Hıncal Uluç'tan Erdoğan'a çağrı: "TRT'ye el koyun"

Hıncal Uluç'tan Erdoğan'a çağrı: "TRT'ye el koyun"
Güncelleme:

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a mektup yazarak "TRT'ye el koyun" çağrısında bulundu.

Hıncal Uluç, Erdoğan'a bir mektup yazarak TRT'ye el koymasını rica etti. Uluç, "Bugünkü TRT, benim vergilerimi tahsis eden devlet desteğiyle, özel kanallarla ‘haksız rekabet’i marifet sananlarca yönetiliyor yıllardır" dedi.

İktidar yanlısı Sabah yazarı Hıncal Uluç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik olarak kaleme aldığı mektubunda, TRT'ye dair şikayetlerini sıraladı.

Sözlerine "Sayın Cumhurbaşkanım, doğrudan size yazmamı mazur görün, ama lütfen anlayışla karşılayın. İki sebeple size yazıyorum. Birincisi. Bu konu ile sizin de yakından ilgilendiğinizi biliyorum. İkincisi, bu ülkede önemli bir sorunun acil çözülmesi ancak siz el koyarsanız mümkün. Bunu artık herkes öğrendi" diye başlayan Uluç, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanım, Ülkemizde sizin çok önem verdiğiniz iki şey ‘yok’ oluyor..

Birincisi aile..

İkincisi Türk Musikisi..

Ailenin haline bakın..

Bizim çocukluğumuzda, ‘aile’ denince hatta büyük aileler akla gelirdi. Dedeler, nineler, anne babalar, çocuklar.. Ayni kentte olanlar, sık sık bir araya gelirdik. Sımsıcak aile bağları kurardık. Çünkü birlikte vakit geçirdiğimiz ortak şeylerimiz olurdu.. Radyo olurdu en başta.. Müziğin her türlüsü ile eğlenceyi bir araya getiren programlar oldu mu hele sofralar kurulur, ailece etrafına toplanırdık. 

Hamiyetleri, Perihan, Müzeyyen ve Safiyeleri öyle tanıdık. Nida, Neriman Tüfekçi, Zehra Bilirlere radyoda bayıldık. Celal Şahin, Orhan Boran, Bal Arıları ve daha nicelerini orda tanıdık, sevdik. Edirne'den Ardahan'a herkes tanıdı, sevdi.

Sonra televizyon girdi hayatımıza.. Tek kanallı TRT!. Kısa zamanda harika aile eğlence programları yapmaya başladı, TRT'nin yepyeni, pırıl pırıl gençleri..

Hele hafta sonları, gündüz ve gece yaptıkları programlar, tiryakilik oldu.

O aile eğlence programlarında, ailenin bütün bireylerini çekecek bir şeyler mutlak vardı.

Dedenin ve ninenin dinlediği alaturkadan, en gençlerin tiryakisi olduğu pop'a ve herkesi yakalayan türkülere, her türünden musikimiz..

Ve de en güzeli, bu melodileri bağlayan komedyenler.. Herkese neşe, herkese keyif, herkese eğlence.

O aile programı, 7'den 70'e iple çekilmez, tüm aile ekran başında toplanmaz da ne olur?.

TRT'nin o eğlence programları, ‘Yıldız Sanatçı Yetiştirme’ okulu haline geldi.

Zeki, Behiye Aksoylar, Gönüller, Emeller, Ajda, Sezen, Nükhetler, Nilüferler, Barışlar, Cemler, Tarkanlar hep o okuldan mezun oldular..

Dahası komedyenler.. Ateş Böcekleri, Uğur Böcekleri, Nokta ile Virgül..

Saysam sayfalar dolar..

..Ve sunucular.. Cenk Koraylar, Güneş Tecelliler, Uğur Dündarlar..

Peki o kuşaklardan sonra..

Sonra.. Sonra tısss!..

Bugün bana ‘yıldız’ diyecek ‘yeni’ bir isim söyleyin!.

Yetenekler mi bitti?.

Hayır.. Ülkemde, Türkiyem'de yetenek biter mi?.

Ama nerde sesini duyuracak?. Nerde herkese tanıtacak, her kuşağa ortak sevgili yapacak ortam?. Hani nerde?.

Nerde eski ‘Yıldız Okulu TRT?.’

