Kılıçdaroğlu nihayet gitti, şimdi ne olur?

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Kılıçdaroğlu nihayet gitti, şimdi ne olur?

Haluk Özdalga haluk.ozdalga@haber3.com

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP ve ülke açısından olumsuzluklarla dolu 13,5 yıllık genel başkanlığı acı şekilde son buldu. Artık o dönemi tarihçiler değerlendirecek.

Kılıçdaroğlu hayati Mayıs seçimlerini ve ardından büyük yenilgiyi kötü yönettiği gibi, son Kurultay sürecinde, hatta Kurultay salonunda dahi iyi sınav veremedi. İlk turda sonuç belli olmuştu, çekilmesi gerekiyordu, ama koşa koşa ikinci tur oy vermeye gitti. Koltuk hırsına bakın!

Düşünün ki bu, milletin gözünün içine baka baka “ben hayatımda hiç aday olmadım, aday gösterildim” diyebilen birisi.

Ardından, rakibini delegelerin önünde kısa bir konuşmayla tebrik etmeyi beklemeden Kurultay’ı ve siyaset sahnesini terk etti.

Defalarca yazdığım gibi, keşke sahneyi çok daha önce, hiç değilse Mayıs seçimlerinden önce terk etseydi!

Pek çok kimse Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını öngörüyordu- ben dahil. Kurultay salonunda gazetecilerin tahmini, Kılıçdaroğlu’nun 100 civarı fark yapacağı idi. Haklı gerekçeleri vardı: Kılıçdaroğlu’nun adaylığını 771 delege imzalamıştı. Geri kalan tüm delegeler Özgür Özel’e oy verse dahi, Kılıçdaroğlu’nun 180 farkla kazanması gerekiyordu!

Ama öyle olmadı. O arada görünen, İstanbul BB Ekrem İmamoğlu’nun “maddi ikna gücü” epey etkili oldu.

Konuştuğum pek çok aktif CHP’li Özel’i tercih etme gerekçesi olarak “Kılıçdaroğlu’ndan daha kötüsü olmaz” görüşünü ileri sürüyordu. Son tahlilde sonucu belirleyen, Kılıçdaroğlu’nun başarısız performansının kamuoyunda yarattığı etki oldu diyebiliriz.

Şimdi ne olacak? AKP ve Erdoğan iktidarına ciddi bir seçenek doğacak mı?

Elbet parti ve kamuoyu yeni Genel Başkan Özgür Özel’e bir fırsat tanımalı, bekleyip performansını görmeli.

Ama pek çok nedenle umutlu olabilmek zor.

Özel beş dönemdir milletvekili ve Kılıçdaroğlu’nun en yakınında yıllarca üst düzey görevler yaptı. Yanlış politikalarının hiçbirine karşı tavır almadı, farklı bir bakış ortaya koymadı, koyamadı. Tüm yanlışları savundu, arkasında durdu.

Adaylığını ilan ettikten sonra “değişim” sloganı altında yürüttüğü kampanya sırasında, ciddiye alınabilecek bir değişim programı kamuoyuna sunamadı. Önerdiği değişimin içini dolduramadı. Kurultayda yaptığı uzun konuşma da zayıftı; CHP’nin şiddetle ihtiyaç duyduğu yenilenme programının ipuçları bile yoktu.

İkinci olarak, yeni Genel Başkan’ın yanında güçlü bir kadro yok. Devasa sorunların üstesinden gelebilecek kadroları, istim arkadan gelsin anlayışı ile sonradan siparişle derleyebilmek zordur.

Üçüncü olarak üstünde az durulan bir sorun daha var. Eski CHP 1980 askeri müdahalesi ile kapatıldı ve bitti. 1992’de tekrar açıldıktan sonraki 30 yılı aşkın sürenin neredeyse tamamı Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu yönetimi altında geçti.

Bu iki başkan döneminde yeni bir CHP doğdu. Yeni CHP, yapısı ve işleyişi sağlıksız, hastalıklı bir yapı oldu. Bunun en büyük kanıtı partinin aldığı seçim sonuçlarıdır.

CHP’liler üçüncü Genel Başkan Bülent Ecevit’in adını sık sık propaganda için kullanıyor. Bir de onun 1980 sonrasında yönelttiği ciddi eleştirileri dikkate alsınlar. Ecevit’in kesin inancı, sıklıkla dile getirdiği gibi, CHP örgütlerinin iflah olmaz şekilde halktan kopuk hizipçilik yapılarına dönüşmüş olduğu idi.

CHP artık 1980 öncesinin, 43-45 yıl öncesinin partisi değil. Bir halk hareketini teşkilatlandırma girişimi olan Sivas Kongresi CHP’nin ilk kurultayı kabul edilmişti. Ama yeni CHP artık o noktada da anlamlı bağlara sahip değil.

Buna karşılık yeni Genel Başkan, parti örgütlerinin köklü bir dönüşümü için elle tutulur bir birikime sahip değil. Gözle görülür bir vizyon veya irade sergilemiyor.

İmamoğlu İstanbul seçimlerini kazansın veya kaybetsin, Özel’in onunla ilişkilerini nasıl yöneteceği ise ciddi riskler taşıyan bir muamma.

Her şeye rağmen CHP’nin yeni Genel Başkan’ı Özel’e başarılar diliyorum. Çünkü ana muhalefet partisinin performansı ve başarısı bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor.

