Ümit ÖZDAĞ’ın yargılandığı iki dava var; bu davalardan ilki Cumhurbaşkanına hakaret davası ki bu tutuksuz yargılanmayı gerektiren bir davaydı. Dava bu hafta görüldü ve 5 ay sonrasına ve 10 eylül tarihine ötelendi.
Bu davayı olağanüstü bir kalabalık ve izdihamın içinden sıyrılabilmeyi başararak izleme imkanı bulabildim.
Ümit Özdağ önümüzdeki yıllarda eğer Adalet teyze hala hayattaysa Hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacak 70 dakika süren bir savunma yaptı. AKP genel başkanının mersin kongresinde Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderine karşı kullandığı ifadenin ne kadar haksız olduğunu tarihsel bir altyapının üzerine oturtarak yaptı bu savunmayı. Muhtemelen bu savunma kitap olarak da yayınlanır. Bu kitap çıktığında mutlaka edinmeli ve okuyup özümsemelisiniz. Türk tarihi ancak bu kadar güzel özetlenir ve hap haline getirilir.
Yukarıda eğer Adalet Teyze hayattaysa diye bir ifade kullanmamın nedeni ise Adalet teyzenin o meşhur terazisini tutamayacak kadar ağır hasta olduğuna tanık olduğum için.
Bu dava, önüne geldiği zaman daha önce ben bu dava için yetkisizim diyen hakime hanım, yetkisizliğini deklare ettiği halde bu davaya bakar hale getirilmiş, anlaşılan o ki mecbur kalmış.
Davayı izlerken hakime hanımın beden dilinden ne kadar rahatsız olduğunu anlamak o kadar zor değildi. Ben hukukçu değilim bu yorumu yapmak için yeterli olmayabilirim ancak yanımdaki bir grup avukatın da aynı fikirde olması nedeniyle bu yorumu sizinle paylaşıyorum.
Ümit hocanın savunması, Daha önce AKP genel başkanının kullandığı ifadelerin, itirafların ve pişmanlıkların tek tek belgelenerek ortaya dökülmesi üzerinden yapıldı.
Davaya neden olan suçlamaların hakaret içeriği olmadığı bu kadar aşikar olmasına rağmen, beraat yerine davanın 5 ay sonraya ötelenmesi nedeniyle Adalet teyze ağır hasta diyorum.
Ümit hoca savunmasında, AKP genel başkanının Erdoğan’ın izlediği politikaların Türk Milleti’nin inancı, tarihi ve kültürünü yıprattığını ifade etti.
Erdoğan’ın, “casus FETÖ’yü Türk Devleti’ne soktuğunu, Türk Devleti’ni FETÖ’ye teslim ettiğini, FETÖ’ye paralel devlet kurdurduğunu’’ ve Erdoğan 15 Temmuz 2008 tarihli Ak Parti Grup Toplantısında, bir FETÖ kumpası olan Ergenekon davalarının savcısı olduğunu söylediğini anlattı.
Fetönün Erdoğan’ı kastederek; Yazıklar olsun, yazıklar olsun!” “Bu uzun bize çok hainlik yaptı!’’ dediğini söyledikten sonra.
Erdoğanın da “Nasıl hainlik yaptıysak on yedi üniversite kurmak için geldiler hepsini onadım. Bu muydu hainlik? Bu ne vicdandır be! Okullar için yer istedi, verdik. Uluslararası camiada davet ettiler, devlet hükümet başkanlarına bunları refere ettik. Olimpiyat dediler her türlü desteği verdik. Ne nankörlük bu ya! Ne istediniz de alamadınız?’ Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmamın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem Milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de Milletim de bizi affetsin.” Dediğini anlattı
08.06.2018 tarihinde CNN Türk’e vermiş olduğu mülakatta; “FETÖ’yü biz büyüttük, aldatıldık” cümlesini de yine Recep Tayyip Erdoğan kurmuştur dediğini de ekledi Ümit hoca.
