Bu da gizli pandemi: Her gün 3 bin 500 insan bu yüzden ölüyor!

Bu da gizli pandemi: Her gün 3 bin 500 insan bu yüzden ölüyor!
Güncelleme:

Uzmanların uyarılarına rağmen artan antibiyotik kullanımı dünya çapında binlerce insanın ölümüne neden oluyor.

Dirençli enfeksiyonlara karşı geliştirilen antibiyotikler çağımızın en büyük buluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Geçmişte çaresi olmayan ölümcül hastalıkların birçoğu artık bu ilaçlarla tedavi ediliyor ve milyonlarca insanın hayatı kurtuluyor. Ancak bu ilaçlara olan bağımlılığımız ve bilinçsizce tüketimimiz sonucu bir zamanların hayat kurtarıcısı olan bu harika buluş şimdi dünya çapında, büyük bir tehlikenin de nedeni haline gelmiş durumda.

'Antibiyotik Direnci' adı verilen bu durum uzmanlar tarafından ‘gizli pandemi’ olarak adlandırılıyor ve Dünya Sağlık Örgütü’nün öngörüsüne göre önlem alınmazsa 2050 yılına kadar ilaçlara dirençli hastalıklar yüzünden her yıl dünya çapında 10 milyon insan hayatını kaybedecek!

Antibiyotikler, bazı bakteriyel Enfeksiyon türlerini tedavi etmek veya önlemek için kullanılıyor. Bakterileri öldürüyorlar veya yayılmalarını önlüyorlar. Ancak bu kategorilerin dışında yapılan antibiyotik kullanımı nedeniyle antibiyotiklerin etkinliği her geçen yıl azalıyor. Oysa antibiyotikler sadece, başka türlü ortadan kalkması muhtemel olmayan, bulaşıcı veya daha ciddi enfeksiyon riski taşıyan bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılmalı.

Hastalar ne kadar çok antibiyotik kullanırsa, o kadar çok bakteri de bu ilaçlara direnmeye başlıyor; gereksiz kullanımı artan antibiyotiklerin bakteriler karşısındaki etkinliği azalıyor. Buna da antibiyotik (veya antimikrobiyal) direnç adı veriliyor.

Saygın tıp dergisi Lancet'in son araştırmasına göre ise antibiyotik direnci şimdiden dünya genelindeki ölüm sebepleri arasında ilk sıralarda yer almaya başladı bile. 

Yayınlanan araştırmadaki rakamlar ise oldukça korkutucu: Sağlık uzmanlarının uyarısına göre bu durum insanlık için en büyük tehditlerden biri haline geldi ve her gün 3 bin 500 kişinin ölmesine sebep oluyor. 2019 yılında, direkt olarak antibiyotiğe dirençli bakteriyel enfeksiyonlardan kaynaklı bir milyon 200 binden fazla ölüm yaşandı. 4 milyon 950 bin ölümün ise antibiyotik direnciyle bağlantılı olarak gerçekleştiği biliniyor.

Lancet'te yayınlanan analiz 200'den fazla ülkeyi kapsıyor ve ortaya çıkan sonuca göre antibiyotik direnci sıtma ya da HIV/AIDS'den daha fazla insanı öldürüyor. Üstelik bu ölümlerin sebebi olan bakteriler normalde tedavi edilebilecekken antibiyotiğe dirençli hale geldiklerinden öldürücü oluyor. 2019 yılında HIV/AIDS'den 860 bin kişi, sıtmadan ise 640 bin kişi hayatını kaybetti.

Washington Üniversitesi Profesörlerinden ve aynı zamanda araştırma ekibinden olan Chris Murray "Bu yeni veriler bize antibiyotik direncinin küresel çaptaki boyutunu kanıtlıyor ve bu tehdide karşı acil önlem almamız gerektiği mesajını veriyor." diyor. Murray'ye göre bu verileri kullanarak antibiyotik direnci kaynaklı ölümlerin önüne geçebilmek için acilen adım atılması gerekiyor.

Üstelik bu tehlike sadece yetişkinler için geçerli değil. 5 yaşın altındaki çocuklarda gerçekleşen her 5 ölümden birinin bu durumla ilintili olabileceği düşünülüyor.

Bu durumda alınması gereken acil önlemlerin arasında mevcut antibiyotiklerin kullanımının optimize edilmesi, enfeksiyon takibi ve kontrolü için acil adımlar atılması ve yeni antibiyotik tedaviler için fon ayrılması yer alıyor. İngiltere'nin bu acil sorunla ilgili atadığı uzman Sally Davies'e göre antibiyotik direnci İnsanlığın karşılaştığı en büyük sorunların başında yer alıyor.

Bölgesel olarak antibiyotik direnci kaynaklı ölümlerde Sahta-Altı Afrika (100 bin kişide 24 ölüm) ve Güney Asya (100 bin kişide 22 ölüm) başı çekiyor. Gelir dağılımın yüksek olduğu ülkelerde direkt olarak antibiyotik direncine bağlı ölümler 100 bin kişide 13 kişi gibi bir orana sahip. Bu sayı antibiyotik direnci bağlantılı ölümlerde 100 bin kişide 56'ya kadar çıkıyor. İngiltere'nin de dahil olduğu Batı Avrupa bölgesinde 51 binden fazla ölüm direkt olarak bu durumla ilişkilendiriliyor.

Bu karanlık tabloda tek iyi yön ise Koronavirüs salgınıyla birlikte hem kişisel enfeksiyon önlemleri (el yıkma ve diğer hijyen önlemleri), hem enfeksiyon gözlemi hem de tedaviye öncelikli yatırımların artmış olması.