Sabah adım atarken zorlanıyor musunuz?

Sabah adım atarken zorlanıyor musunuz?

Uzun süre ayakta kalanlar, hatalı ayakkabı giyenler ve fazla kilosu olanlar risk altında...

Sabahları yataktan kalktığınızda ilk birkaç adımınızı atarken topuğunuzda ağrı mı hissediyorsunuz? Bu ağrı nedeniyle adım atmakta güçlük mü çekiyorsunuz? Aynı sorunu uzun süre ayakta kaldığınızda da yaşıyor musunuz? Yanıtınız ‘evet’ ise dikkatli olun, şikayetlerinizin nedeni zamanla kronik ağrıya yol açan ve yürümeyi önleyen ‘topuk dikeni’ olabilir!  

Yaşam kalitesini ciddi boyutlarda düşürebilen topuk dikeni ayak tabanında yer alan ‘plantar fasya’ adlı zarın, kronik olarak hasarlanması sonucu gelişen bir hastalık.  Üstelik son yıllarda topuk dikeninin görülme sıklığında da artış söz konusu. Bunun başlıca sebepleri arasında ise beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve buna bağlı olarak kilo alımının artışı geliyor. Topuk dikeni; atletizm ve koşu gibi yüksek aktivite düzeyli sporlarla uğraşan sporcuların yanı sıra uzun süre ayakta duranlar, hatalı ve uzun süre kullanılmış ayakkabı giyenler ile kilolu kişilerde sıkça ortaya çıkıyor. En sık görülen nedeni olduğu için de tıbbı terminoloji olarak “Plantar fasit” isimi ile adlandırılıyor.  Acıbadem Kadıköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, özellikle sabahları atılan ilk adımlarda topukta gelişen ağrının kesinlikle ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek, “Çünkü hastalık ilerlerse kronik hale gelip iyileşmesi zor olabiliyor.” diyor.

En tipik belirtisi, sabah ilk adımlarda tabanda oluşan ağrı

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, topuk dikeninde hastaların ayaklarının altında, özellikle de plantar fasyanın topuk kemiğine yapıştığı yerde şiddetli ağrıdan yakındıklarına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Topuk dikeninde şikayetler aralıklı künt bir ağrı ile başlıyor ve zamanla artan sürekli ağrıya dönüşüyor. Topukta oluşan ağrı genellikle ayakta dururken veya sabah uyanıldığında atılan ilk adımlarda veya uzun süreli oturmanın ardından kalkıp adım atarken şiddetleniyor.  Hastalık ilerledikçe ağrı tüm güne yayılabiliyor. Hasta ağrı nedeniyle yürüyüş yapmakta zorlanabiliyor, sert tabanlı ya da yüksek topuklu ayakkabıları giyemez hale geliyor. Hatta ağrı istirahat halindeyken bile devam edebiliyor.”

Uzun süre sert zeminde yürümek ve ayakta kalan kişiler risk altında

Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, topuk dikenine neden olan faktörleri şöyle sıralıyor:

Sporcularda, özellikle koşucularda antrenman programında yapılan değişiklikler sonucu görülüyor.

Sporcu olmayan kişilerde ise uzun süreli sert zeminde yürüme, ayakta durma veya merdiven çıkma sonrasında ortaya çıkıyor.

Özellikle masa başı işi olan ve sürekli oturarak çalışan kişilerde 1 günlük uzun süreli ayakta durma sonucu gelişebiliyor.

Kötü ayakkabı kullanımı da topuk dikeni yapıyor. Özellikle ayakkabılarda kullanılan hammaddenin yarı ömürleri genelde 1-2 yıl olduğu için rafta çok bekleyen ayakkabıların kullanılması ayak tabanındaki reaktif yükü arttırarak plantar fasyaya normalden fazla yük bindiriyor.

Kilolu olan hastalarda normal aktiviteler ile ortaya çıkabiliyor.

Pek çok tedavi seçeneği mevcut

Doç. Dr. Barış Kocaoğlu topuk dikeni için pek çok tedavi alternatifleri olduğunu belirterek bunları şöyle sıralıyor:

Topuk dikeni kronik bir iltihabi reaksiyon sonucu geliştiği için anti iltihabi ağrı kesicilerin tedavideki yerleri sınırlı oluyor. Tedavinin ilk aşamasını aşil tendon ve plantar fasya için yapılan basit germe egzersizleri oluşturuyor. Örneğin aşil tendonun yatakta yatarken büyük bir havlu ile gerilmesi bu egzersizlerden birini oluşturuyor. Germe hareketlerinin ayakta duvara 30 derece eğim ile yaslanarak, topuklar yerde iken en az 30 saniye boyunca yapılması gerekiyor.  

Ayak ortezleri de tavsiye edilebiliyor. Gece atelleri arka bacak kasları ve plantar fasyanın gerginliğinin devamının sağlanmasında etkili olabiliyor.

Ağrı düzelmezse fizik tedavi, kortizon enjeksiyonları ve destekleyici ayakkabılar tedavi seçeneği olarak sunuluyor.

Yeni bir tedavi yöntemi olan Ekstra Korporal Şok Dalgası’da (ESWT) de yararlı oluyor. Çilt kesisi gerektirmeyen bu yöntem kronik iltihabi reaksiyonu şok dalgaları vererek akut reaksiyona çeviriyor ve iyileşmeyi sağlıyor.  Başka bir deyişle, elektro hidrolik şok tedavisi kronik durumu akut duruma döndürüyor.

Sadece 2.4 milimetrelik kesiyle yapılan operasyon iyileşme sağlıyor!

Doç. Dr. Barış Kocaoğlu, konservatif tedaviye 6 ay yanıt vermeyen durumlarda cerrahi tedavinin önemli bir seçenek olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Günümüzde cerrahi yaraların ayak tabanında çok zor kapanması ve ayakkabı giyilmesi sırasında skar dokuların rahatsızlık vermesi nedeniyle açık ameliyat tercih edilmiyor. Artık avantajları nedeniyle kapalı yöntemler sıkça uygulanmaya başlandı. Plantar fasiit tedavisinde 2.4 milimetrelik endoskop kullanılarak yapılan kapalı yöntemle plantar fasia medialindeki hasarlı doku rahatlıkla temizlenebiliyor ve gevşetme uygulanabiliyor. Ameliyat açık ameliyattaki büyük kesilerin yerine sadece 2.4 mm’lik  kesilerle yapıldığı için erken dönemde işe dönüş daha hızlı oluyor  ve  ayakkabı kullanımında sakınca oluşturmuyor.

Leyditurk.com