Hamzaoğlu'nun ipini o mu çekti ?

Hamzaoğlu'nun ipini o mu çekti ?

Galatasaray - Hamzaoğlu ayrılığının perde arkasında olanlar hakkında bugüne kadarki en çarpıcı yazıyı İbrahim Seten Fitbol Dergisi'nde yazdı.

Spor yazarı İbrahim Seten, Galatasaray - Hamzaoğlu ayrılığının perde arkasını Fitbol dergisinde yazdı.

Dergide yer alan içerikte Seten, Galatasaraylı bir yöneticinin ağzından, sezon başından bu yana yönetimle Hamzaoğlu arasında neler geçtiğini köşesine taşıdı.

İşte İbrahim Seten'in "Hamza'nın ipini Melo'nun tercümanı çekti"başlıklı yazısı:

Kasımın 18'inde, G.Saray Hamza Hamzaoğlu'nu kovduğu gün kulübe yakın-uzak herkes açısından şoke edici bir gelişme olmuştu bu karar.

Öyle ki, G.Saray hem Şampiyonlar Ligi'nde yoluna iyi-kötü devam ediyordu; hem de ligde hiç de küçümsenmeyecek derecede şansı vardı.

Konjönktüre bakarsanız teknik adam değiştirmek için en alakasız zamandı gerçekten de..

Ama şu bir gerçek ki, G.Saray yönetimi Hamza'nın biletini sezon başından beri kesmek için adeta fırsat kolluyordu..

Neden mi?

Sayalım..

***

G.Saray'a 4'üncü yıldızı taktırdı, 3 kupa kazandırdı filan ama kulüp içindeki herkesin bildiği bir gerçek vardı:

Hamza, olağanüstü dönemin olağanüstü bir kararı olarak G.Saray'ın başına geçmişti.

Prandelli'yi kovulduktan sonra çaresiz kalan Ali Dürüst-Abdurrahim Albayrak ikilisi, idari açıdan tecrübesizliğini kapatabileceklerini bildikleri için Hamza ile anlaştılar, sezon sonuna kadar da yönetimle futbol takımı arasına kimseyi sokmadan Hamza'ya rahat bir çalışma alanı sağladılar.

Yeni seçilen Özbek yönetimi Dürüst-Albayrak ikilisini postaladıktan sonra Hamza yeni-tecrübesiz yönetimle baş başa kaldı ve defolar karşılıklı olarak ortaya çıkmaya başladı.

Olayları, G.Saraylı bir yöneticinin ağzından dinleyelim:

Dursun Özbek yönetimini en illet eden şeylerin başında Hamza'nın uydurduğu 'G.Saray'ın transfer yapmaya parası yok' söylemi geliyor..

Bu bir şehir efsanesi..

Tamam kulüp FFP açısından UEFA'nın gözlemi altında ama bu durum yüksek bonservisle yapılacak transferlerini engelliyor sadece.

G.Saray Kulübü'nde Hamza dışındaki herkes biliyor ki; yıllık 50 milyon euroluk maaş bütçesi olan G.Saray bu limit içinde istediği oyuncuyu satıp istediği oyuncuyu alabilir.

Ama Hamza kulübün ihtiyaç duyduğu yıldızlar yerine kendisinin yönetebileceği sıradan isimlere yöneldi hep. Mesela yerli oyuncular üstünde büyük etkisi bulunan Sabri ile durup dururken ballı bir sözleşme yapıldı. Taraftar çılgına döndü; yönetimi yerin dibine soktu.

Beşiktaş'a imza atmadan önce Mario Gomez'i menajerler G.Saray'a önerdi aynı şartlarla. Gomez, bonservisi olmadığı için rahatlıkla 2 yıllığına kiralanabilirdi.

F.Bahçe Van Persie'yi almışken, G.Saray'ın Gomez'i transfer etmesi bomba etkisi yaratabilirdi. Ama Hamza "Gomez gelirse, Burak'ı küstürürüz" diyerek Gomez'i istemedi; Beşiktaş da son 10 yılın en önemli transferine imza atmış oldu.

