Verem insanlık tarihi kadar eski

Verem insanlık tarihi kadar eski

Eski Mısır mumyalarında, tüberkülozun izlerine dair bulgular saptanmış...

Verem ya da tüberküloz hastalığı, tüberküloz bakterisinin (M tuberculosis) neden olduğu, çoğunlukla akciğerlerde görülen bir enfeksiyon hastalığı. Hastalığın geçmişinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu belirten Acıbadem Atakent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Haluk Çalışır, “Eski Mısır mumyalarında, tüberkülozun izlerine dair bulgular saptanmıştır. Hastalığın salgınlar yapması ve toplum içinde bilinir hale gelmesi 18. yüzyıl Avrupa\'sında başlamıştır. Sanayi devrimi ile kentlerde, sanayii bölgelerinde yoğunlaşan yoksul nüfus arasında başlamış ve ardından yayılmıştır. O dönemlerde etkin tedavisinin bilinmemesi nedeniyle de kitlesel ölümlere yol açmıştır” diye konuştu.

Verem (Tüberküloz) hastalığının artık tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu, modern ilaçların bulunması ve oldukça olumlu sonuçlar alınmasına rağmen, günümüzde tüberkülozun halen önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Haluk Çalışır, “Dünyada 2012 yılında 8.6 milyon yeni tüberküloz hastasının ortaya çıktığı hesaplanmaktadır. Yaklaşık 1.3 milyon kişi de tüberküloz hastalığı nedeniyle ölmektedir. Modern ilaçlara karşın hastalığın halen yaygın olabilmesi ve ölümlere neden olabilmesi, ilaç ve tedavinin kendisinden çok, sosyal koşullar ile ilişkilidir. Hastaların yüzde 95\'inden fazlası orta ve düşük gelir grubundaki ülkelerde yaşamaktadır” dedi. Tedavi başarısını olumsuz yönde etkileyen bir önemli faktörün de ilaç direnci sorunu olduğuna değinen Doç. Dr. Haluk Çalışır, şunları söyledi: “Tedavide çok önemli olan iki ilaca birden dirençli olmayı ifade eden \'Çok İlaca Dirençli Tüberküloz (ÇİDTB)\' hastalığı da tedavisi zor olmakla birlikte tedavi edilebilir bir hastalık formudur. Dünyada yılda yaklaşık 450 bin ilaca dirençli tüberküloz hastası olduğu hesaplanmaktadır.”

2012 verilerine göre 14 bin 619 hasta var

Ülkemizde tüberküloz hastalığının yaygınlık derecesini orta-düşük seviye olarak ifade eden Doç. Dr. Haluk Çalışır, 2012 yılında 14 bin 619 hasta tespit edildiğini, tüberküloz tedavisinin Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz olarak yapıldığını ifade etti. Ülke çapındaki verem savaş dispanserleri tarafından tüberküloz ile ilgili ilaçların belirli bir düzen içerisinde ücretsiz olarak temin edildiğine değinen Doç. Dr. Çalışır şunları söyledi:

Tüberküloz tedavisi başlangıçta 4 tür, tedavinin ikinci ayından sonra da 2 tür ilaç ile toplam 6 ay sürmektedir.

Uzun süren böyle bir ilaç tedavisinde devamlılık çok önemlidir. Tüm dünyada yıllardır \'Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi\', ülkemizde de 2006 yılından beri uygulanmaktadır. Ülke çapında ücretsiz olarak dağıtılan tüberküloz ilaçları ile, sağlık kuruluşlarının işbirliği içerisinde tüm tedavi süresi boyunca hastanın ilaçlarını unutmadan içmesini sağlamaktadır.

Tüberküloz hastalığı, sosyo-ekonomik koşulların bozuk olduğu, nüfus hareketliliğinin fazla olduğu illerimizde yoğun olarak görülmektedir.

İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara gibi illerimizde tüberküloz hastaları sayısal olarak çok görülmektedir. Kentlerin nüfuslarına göre oranla hasta sıklığına bakıldığında ise Edirne, İstanbul, Düzce ve Kırklareli\'nde yoğunlaşmıştır.