FETÖ, Haçlı Seferi olduğunu da gizlememiştir. Haçlı Seferlerini olumlu gören FETÖ terör örgütü elebaşı Fettullah Gülen, 20 Ağustos 2016 tarihinde “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir demiştir. FETÖ elebaşı; Papa 2. Jean Paul’a Şubat 1998 tarihli mektubunda, “…Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinler arası diyalog için papalık konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz…” demiştir. Hatta FETÖ elebaşı ve yanındakiler, Vatikan ziyaretlerinde, Papa’nın elini öpmüşlerdir. Ayrıca bilindiği üzere FETÖ elebaşının da cenazesi, İslam’ı usullere göre değil Protestan usullere göre gömülmüştür dedi Ümit hoca ve “Sözlerimde Erdoğan’ın kişiliğini hedef alan hiçbir hakaret unsuru yoktur. Eylem ve politikalarının eleştirisi vardır. Bunları Erdoğan’ın kendisi söylemekte, kabul etmekte ve hatta “Rabbim ve Milletim beni affetsin” diyerek, pişmanlığını dile getirmektedir. Erdoğan’ın kendisinin kabul ettiği, benimsediği fikirlerinin tarafımca dile getirilmesi, hakaret fiilinin TCK kapsamında tanımlanan unsurlarına uygun düşmediği için isnat edilen fiilin sübuta erdiğini kabul etmek mümkün değildir” diyerek beraatını talep etti Ümit hoca.
Anayasamızın 138. maddesinin 1 ve 2. fıkraları; “Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler, hiçbir organ, makam veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.” şeklinde düzenlenmiştir, diyerek de hakime pozisyonunu hatırlattı.
Gelelim esas tutukluluğuna neden olan diğer davaya.
Söz konusu dava ise Kayseri’de bir sığınmacı ailenin küçük yaşta kızının cinsel tacize uğraması sonucu tacizi yapan Suriyeli’nin ailesi tarafından polise teslim edilmemesi ve polise karşı direnilmesi karşısında halkın galeyana gelerek mahalleyi basması olayı.
Bu olayın müsebbibi olarak Ümit Özdağ’ın konuyla ilgisi olmayan tarihlerde, konuyla hiçbir şekilde organik bağı olmayan tweter paylaşımlarının gerekçe gösterilmesi ve ümit hocayı halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği suçlaması ile tutuklanması davası. Bu dava da 11 haziranda görülecek ve bu süre zarfında tutukluluk hali gerekmediği halde adeta hüküm giymiş gibi esareti devam edecek.
Her ne kadar vicdanlar kanamaya devam ediyorsa da umalım ki Adalet teyze ölmesin ve ölüm döşeğinden kalkmayı becerebilsin.
Umalım ki Hukukun doktorları Adalet Teyzeyi ayağa kaldırmayı başarabilsin ve Adalet teyze tekrar o meşhur terazisini yeniden tutabilir hale gelsin.
">
Ümit ÖZDAĞ’ın yargılandığı iki dava var; bu davalardan ilki Cumhurbaşkanına hakaret davası ki bu tutuksuz yargılanmayı gerektiren bir davaydı. Dava bu hafta görüldü ve 5 ay sonrasına ve 10 eylül tarihine ötelendi.
Bu davayı olağanüstü bir kalabalık ve izdihamın içinden sıyrılabilmeyi başararak izleme imkanı bulabildim.
Ümit Özdağ önümüzdeki yıllarda eğer Adalet teyze hala hayattaysa Hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacak 70 dakika süren bir savunma yaptı. AKP genel başkanının mersin kongresinde Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderine karşı kullandığı ifadenin ne kadar haksız olduğunu tarihsel bir altyapının üzerine oturtarak yaptı bu savunmayı. Muhtemelen bu savunma kitap olarak da yayınlanır. Bu kitap çıktığında mutlaka edinmeli ve okuyup özümsemelisiniz. Türk tarihi ancak bu kadar güzel özetlenir ve hap haline getirilir.
Yukarıda eğer Adalet Teyze hayattaysa diye bir ifade kullanmamın nedeni ise Adalet teyzenin o meşhur terazisini tutamayacak kadar ağır hasta olduğuna tanık olduğum için.
Bu dava, önüne geldiği zaman daha önce ben bu dava için yetkisizim diyen hakime hanım, yetkisizliğini deklare ettiği halde bu davaya bakar hale getirilmiş, anlaşılan o ki mecbur kalmış.
Davayı izlerken hakime hanımın beden dilinden ne kadar rahatsız olduğunu anlamak o kadar zor değildi. Ben hukukçu değilim bu yorumu yapmak için yeterli olmayabilirim ancak yanımdaki bir grup avukatın da aynı fikirde olması nedeniyle bu yorumu sizinle paylaşıyorum.
Ümit hocanın savunması, Daha önce AKP genel başkanının kullandığı ifadelerin, itirafların ve pişmanlıkların tek tek belgelenerek ortaya dökülmesi üzerinden yapıldı.
Davaya neden olan suçlamaların hakaret içeriği olmadığı bu kadar aşikar olmasına rağmen, beraat yerine davanın 5 ay sonraya ötelenmesi nedeniyle Adalet teyze ağır hasta diyorum.
