İçme suyundaki tehlike!

İçme suyundaki tehlike!

İçme suyundaki ilaç kalıntıları sağlığımızı tehdit ediyor.

Sesüstü (ultrason) dalgalarla sudaki atıkların temizlenmesini sağlayan bir proje üzerinde çalışmakta olan Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilsun İnce, ülkemizdeki sularda bulunan ilaç atıklarının doğayı ve canlıları ciddi anlamda tehdit ettiğine işaret etti. Prof. İnce, tatlı su kaynaklarındaki ilaç atık konsantrasyonlarının bir litre suda nanogram mertebelerinde olmasına rağmen, uzun vadede insan ve diğer canlılara zararlı olabileceğini vurguladı. İnce, ultrason dalgaları kullanarak geliştirilen su arındırma yönteminin Türkiye’de bir ilk olduğunu belirterek bu yöntemle şebeke veya içme sularına karışabilecek dirençli atıkların yok edilebileceğini belirtti.

Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilsun İncegünümüzde ilaç kullanımındaki artışa bağlı olarak atıksuya karışan ve özellikle reçetesiz satılan ağrı kesicilerin (anti-enflemetuar) atıksu arıtma sistemlerindeki dirençliliğini vurgulayarak bunların içme suyu kaynaklarına ulaşabileceklerine dikkat çekti. Prof. Dr. Nilsun İnce, sudaki ilaç atıklarının suya iletilen akustik dalgalarla parçalanabileceğini ve yöntemin kişisel ürün atıklarının (diş macunu, kozmetik kremler, şampuan, vücut jeli, vb) ve diğer kalıcı kimyasalların giderilmesinde de uygulanabileceğini ifade etti.

Boğaziçi Üniversitesi’nde geliştirilen ve sudaki ilaç atıklarını temizlemede başarıya ulaşan yöntemin temelde oksidasyon işleviyle gerçekleştiğini ifade eden Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilsun İnce, “A.B.D ve AB ülkelerinin birçoğunda içme suyu kaynaklarındaki ilaç artıkları sürekli olarak izlenmekte ve böylece içme suyuna karışmaları kontrol altında tutulmaktadır” dedi. Ülkemizde ise henüz bu nitelikte bir düzenlemenin mevcut olmadığına dikkat çeken İnce İstanbul’daki bir su arıtma tesisi girişinden aldıkları su örneklerinde yaptıkları ön çalışmalar sonunda ultrasonik yöntemin hem tesis verimini yükselttiğini, hem de varsa ilaç atıklarını giderdiğini söyledi.

Prof. İnce, ağrı kesicilerin atıksu arıtma tesislerinde zaten düşük oranda giderilmesine ilaveten İstanbul’daki tesislerin yetersizliğini hatırlatarak bu ve benzer atıkların deniz ve yüzey su ortamlarına ulaştığını belirtti. Gelişmiş ülkelerde bu hususun çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan İnce sadece araştırmacı ve bilim insanlarının değil, uygulamacı ve yerel yönetimlerin de konunun içinde olmaları gerektiğini ifade etti. Kendi araştırma grubunun özellikle steroid içermeyen ağrı kesicilerle çalıştığını belirtenİnce Türkiye dahil dünyanın bir çok ülkesinde reçetesiz satılmakta olan (parasetamol, ibuprofen, voltaren vb) bazı ağrı kesicilerin çok fazla tüketilmelerinin sonucu atıksulara daha hızlı karıştığını vurguladı. Prof. Ince atıksu arıtma tesislerinde giderilemeyen bu maddelerin yüzey ve şebeke sularına ulaşarak çok düşük konsantrasyonda olmalarına rağmen bazı su organizmaları ve balık türlerine zehirlilik etkisi yaptıklarını hatırlattı.

Prof. Dr. Nilsun İnce söz konusu çalışma kapsamında ultrasonik dalgalardan nasıl yararlanıldığına dair şu bilgileri verdi; “Oksidasyon organik maddelerin oksijen ve/veya çok güçlü oksitleyici maddeler yardımıyla parçalanması anlamına gelmektedir. Çevre kirlenmesine neden olan ve tehlikeli atık olarak sınıflandırılan kirleticilerin parçalanması ancak çok güçlü oksidanlarla mümkün olabilir (ozon veya radikal maddeler gibi). Ultrasonik dalga yönteminin özelliği su moleküllerini kavitasyon çökmesine bağlı olarak açığa çıkan çok yüksek ısı ile parçalanmasını sağlamasıdır. Böylece oluşan hidroksil radikalleri suda var olan her türlü organik maddeyi parçalama potansiyeline sahiptir. Katalitik oksidasyon ise organik kirleticilerin kataliz dediğimiz bazı katı maddelerin yüzeyine yerleşerek orada parçalanmasını içerir’’. Prof. İnce çalışmalarında katalist olarak yüzey alanı çok büyük olan nano-parçacıklar kullandıklarını ve bunları yine sesüstü dalga yöntemiyle kendilerinin ürettiğini belirtti. Böylece, sesüstü dalga veya kavitasyon yönteminin suyu parçalayarak radikaller üretmesi dışında katı malzemeleri dağıtabildiğini, yüzeylerini temizleyebildiği ve gereğinde toz haline getirebildiği mesajını verdi.

Leyditurk.com