20 yaşından sonra kolesterolü takibe alın !

20 yaşından sonra kolesterolü takibe alın !

Kalp hastalıklarına karşı düzenli sağlık kontrolünden geçmek gerekiyor.

Artık gençler arasında kalp krizinden ani ölümlerin artması, bu kontrollerin önemini ortaya koyuyor. Kanımızda bulunan kolesterol ve trigliserid adı verilen yağlar, kanda yükselince kalbimizin aleyhine çalışıyorlar. Hangisi daha kötü derseniz; ikisi de cevabını vermek mümkün. Acıbadem Fulya Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Utku Zor, Dünya Sağlık Örgütü\'nün 20 yaşından itibaren herkesin kanındaki kolesterol ve trigliserid düzeyine baktırmasını önerdiğini belirtiyor.

Kalp hastalıklarının erken teşhis edilmesi ve koruyucu sağlık için 20 yaşından sonra herkesin 5 yılda bir kolesterolüne baktırması gerektiğini belirten Dr. Utku Zor, “Kan yağları arasında en bilineni kolesterol. Ancak bir de trigiliserid\'ler var. Kolesterol yüksekliği; kalp damar hastalığı açısından daha direkt bir etkiye yol sahiptir. Trigliserid yüksekliği ise, genetik bir defektten kaynaklanan aşırı yükseklikler haricinde, daha çok kilo fazlalığı, insülin metabolizmasında bozulma, yüksek kalorili beslenme, aşırı alkol tüketimi ve hareket düzeyinin düşük olması ile ilişkili, yani daha dolaylı yoldan kalp damar hastalığı riskini artırmaktadır” diyor.

GENÇ YAŞTA GELİN ÖNLEM ALIN

Kalp damarlarındaki en önemli sorunlardan olan damar sertliği sürecinin gelişiminde, kandaki yağların yüksekliği önemli bir rol oynuyor. Sağlıklı bireylerin dışında, ailesinde kalp damar hastalığı ve yüksek tansiyonu bulunanların düzenli doktor kontrolünden geçmesini öneren Dr. Utku Zor, bu takipler sayesinde olası hastalıklara karşı erken önlem alınabileceğini ifade ediyor. Dünya Sağlık Örgütü\'nün kolesterol seviyelerine 20 yaşından itibaren baktırılmasını önermesinin temelinde kalp-damar hastalıklarının yavaş yavaş gelişmesinin yattığına dikkati çeken Dr. Utku Zor, şu önemli noktanın altını çiziyor: “30\'lu yaşlara ulaşan biri karşımıza geldiğinde sigara içiyor mu, tansiyonu, şekeri nasıl, ailesinde kalp hastalığı var mı, iyi huylu kötü huylu kolesterolleri nasıldır diye bakarız. Elimizdeki kılavuzlar aracılığıyla bu kişilerin kalp damar hastalıklarıyla ilgili sorun yaşama oranlarını hesaplıyoruz. Bir tahminde bulunuyoruz ve neleri düzelteceğimize bakıyoruz. Tahminimizi hastaya bildiriyoruz. Genç yaşta kan yağlarının oranlarını ve diğer risk faktörlerini araştırdığımızda gerekli önlemleri almak konusunda hastalarımızı yönlendirebiliyoruz. Bu tedbirler zamanında alınmaz ise 40-50’li yaşlardan itibaren damar sertliği sürecinin sonuçları ile karşılaşmaya başlıyoruz; kalp krizleri, ani ölümler ve felçler gibi.”

KALBİN ZARARINA İŞLER YAPIYORLAR!

Kolesterol ve trigliserid yüksekliklerinin vücuda yaptığı olumsuz etkilerin anlaşılabilmesi için öncelikle bu kavramları açmak gerektiğini belirten Dr. Utku Zor, kolesterol ve trigliresid hakkında şu bilgileri veriyor:

Kolesterol: İnsan vücudunda hücre zarının yapısında bulunan temel yapıtaşlarından biri ve mumsu yapıya sahip bir madde. Kolesterolün bir alt grubu olan İyi kolesterol olarak da bilinen HDL kolesterol özellikle damarlarda birikme eğiliminde olan kolesterol moleküllerini toplayarak karaciğere taşınmasını sağlıyor ve damar sertliği sürecinin gelişimine engel oluyor. HDL oranı kanda yüksekse bu koruyucu etki o kadar belirgin oluyor. Özellikle sigara içimi, hareketsizlik, fazla kilo, karbonhidrattan fakir beslenme, şeker yüksekliği iyi huylu kolesterolü düşürüyor. Kötü kolesterol olarak adlandırılan LDL oranı kanda yüksekse, damar duvarlarında birikerek kalp ve damar hastalıklarına yatkınlığı artırıyor. Kolesterol oranlarının sağlıklı sınırlarda tutulmasında genetik altyapı ve beslenme önem taşıyor. Eğer kişinin kolesterol üretme kapasitesi yüksekse sağlıklı beslense, spor yapsa, kilosu ideal olsa bile kolesterol düzeyleri yüksek olabiliyor.

