Kanser tedavisinde en yeni yöntemler

Kanser tedavisinde en yeni yöntemler

2. Uluslararası Onkoloji Sempozyumu’na 25 ülkeden yaklaşık 100 onkolog katıldı.

Gürcistan\'dan Sırbistan ve Kırgızistan\'a, Moldova\'dan Mısır ve Ukrayna’ya, 25 ülkeden yaklaşık 100 onkoloji uzmanı ve cerrahı, 2. kez düzenlenen Acıbadem Uluslararası Onkoloji Sempozyumu’nda Türk doktorlarını dinlediler ve bilgilerini paylaştılar.

Acıbadem Maslak Hastanesi’nde gerçekleştirilen onkoloji sempozyumuna katılan doktorlar aynı zamanda Acıbadem Üniversitesi’nde de robotik cerrahi, Cyberknife ve port uygulamalarını canlı yayında izleme fırsatı buldular.

Türkiye özellikle son 10 yılda kanserin tanı ve tedavisinde en yeni yöntemleri hastalarına sunarken, elde ettiği büyük başarılar sayesinde dünyanın da dikkatini üzerine çekmeye devam ediyor.  Doktorların başarılarına dünyadaki en yeni teknolojik cihazlar da eşlik edince, Türkiye günümüzde özellikle çevre ülkelerdeki hastaların ilk tercih ettikleri ülke haline geldi. Üstelik Türk doktorlar sadece ülkemize gelen hastaları tedavi etmiyor, aynı zamanda diğer ülkelerdeki hekimlerle bilgi ve deneyimlerini de paylaşıyorlar. İşte bu eğitimlerden biri, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde 2. kez düzenlenen “Acıbadem Uluslararası Onkoloji Sempozyumu” oldu. Acıbadem Sağlık Grubu hekimleri konferansta “hastalar daha iyi nasıl tedavi edilebilir?”  sorusuna yanıt aramak için jinekolojik, meme, baş boyun ile mide kanserlerinin tedavisindeki son gelişmeleri, yurt dışından gelen meslektaşlarıyla paylaştılar. 2 gün süren Acıbadem Uluslararası Onkoloji Sempozyumu’nda; Gürcistan\'dan Sırbistan’a, Mısır’dan Ukrayna’ya ve Kırgızistan’dan Moldova\'ya kadar 25 ülkenin onkoloji uzmanları ve cerrahları, Türk doktorlardan kurs aldılar; kanser tedavisinde ileri tedavi yöntemleri olan robotik cerrahi, Cyberkinfe ve port uygulamalarını canlı yayında izlediler.

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE

Tekrarlayan jinekolojik kanserlerde ilaçlar hastalıksız yaşam süresini 2 katına çıkartıyor

Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, konferansta multidisipliner yaklaşımın kanser tedavisindeki önemini vurgularken, özellikle jinekolojk kanserlerde kemoterapiye ek olarak uygulanan hedefe yönelik tedavilerin yaşam süresini uzatmadaki rolünü vurguladı. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, ayrıca tekrar eden yumurtalık, rahim ağzı ve rahim kanserlerinde, ülkemizde bir yıldan uzun süredir kullanılan ve tümör damarlarını etkileyen ilaçların kemoterapi tedavisine eklendiklerinde hastalıksız yaşam sürelerini neredeyse 2 katına çıkardıklarına dikkat çekti. Prof. Dr. Özlem Er ayrıca yumurtalık kanserlerinin alt tiplere ayrılmasının önemine de değinerek,  “Yumurtalık kanseri aslında tek bir kanser türü değil. Bu kanserin 5-6 tipi var ve her birinin tedaviye verdiği yanıt farklı oluyor. Günümüzde yumurtalık kanserleri alt tiplere ayrılabiliyor ve bu sayede her hastaya farklı bir tedavi uygulanıyor. Kişiye özgü uygulanan tedavi de daha konforlu bir hayat sağlamasının yanı sıra yaşam süresini de uzatıyor” dedi.