Hastalık özellikle genç nüfus arasında yoğundur. Ülkemizde hem genç nüfus arasında hem de 65 yaş üstünde daha sık olarak görülmektedir. Genç nüfusta daha sık görülmesi salgının devam etmesi ile, yaşlı nüfusta sık görülmesinin de, genel nüfus yapısının yaşlanması ile ilgisi olduğu düşünülmektedir.

Tüberküloz hastalığı, en çok henüz tanı konulmamış ya da ilaç kullanmayan hastaların yakın çevrelerine bulaşmaktadır. Tanı konulup, ilaç başlanan ve ilaçlarını düzenli kullanan hastaların bulaştırıcılıkları çok azalmaktadır. Bulaşma en çok ilaç kullanmayan hasta ile aynı odayı paylaşan yakınlarına ve evdeki 5 yaş altı çocuklara olmaktadır. Kent yaşamının vazgeçilmez öğesi olan toplu taşıma araçları ile seyahat sırasında hastalığın bulaşma olasılığı yok denecek kadar azdır.

İlacı içen hastalığı bulaştırmıyor

Tüberküloz hastalığı nedeniyle tedavi gören kişilerin, hastalığı bulaştıracağından korkuluyor. Doç. Dr. Haluk Çalışır, ilaç içen hastaların hastalığı bulaştırmadıklarını belirterek, “Doğrudan Gözetimli Tedavi stratejisiyle ilaç içen hastaların, günlük işleri ve sosyal aktiviteleri sırasında tedavileri güvenle yapılabiliyor. Çalışma ortamında iş arkadaşlarında tüberküloz olduğunda, bulaşmada, işyerinin büyüklüğü, havalandırması gibi faktörler önem taşıyor. Örneğin çok sayıda işçinin çalıştığı, yüksek duvarları olan bir fabrika ortamında bulaşmanın daha az olması beklenirken; küçücük ve havalandırması olmayan bir odada aynı ortamda çalışma sırasında bulaşma olasılığının daha fazla olduğu söylenilebilir. Ancak hasta birey tedavi altında ise bulaştırıcılığın çok düştüğünün de bilinmesi gerekir” dedi.

Erken tanıyla tedaviye erken başlanmalı

Tüberküloz hastalığına karşı uygulanan BCG aşısının, çocukluk çağında tüberkülozun ağır formlarının oluşmasını önlediğini, erişkin nüfusta koruyucu olduğuna dair yayınlar olduğuna değinen Doç. Dr. Haluk Çalışır şu bilgileri verdi:

“Tüberkülozdan korunmanın en önemli yolu, hastaların erken tanısının konulup, erken tedavisinin başlamasıdır. Tüberküloz tedavisinde günümüzde oldukça etkili ilaçlar bulunmaktadır. Tedavi için çoğunlukla hastaneye yatmaya gerek yoktur. Ülkemizde Verem Savaş Dispanserlerinin koordinatörlüğünde, ilk iki ayda ağızdan alınan 4 tür ilaç ve sonrasındaki 4 ayda da iki tür ilaç ile toplam altı ay süren tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavinin püf noktası ise tedaviyi aksatmamaktır. Düzenli ilaç kullanıldığında hastalık tamamen iyileşir. Hastalığın tedavisi sırasında özel bir beslenme rejimi uygulanmasına gerek yoktur. Hastalığın doğası gereği kilo kaybetmiş, iştahı azalmış olan hastalara ilaç tedavisi başlanıldıktan kısa bir süre sonra iştah açılmakta ve kaybettiği kiloları almaktadır. Bu dönemde hastayı gereğinden fazla beslemek, genel vücut sağlığını açısından olumsuz bile olabilir. Tüberküloz hastalığı düzenli tedavi ile tamamen iyileşen bir hastalıktır ve genellikle hastanın daha sonraki hayatı için herhangi bir kısıtlanmaya neden olmaz.”