Ümit hoca savunmasında, AKP genel başkanının Erdoğan’ın izlediği politikaların Türk Milleti’nin inancı, tarihi ve kültürünü yıprattığını ifade etti.
Erdoğan’ın, “casus FETÖ’yü Türk Devleti’ne soktuğunu, Türk Devleti’ni FETÖ’ye teslim ettiğini, FETÖ’ye paralel devlet kurdurduğunu’’ ve Erdoğan 15 Temmuz 2008 tarihli Ak Parti Grup Toplantısında, bir FETÖ kumpası olan Ergenekon davalarının savcısı olduğunu söylediğini anlattı.
Fetönün Erdoğan’ı kastederek; Yazıklar olsun, yazıklar olsun!” “Bu uzun bize çok hainlik yaptı!’’ dediğini söyledikten sonra.
Erdoğanın da “Nasıl hainlik yaptıysak on yedi üniversite kurmak için geldiler hepsini onadım. Bu muydu hainlik? Bu ne vicdandır be! Okullar için yer istedi, verdik. Uluslararası camiada davet ettiler, devlet hükümet başkanlarına bunları refere ettik. Olimpiyat dediler her türlü desteği verdik. Ne nankörlük bu ya! Ne istediniz de alamadınız?’ Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmamın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem Milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de Milletim de bizi affetsin.” Dediğini anlattı
08.06.2018 tarihinde CNN Türk’e vermiş olduğu mülakatta; “FETÖ’yü biz büyüttük, aldatıldık” cümlesini de yine Recep Tayyip Erdoğan kurmuştur dediğini de ekledi Ümit hoca.
FETÖ, Haçlı Seferi olduğunu da gizlememiştir. Haçlı Seferlerini olumlu gören FETÖ terör örgütü elebaşı Fettullah Gülen, 20 Ağustos 2016 tarihinde “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir demiştir. FETÖ elebaşı; Papa 2. Jean Paul’a Şubat 1998 tarihli mektubunda, “…Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinler arası diyalog için papalık konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz…” demiştir. Hatta FETÖ elebaşı ve yanındakiler, Vatikan ziyaretlerinde, Papa’nın elini öpmüşlerdir. Ayrıca bilindiği üzere FETÖ elebaşının da cenazesi, İslam’ı usullere göre değil Protestan usullere göre gömülmüştür dedi Ümit hoca ve “Sözlerimde Erdoğan’ın kişiliğini hedef alan hiçbir hakaret unsuru yoktur. Eylem ve politikalarının eleştirisi vardır. Bunları Erdoğan’ın kendisi söylemekte, kabul etmekte ve hatta “Rabbim ve Milletim beni affetsin” diyerek, pişmanlığını dile getirmektedir. Erdoğan’ın kendisinin kabul ettiği, benimsediği fikirlerinin tarafımca dile getirilmesi, hakaret fiilinin TCK kapsamında tanımlanan unsurlarına uygun düşmediği için isnat edilen fiilin sübuta erdiğini kabul etmek mümkün değildir” diyerek beraatını talep etti Ümit hoca.
Anayasamızın 138. maddesinin 1 ve 2. fıkraları; “Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler, hiçbir organ, makam veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.” şeklinde düzenlenmiştir, diyerek de hakime pozisyonunu hatırlattı.
Gelelim esas tutukluluğuna neden olan diğer davaya.
Söz konusu dava ise Kayseri’de bir sığınmacı ailenin küçük yaşta kızının cinsel tacize uğraması sonucu tacizi yapan Suriyeli’nin ailesi tarafından polise teslim edilmemesi ve polise karşı direnilmesi karşısında halkın galeyana gelerek mahalleyi basması olayı.
Bu olayın müsebbibi olarak Ümit Özdağ’ın konuyla ilgisi olmayan tarihlerde, konuyla hiçbir şekilde organik bağı olmayan tweter paylaşımlarının gerekçe gösterilmesi ve ümit hocayı halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği suçlaması ile tutuklanması davası. Bu dava da 11 haziranda görülecek ve bu süre zarfında tutukluluk hali gerekmediği halde adeta hüküm giymiş gibi esareti devam edecek.
Her ne kadar vicdanlar kanamaya devam ediyorsa da umalım ki Adalet teyze ölmesin ve ölüm döşeğinden kalkmayı becerebilsin.
Umalım ki Hukukun doktorları Adalet Teyzeyi ayağa kaldırmayı başarabilsin ve Adalet teyze tekrar o meşhur terazisini yeniden tutabilir hale gelsin.