Aynı şekilde Gignac'ı da geri çevirdi ve Burak-Umut ikilisine kaldık.

Geçen sezon biter bitmez, Hamza yönetime sunduğu raporda "Melo'yu istemiyorum" dedi.

Yönetim olarak Melo'nun gideceğini bildiğimiz için biz de sürekli olarak o noktaya transfer opsiyonları yarattık.

Şu an Trabzon'da oynayan Mbia ile 2.5 milyon euroya anlaşma noktasına geldik. Biz istemeyince Sevilla'ya giden Konoplyanka imza atmak için hazır bekliyordu.

Hamza ikisini de istemedi, önce Bilal Kısa'yı sonra da son dakika Rodriguez'i aldı. Bugünkü kadro yetersizliği kulübün mali darboğazda olmasından değil, tamamen Hamza'nın vizyonsuzluğundan

***

Melo konusu başlı başına bir facia G.Saray yönetimi açısından.

Yönetime "Melo'yu gönderin" diyen Hamza, bu görüşmeden kısa bir süre sonra Melo'yu yanına çağırıp "Yönetim seni göndermek istiyor, ben kalmandan yanayım" dedi.

Melo ile yapılan bütün görüşmeler aynı tercüman aracılığıyla olduğu için, tercüman Hamza-Melo diyaloğunu yönetime aktarınca sular daha da ısındı.

Bakmayın kovulduktan sonra "Burak benim için ağladı" demesine.

Hamza, Burak'ı da istemiyordu.

Tarih: 15 Ağustos 2015

Hamza "Biz Burak'sız da maç kazanırız" diyebilmek için Sivas maçına Burak'ı kulübede oturtarak başladı. O maçın devresi 1-0 Sivas lehine sonuçlandı. Eğer tersi olsaydı, Burak belki de ertesi gün West Ham'a transfer olmuştu, şu an Bilic'in kadrosundaydı.

Ama mücbir sebeplerden 46'da oyuna giren Burak 60'ta beraberlik golünü attı, maç 2-2 bitti ve Burak konusu kapandı Hamza için. Yönetime "Burak'ı satın" diyen Hamza, bu maçtan sonra da "Gomez'i alırsanız Burak'ı küstürürüz" diyecek kadar Burak'çı oldu.

***

30 Eylül'de 2-2 biten Astana maçından sonra kulübün sportif direktörü Cenk Ergün yönetime "Hamza'yı kesinlikle göndermemiz lazım, çünkü bu gidişle sezonu tamamlayacak oyuncumuz kalmayacak, takım darmadağın" raporunu verdi.

Acemi yönetim "Dur bakalım" derken, Trabzon deplasmanında gelen galibiyet Hamza'nın G.Saray kaderini biraz daha uzattı. Ön liberoda Bilal'e güvenen, solbeke Akhisar'dan Giray'ı almayı planlayan, Denayer'i istemeyen, yönetim zoruyla son anda transfer eden Hamza, bir yandan da medyaya ve takıma farklı mesajlar veriyordu.

Medyaya "Kulübün parası yok, ben buna rağmen fedakarlık yapıp bu oyuncularla yürüyorum" diyor; takıma ise "Yönetim sizi istemiyor" mesajları veriyordu.

4-3 biten Rize maçı aslında Hamza'nın da bittiği gündü; yönetimde o hafta "8 Aralık'taki Astana maçına kadar duralım, eğer Hamza şapkadan tavşan çıkarmazsa görevden alırız" kararı çıkmıştı.

Bu nedenle milli arada görevine son verilmedi.

Ama Umut Bulut'la ilgili demeci, yönetim açısından zurnanın zırt dediği yer oldu ve ipler koptu.

***

Hamza Hamzaoğlu meselesi bu bilgiler ışığında bakarsanız; insan "Bu kadar nasıl beklemişler?" bile diyebilir.

Ki, ben de o insanlardan biriyim.