Robot cerrahisi ciddi komplikasyonları önlüyor

Jineolojik kanserlerde operasyonlar eskiden karında yapılan 25-30 santimlik büyük bir kesi gerçekleştiriliyordu. Karın bölgesine büyük bir kesi yapıldığında hastanın iyileşme süresi 1 aya kadar uzayabiliyordu. Kesiye bağlı enfeksiyon gelişmişse bu süre 2 ayı geçebiliyordu. İyileşme süresinin uzaması nedeniyle de hastalar erken dönemde kemoterapi ve radyoterapi görme şanslarını yitiriyorlardı. Son 10 yıldır ise özellikle rahim içi kanserleri ile rahim kanserlerinde operasyonların neredeyse tamamı, tüm dünyada kullanımı hızla artan robot cerrahisi ile yapılıyor. Üç boyutlu olarak gerçekleştirilen robot cerrahisi; karında en büyüğü sadece bir santim olan 4 -5 küçük kesiden karın boşluğuna girilerek gerçekleştiriliyor.

Acıbadem Maslak Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr Mete Güngör, jinekolojik kanserlerin robot cerrahisi ile yapılmasının hastalara büyük avantajları sağladığını belirterek bunları şöyle sıraladı:  “Robot cerrahisi hastalara daha az ağrı, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha küçük yara izleri, hastanede kalış ve günlük hayata dönüş süresinde kısalma gibi son derece önemli avantajlar sağlıyor. Örneğin robot cerrahisinde gerek iyileşme süresinin kısa olması, gerekse enfeksiyonun neredeyse hiç görülmemesi sayesinde radyoterapi ile kemoterapi tedavisine bir hafta içinde başlanabiliyor. Robot cerrahisinin hastalığı iyileştirme kapasitesinin açık cerrahiye göre daha yüksek olduğu da literatürde belirtiliyor. Bunların yanı sıra açık cerrahi sonrasında uygulanan radyoerapilerde dokularda yapışıklık ve bağırsaklarda hasar gibi komplikasyonlar oluşabiliyor. Robot cerrahisinde ise açık kesi olmadığı için bu tür sorunlar gelişmiyor”

MEME KANSERİNDE

Radyoterapi tedavisi 3 haftada tamamlanıyor

Son yıllarda kanser tedavisinde teknolojik olarak en hızlı gelişen alanlardan birini radyoterapi tedavisi oluşturuyor. Günümüzde meme koruyucu cerrahi yapılan, bir başka deyişle sadece tümörün çıkartıldığı ve hastanın memesinin kaldığı durumlarda lokal tedavi olarak her hastaya mutlaka radyoterapi tedavisi uygulanıyor. Ancak çok değil bundan birkaç yıl öncesine dek tüm hastalarda radyoterapi tedavisi 6 �� 6.5 hafta sürüyor ve hasta hafta sonu hariç her gün hastaneye gitmek zorunda kalıyordu. Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Banu Atalar, günümüzde ise bazı erken evre meme kanseri hastalarında uygulanan “hipofraksiyonasyon” yöntemi sayesinde toplam tedavi süresinin 3 haftaya kadar düşürülebildiğine dikkat çekerek, “Üstelik teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde, sol meme radyoterapisinde kalp güvenle korunabiliyor, yan etkiler en aza indirilebiliyor ve kozmetik açıdan oldukça başarılı sonuçlar alınabiliyor” diye konuştu.

Ameliyatta tek doz radyoterapi uygulanabiliyor

Meme kanseri tedavisinde yaşanan bir başka önemli gelişme de, intraoperatif radyoterapi ile çok erken evrede olan ve yaşı uygun hastalarda, ameliyathanede LIAC cihazı ile radyoterapinin tek doz olarak operasyon sırasında verilmesi. Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Doç. Dr. Banu Atalar, “Bu yöntem sayesinde  cerrahiden sonra yaranın iyileşmesi için bekleme ve hafta içi her gün tedavi için hastaneye gelme zorunluluğunun olmaması, hastaya önemli bir avantaj sağlıyor” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Bunun yanı sıra tedavi süresini biraz daha kısaltmak amacıyla ek dozun operasyon sırasında uygulanması da hasta açısından önemli bir gelişmedir.”

