Her 50 kişiden birinde var !

Her 50 kişiden birinde var !

Bu hastalık, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür ve toplumda her 50 kişiden birini etkilemektedir.

"Acaba, ocağın altını kapattım mı?", "Biriyle tokalaşırsam mikrop kapıp, hasta olur muyum?" gibi kimi takıntılara sahip olanlar, tıpta "Obsesif Kompulsif Bozukluk" olarak adlandırılıyor. Konuyla ilgili tüm ayrıntıları, Psikiyatrist Güray Gülseren veriyor.

Obsesyon, yani takıntı; kişinin aklına istemeden gelen, kişinin rahatsız edici bulduğu ancak aklına getirmeden edemediği, sıkıntı ve utanma gibi duygular oluşturan, yineleyici, yapışkan düşünceler, dürtüler ya da düşlemlerdir. Yani obsesyon genellikle hastalığın düşünce bazında kalan kısmıdır. Kompulsiyon, yani zorlantı ise; kişinin bu tip düşüncelerden kurtulmak amacıyla ya da takıntısına tepki olarak ortaya çıkardığı davranış, söz, tören ya da ritüellerdir.

Normalde sağlıklı insanlar arasında da sıkça rastladığımız obsesyon ve kompulsiyonlar vardır. Bunlar çoğunlukla normal insanlarda intruziv (girici) düşünceler olarak bulunurlar ancak normal bireyler bu tip düşünceler aklına geldi diye rahatsızlık hissetmez ve üzerinde durmazlar. Çoğu, sorulduğu zaman belli belirsiz hatırlarlar. Bu düşüncelere örnek vermek gerekirse;

• Birini yaralama veya zarar verme isteği.
• Yakın bir arkadaşın veya bir aile üyesinin zarar görmesini veya ölümünü isteme.
• Dini öğelere küfür etme isteği veya düşüncesi.
• Yakın veya sevdiği biri veya diğer bir kişiyi kastederek "keşke ölseydi" düşüncesi.
• Saldırarak vahşi biçimde birini cezalandırma.
• Belli bir cümle, cümleciği zihinden atamama.
• Çocuğuna zarar verme (bıçak, ağır bir nesneyi fırlatma) isteği.
• Olağandışı cinsel eylemlerle ilgili düşünceler.
• Günah ya da yasak sözlerin düşünülmesi.
• Dini toplantı ve ibadetlerde yasak hayaller, görüntüler.

Obsesyona benzer bu tip düşüncelerin toplumda sıklığı %90'lara ulaşır. Obsesif Kompulsif Bozukluk'ta bu düşünceler, daha ısrarcı, yapışkan, inanılan, uzun süren, daha sık ve yoğun bir hal alırlar ve kişinin yaşamını ileri derecede olumsuz olarak etkilerler. Bu saplantılara sahip olan kişi, düşünceler üzerinde sürekli düşünür ve çoğunlukla olumsuz düşünce, yorum ve hisler geliştirir.

Tıpta bu tip düşünce ya da davranışlara hastalık denebilmesi için şu koşullar sağlanmalıdır:

• Kişinin obsesyon ya da kompulsiyonları olmalıdır.
• En az 2 haftadır devam ediyor olmalıdır.
• Kişi bunların kendi zihninin bir ürünü olduğunu ve saçma ya da anlamsız olduğunu biliyor olmalıdır. (Bazı tiplerinde, kişi bunları normal olarak görebilir.)
• Kişi obsesyon ve kompulsiyonlarına önem vermemeye ve baskılamaya çalışır.
• Bu düşüncelere tepki olarak geliştirdiği katı bir biçimde uygulanması gereken ve kendini yapmaktan alıkoyamadığı kompulsiyonları, kişinin yaşamında önemli performans ve işlevsellik kaybına yol açmalıdır.

Her 50 kişiden biri takıntılı
Bu hastalık, kadın ve erkeklerde eşit oranda görülür ve toplumda her 50 kişiden birini etkilemektedir. Erkeklerde başlangıç yaşı 13-15 iken, bayanlarda 20 -24 civarındadır. Kural olmamakla birlikte, genellikle uzunca bir süre (ortalama 4–7 yıl ) hastalar tedaviye, utanma, kaçınma gibi nedenlerle başvurmazlar. Kimi zaman obsesyonlar ya da kompulsiyonlar kişide tek başlarına bulunabilirler ama çoğunlukla obsesyon ve kompulsiyon birlikte bulunur.