TRT, anayasal görevini unuttu, özel TV'lerle yarışmak için 180 dakikalık diziler yayınlamaya başladı. 

Haberlerden hemen sonra, sekizde başlayıp gece yarısı bire doğru biten diziyi ailenin birlikte izlemesi mümkün mü?.

Ancak 24 saat evde oturan dedeler ve nineler oturur ve kalırlar ekran başında..

Ertesi gün işe gidecek anne ve babalar, ya da okul çocuklarının böyle gecelemesi mümkün mü?. Geç vakte ancak dersleri varsa çalışacak çocuklar ve gençler onlar..

Gençler, hafta sonunda da evde aileleri ile niye kalsınlar?. Ne varki?. Çıkar, arkadaşlarıyla buluşurlar..

Oysa tek kanallı TRT'yi hatırlayın.. Haber sonrası, en fazla 50 dakikalık harika seçilmiş, tiryakilik yapan yabancı diziler ve onlarla yarışan yerli TRT dizileri vardı, ailelerin birlikte izledikleri..

Hafta sonları ise, hem öğleden sonraları, hem de geceleri, sadece aileyi değil, komşuları da toplayan ve ‘Telesafir’ sözcüğünün doğmasına sebep olan muhteşem eğlence programlarını iple çekerdik..

Ayni şeye birlikte gülmek, ayni şeyle birlikte duygulanmaktır, Aile olmak!.

Sayın Cumhurbaşkanım, TRT Müzik diye bir kanal var. O kanalın ‘Hey Gidi Günler, Siyah Beyaz ve Güldür Güldür’ diye nostaljik programlarına rastlıyorum. TRT'nin arşivinden seçilmiş, o eski güzel günlerinden alıntılara bakıyorum da neler neler yapıyorlarmış o zaman, özel eğlence programlarını hazırlayan, hepsi arkadaşım eski yapımcılar, birbirleriyle yarışmak, birbirlerini geçmek için..

O programlar sayesinde ne komedyenler, ne sunucular, ne yıldız sanatçılar çıkmış, hatırlıyorum, gözlerim yaşarıyor.

TRT Müzik her tür musiki yayınlıyor..

Ama ayrı ayrı saatlerde.. Meraklısı, sadece meraklısı izliyor ‘O’ programı..

Herkesin birlikte izleyeceği program yapmıyorlar. Yapamazlar da.. Bütçeleri komik. Zaten seyircisi de az o kanalın.. 

İzlenen kanal TRT1..

.. Ve TRT1, bir tek ailecek izlenecek, aileyi bir araya getirecek, onlara aile olmanın güzelliğini, keyfini ve mutluluğunu yaşatacak bir tek program yapmıyor..

Bu yüzden alaturka musiki dinleyenler azalıyor.. Biz o musikiyle büyüyenler yaşlandık.

Dünyadan yavaş yavaş çekiliyoruz..

Yerimizi alacak kuşaklara alaturkayı sevdirecek yayınlar olmayınca, ‘Türk Sanat Müziği’ dediğimiz o muhteşem musikiyi dinleyenler tükeniyor. Gençlere alaturkayı aile programlarıyla sevdiren TRT ‘Yıldız Okulu‘ kapandı.

Görevini Anayasa'dan alan, bu yüzden benim vergilerimle beslenen kamu televizyonu TRT.. Devletin bütçe verirken ‘Reytingi değil, ulusal görevini düşün. Seni izleyenlere bir şeyler kazandır’ diyen TRT bitti, Sayın Cumhurbaşkanım!.

Bugünkü TRT, benim vergilerimi tahsis eden devlet desteğiyle, özel kanallarla ‘haksız rekabet’i marifet sananlarca yönetiliyor, yıllardır..
Sayın Cumhurbaşkanım, TRT'ye el koyun.. Onu, gene aileyi toplayan, gene her türü ile Türk müziğini yeni kuşaklara tanıtan ve her kuşağa sevdiren ve ülkeme durmadan yeni yıldızlar kazandıran, sanatçının önünü açan ‘eski TRT’ haline getirin.

Sorun acil ve bunu ancak siz çözebilirsiniz!.

Saygılarım ve şimdiden teşekkürlerimle."

Hıncal Uluç'un yazısının tamamı için tıklayınız