Zararı nedir? Genetik olarak şanslı değilseniz, anne ve babanızdan kolesterol üretimini hızlandıran genleri almış olabilirsiniz. Bu durumda beslenme ve diğer faktörlerden bağımsız olarak anormal kolesterol değerleriniz olabilir. İşte tam da bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü\'nün “20 yaşından itibaren herkes kolesterolüne baktırmalıdır” önerisini getiriyor. Eğer anormal bir yükseklik varsa biz buna erkenden müdahale edelim, gelecekte ortaya çıkabilecek hastalıkları önleyelim deniliyor. Beslenme, egzersiz alışkanlıklarının yanında genetik alt yapı da çok önemli.

Trigliserid: Yağın depalonma formudur ve kullandığımız sıvı yağlar tıpkı bunun yapısındadır. Ayçiceği, zeytinyağı, kanola, fındık yağı da böyle. Zeytinyağı tekli doymamış yağdan zengindir, fındık ve ayçiçek yağı çoklu doymamıştan zengindir. Yağ hücreleri temel olarak trigliserid olarak depolanıyor. Gıdalardan aldığımız trigliserid, çeşitli parçalara ayrılıyor ve bağırsak hücreleri tarafından emilerek kana geçiyor. Trigliserid yüksekliğinden bahsederken, kanda dolaşan miktardan söz ediyoruz. Kandaki trigliserid oranı 150 mg\'dan az olunca normaldir, 400-450 mg\'ın üzerini önemli yükseklik olarak tanımlarız. Bazı genetik anormalliklerde 1000-1500 mg\'ların üzerine çıkabilir. Kandaki trigliserid oranı daha çok metabolik bir gösterge, kişini yaşam alışkanlıklarının bir göstergesi olarak kabul edilebilir ki, bu anlamda trigliserid yüksekliğinin HDL kolesterol düşüklüğü ile bir arada olma ihtimali de yüksektir. Metabolizmadaki değişimi gösteren ölçülerden biri olabilir ve şeker -inülin metabolizması ile de yakından ilişkilidir. İnsülin drienci-meatbolik sendromun 5 tanı kriterinden biri de trigliserid yüksekliğidir. Bilindiği gibi metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları riski ile birlikte, şeker hastalığına yakalanma riskini de artırmaktadır

Zararı nedir? Kalp damar hastalıkları ile ilişkisi doğrudan olmaktan ziyade dolaylıdır. Triglieridi yükske olan bireylerde kolesterol düzeyleri belirgin olarak artmamış olsa bile kolesterol partiküllerinin yapısının değiştiği ve daha aterojenik (damar sertliğine yol açıcı) hale geldikleri bilinmektedir. 400-500 mg üzerindeki trigliserid düzeyleri pankreas bezinin akut ve ciddi iltihabına yol açabilir ki bu durumdaki bireylere hızlı düşüşlerin sağlanması adına diyet ile beraber doğrudan ilaç tedavisi verilmektedir.

Cinsiyet farklılıkları var mı?

Ülkemiz kadınlarında metabolik sendromun daha yaygın olduğunu, iyi kolesterolün düşüklüğü ile, trigliserid yüksekliğinin olduğunu söyleyen Dr. Utku Zor, şu bilgileri veriyor:

“Bu konuda kadınlarda sorun daha büyük. Çünkü 50 yaş sonrası kilo sorunu kadınlarda daha çok görülüyor. Erkekler kadınlara göre daha hareketli olduklarından, kadınlar kadar ciddi kilo sorunu yaşamıyorlar. Metabolik sendrom sıklığı açısından erkekler kadınlardan daha şanslı, bizim ülkemizde bu konuda belirgin bir fark var. Menopoz ile birlikte östrojen düzeyleri düştüğü için kolesterol değerlerinde yükselme olabiliyor. Menopoz ve sonrası dönem kadınlarda kalp hastalıkları sıklığının hızla arttığı bir dönemdir. Kadınlar spor yapmayıp beslenmelerine dikkat etmeyince sorun daha da büyüyor. Kadınlar 60\'lı yaşlarında, kalp hastalığına yakalanma oranlarında erkekleri yakalıyor hatta geçmeye başlıyor.”

Leyditurk.com