BAŞ BOYUN KANSERİNDE

Kan testi ile tümörün agresif olup olmadığı belirleniyor

Baş  boyunda kanserinde ise en çok dikkat çeken konu; geniz kanseri tedavisinde başvurulan bir yöntem olan “Virüs yükünü saptayan kan analizi” idi. Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Enis Özyar, bu test ile tümör yükünü gösteren EBV DNA maddesinin kandaki oranına göre, hastalığın agresif seyirli olup olmadığının tespit edilebildiğini ve tedavi yönteminin buna göre belirlendiğini vurgulayarak şu bilgileri verdi: “Örneğin EBV DNA maddesinin kandaki oranı yüksek ise daha yoğun kemoterapi veriliyor. Tam aksi durum söz konusu ise cerrahi sonrasında hastaya gereksiz yere kemoterapi veya radyoterapi tedavisi uygulanmıyor”

Tümörler artık burun yolu ile çıkartılabiliyor

Konferansta önemle üzerinde durulan bir başka gelişme de, kafatası açılmadan burundan tümörün çıkartılması yöntemiydi. Bu teknikle koordinatlar 3 boyutlu olarak belirleniyor ve özel bir cihazla, burundan girilip, bu bölgedeki tümörler çıkartılabiliyor. Bu yöntem hastaların kafa kemiklerinin cerrahi ile açılması gibi gereksiz tedaviler almasını önlüyor ve hastaneden daha kısa sürede taburcu olmasını sağlıyor.

MİDE KANSERİNDE

Eş zamanlı radyo-kemoterapi gündemde

Mide kanserinde temel tedavi cerrahi yöntem olsa da, tek başına sağ kalım sonuçları çok parlak olmuyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, bu nedenle tedavi öncesi ya da sonrasına radyoterapi ile kemoterapinin eklenmesiyle ilgili çalışmalar yapıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Cerrahi sonrası kemoterapi ve kemoterapi ile birlikte verilen eş zamanlı radyoterapiden, özellikle yeteri kadar lenf bezi temizlenememiş hastalar faydalanıyor. Yeterli lenf bezi çıkartılmasına rağmen lenf bezine hastalık yayılmışsa bu hastalarda da eş zamanlı radyo-kemoterapi yarar sağlıyor. Lokal ileri olgularda ise önce kemoterapi yapıldıktan sonra cerrahi yapılması, sadece cerrahi ile tedavi edilen hastalara göre daha iyi bir sağ kalım sağlıyor. Bu hastalarda kemoterapi sonrası lenf bezi pozitifliğinde radyoterapinin rolü halen araştırılıyor. Günümüzde daha ileri teknolojileri kullanarak ışınlama yapmak, hastaya yan etkiler açısından önemli konfor sağlıyor ve eski yıllarda görülen eş zamanlı kemoradyoterapinin yan etkileriyle bugün çok az  karşılaşılıyor”

Hastalığın nüks etmesini önlemek için “sıcak kemoterapi”

Mide kanserinde de son yıllarda laparoskopik ve robotik cerrahi gibi minimal inzavif yöntemler tercih ediliyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bilgi Baca, sempozyumda mide kanserlerinde robotik cerrahinin daha az kanama, daha az enfeksiyon riski, daha az ağrı, hastaneden daha kısa sürede taburcu olma ve günlük hayata daha çabuk dönme gibi önemli avantajlarına değinerek diğer faydalarını şöyle sıraladı: “

Bunların yanı sıra, robotik cerrahide laparoskopik cerrahiye göre lenf bezlerini daha etkili ve güvenli olarak çıkartabiliyoruz. Ayrıca büyük damarlar gibi önemli yapılar ve pankreas gibi organları daha net görebiliyoruz. Bu sayede de organlara zarar verme riski azalıyor.” Ülkemizde mide kanserinin genellikle geç teşhis edildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bilgi Baca, “Geç dönemde teşhis edildiğinde de hastalığın nüks etme oranı artıyor. Hastalığın nüks etmesini önlemek amacıyla, mide kanseri geç dönemde yakalanan hastalarda, tümör henüz karın bölgesine yayılmamışken, ısıtılmış kemoterapi ile karın yıkanıyor. Bununla ilgili henüz bilimsel veriler olmasa da, bu yöntem ile nüks etme oranının düşmesi bekleniyor”

Leyditurk.com