">

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP ve ülke açısından olumsuzluklarla dolu 13,5 yıllık genel başkanlığı acı şekilde son buldu. Artık o dönemi tarihçiler değerlendirecek.

Kılıçdaroğlu hayati Mayıs seçimlerini ve ardından büyük yenilgiyi kötü yönettiği gibi, son Kurultay sürecinde, hatta Kurultay salonunda dahi iyi sınav veremedi. İlk turda sonuç belli olmuştu, çekilmesi gerekiyordu, ama koşa koşa ikinci tur oy vermeye gitti. Koltuk hırsına bakın!

Düşünün ki bu, milletin gözünün içine baka baka “ben hayatımda hiç aday olmadım, aday gösterildim” diyebilen birisi.

Ardından, rakibini delegelerin önünde kısa bir konuşmayla tebrik etmeyi beklemeden Kurultay’ı ve siyaset sahnesini terk etti.

Defalarca yazdığım gibi, keşke sahneyi çok daha önce, hiç değilse Mayıs seçimlerinden önce terk etseydi!

Pek çok kimse Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını öngörüyordu- ben dahil. Kurultay salonunda gazetecilerin tahmini, Kılıçdaroğlu’nun 100 civarı fark yapacağı idi. Haklı gerekçeleri vardı: Kılıçdaroğlu’nun adaylığını 771 delege imzalamıştı. Geri kalan tüm delegeler Özgür Özel’e oy verse dahi, Kılıçdaroğlu’nun 180 farkla kazanması gerekiyordu!

Ama öyle olmadı. O arada görünen, İstanbul BB Ekrem İmamoğlu’nun “maddi ikna gücü” epey etkili oldu.

Konuştuğum pek çok aktif CHP’li Özel’i tercih etme gerekçesi olarak “Kılıçdaroğlu’ndan daha kötüsü olmaz” görüşünü ileri sürüyordu. Son tahlilde sonucu belirleyen, Kılıçdaroğlu’nun başarısız performansının kamuoyunda yarattığı etki oldu diyebiliriz.

Şimdi ne olacak? AKP ve Erdoğan iktidarına ciddi bir seçenek doğacak mı?

Elbet parti ve kamuoyu yeni Genel Başkan Özgür Özel’e bir fırsat tanımalı, bekleyip performansını görmeli.

Ama pek çok nedenle umutlu olabilmek zor.

Özel beş dönemdir milletvekili ve Kılıçdaroğlu’nun en yakınında yıllarca üst düzey görevler yaptı. Yanlış politikalarının hiçbirine karşı tavır almadı, farklı bir bakış ortaya koymadı, koyamadı. Tüm yanlışları savundu, arkasında durdu.

Adaylığını ilan ettikten sonra “değişim” sloganı altında yürüttüğü kampanya sırasında, ciddiye alınabilecek bir değişim programı kamuoyuna sunamadı. Önerdiği değişimin içini dolduramadı. Kurultayda yaptığı uzun konuşma da zayıftı; CHP’nin şiddetle ihtiyaç duyduğu yenilenme programının ipuçları bile yoktu.

İkinci olarak, yeni Genel Başkan’ın yanında güçlü bir kadro yok. Devasa sorunların üstesinden gelebilecek kadroları, istim arkadan gelsin anlayışı ile sonradan siparişle derleyebilmek zordur.

Üçüncü olarak üstünde az durulan bir sorun daha var. Eski CHP 1980 askeri müdahalesi ile kapatıldı ve bitti. 1992’de tekrar açıldıktan sonraki 30 yılı aşkın sürenin neredeyse tamamı Deniz Baykal ve Kılıçdaroğlu yönetimi altında geçti.

Bu iki başkan döneminde yeni bir CHP doğdu. Yeni CHP, yapısı ve işleyişi sağlıksız, hastalıklı bir yapı oldu. Bunun en büyük kanıtı partinin aldığı seçim sonuçlarıdır.

CHP’liler üçüncü Genel Başkan Bülent Ecevit’in adını sık sık propaganda için kullanıyor. Bir de onun 1980 sonrasında yönelttiği ciddi eleştirileri dikkate alsınlar. Ecevit’in kesin inancı, sıklıkla dile getirdiği gibi, CHP örgütlerinin iflah olmaz şekilde halktan kopuk hizipçilik yapılarına dönüşmüş olduğu idi.

CHP artık 1980 öncesinin, 43-45 yıl öncesinin partisi değil. Bir halk hareketini teşkilatlandırma girişimi olan Sivas Kongresi CHP’nin ilk kurultayı kabul edilmişti. Ama yeni CHP artık o noktada da anlamlı bağlara sahip değil.

Buna karşılık yeni Genel Başkan, parti örgütlerinin köklü bir dönüşümü için elle tutulur bir birikime sahip değil. Gözle görülür bir vizyon veya irade sergilemiyor.

İmamoğlu İstanbul seçimlerini kazansın veya kaybetsin, Özel’in onunla ilişkilerini nasıl yöneteceği ise ciddi riskler taşıyan bir muamma.

Her şeye rağmen CHP’nin yeni Genel Başkan’ı Özel’e başarılar diliyorum. Çünkü ana muhalefet partisinin performansı ve başarısı bütün Türkiye’yi ilgilendiriyor.

Tüm yazılarını göster