorlar raporlarımızı verdiler ve  bundan daha ileri bir tahlil ve tetkikin ancak çok özel adli tıplarda, özel laboratuvarlarda ve araştırma hastanelerinde veya üniversitelerin araştırma bölümlerinde yapılabileceği bize söylendi.

Bizim elimizden gelen bu kadar, bu üniversitelerdeki Fetö’cü kadrolara güvenmediğimiz için oraya gidemedik. Başka bir özel hastane olan İzmir’deki Kent Hastanesi’ne gittik ve orada tekrar ikinci bir tahlil yaptırdık.

Bütün tahlillerimizin neticelerini aldık, orada çıkan tahlillerde aynı şeyi doğruluyordu, karaciğer tamamen tahrip olmuş, böbreklerde çok büyük, normal değerlerin 5 katı, 10 katı yüksek bir zehirlenme vakası var.

İşin enteresan tarafı, benimle beraber aynı yemeği yiyen ve kahve içen oğlum, koruma polisim ve hocaların, hiçbirisinde herhangi bir rahatsızlık olmadığını öğrendik. Bunda bir kasıt olduğunu düşünerekten, İzmir terörle mücadeleye bu işin araştırılması gerektiğini, polisiye bir vaka olduğunu düşünerek rapor tutuldu ve ifadem alındı.

Bugüne kadar hiç aksatmadığım, büyük bir görev olarak saydığım, her cuma 20:45’de yapmış olduğum, Akit Tv’deki Nurettin Veren ile Perde Arkası programını, iki seneye yakın zamandır ilk defa aksattım ve programıma gidemedim.

Tam 6 gündür hiçbir şey yemeden sadece su içerek, devamlı uyku halinde yatıyorum, yatmak zorundayım, konuyla ilgilenen pek çok dostumuzdan biri, Cumhurbaşkanı Danışmanlarından sayın Taha Gergerlioğlu beyi arayıp, bize yapılan bu hadisenin mutlaka araştırmasını rica etmişler.

O da bizi arayıp, bu işin kendilerine de gelen istihbarata göre, bir suikast girişimi olabileceğinin ihbarlarını aldıklarını, Cumhurbaşkanımızın bu konuyla yakından ilgileneceğini, bize telefonda söyledi ve A Haber Yaz Boz programına canlı bağlanıp, bizden bu konu ile ilgili, ilgilenmek üzere açıklama yapmamızı istediler.

Cumhurbaşkanımızın talimatı ile özel bir hastanede derinlemesine bir tahlil ve araştırma ile nasıl bir olay yaşandığını araştıracaklar ve kamuoyuna açıklayacaklardır.

Bu olayın öncesinde, geçen haftaki A Haber programında Fetö’nün İzmir’deki 23 yıllık Diriliş kilisesinde, İzmir’de yaşayan bir papazla olan ilişkisini araştırmış ve A Haber’de Yaz Boz programında bu konuyu açıklamıştık.

Yaz Boz programından 2 gün evvel, İzmir’de Fetö’nün, Paşa lakabını verdiği kişinin, aslında 50 yıl öncesinden, ilkokul mezunu mobilyacı Gürbüz Dönmez olduğunu tespit edip, Yeni Asır gazetesinde manşetten fotoğrafını vermiştik.

Feto tarafından getirilen, hacı yapma bahanesiyle, Efes’teki Meryemana evine götürülüp daha sonra Fetö’nün okullarını, hastanelerini gezdirerek, Hıristiyanlarla kurulan diyalogda, bütün Türkiye’deki kurumları gezdirip, 5 yıldız otellerde misafir edilerek, Fetö’nün propagandaları ile ceplerine kıymetli, hediyeler veren biri olarak kandırmaya çalışan ve örgüte kazandırılacak elemanları misafir ettiklerini anlattım.

Konya dönüşü İzmir’de, rahatsız olduğum gece evimin önünde 6 el silah sıkıldı, ikinci gece hastanede olduğum gün, tekrar evimin önünde bu defa üç kez silah sıkıldı.

Terörle mücadeleye bunu ihbar ettik ve şikayetçi olduk, silah sıkan veya sıkanların bulunmasını istedik, bu kadar detaylı anlatmaktaki sebebim, olay kamuoyuna Takvim Gazetesi, Akit Televizyonu, A Haber Yaz Boz olarak yansıdığı için, pek çok kimse olayı merak ettiğinden, anlatmak ihtiyacını hissettim.

Yaşadığımız bu talihsiz olaydan sonra, şu anda hâlâ daha yorgunluk ve uyku hali devam ediyor. İnşallah en kısa zamanda karaciğer harabiyeti sona erer ve bu halsizlik durumum kalkar ve tekrar canlı yayın programlarımıza başlarız.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar, Allah’a emanet olun dualarınızı esirgemeyin, mücadeleye devam, yılmak yok, yola devam.

Hastalığım boyunca bana en çok destek olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Taha Gergerlioğlu, Turgut Şen, Mustafa Karahasanoğlu, Nuri Karahasanoğlu, Ali Karahasanoğlu, Mevlüt Yüksel, Ergün Diler, Bekir Hazar, Hüseyin Sarıçiçek, Cem Küçük, Yusuf Ozan Demir, Sabri Balaman ve diğer arayıp geçmiş olsun diyen ve benim için dua eden bütün sevenlerimden Allah razı olsun, Allah bizi yolundan ayırmasın İnşaallah.