Sibel Aslan 27 yaşında kanser savaşcısı....

Kendime geldiğimde kistten kurtuldum diye düşünüyordum ama öyle olmadı....

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Kendime geldiğimde kistten kurtuldum diye düşünüyordum ama öyle olmadı. İçeri de bulunan kan temizlenmiş, bağırsaklar karın duvarından ayrılmış ve bir parça örnek alınarak bitirilmişti. Yirmi beş günlük bir hastane serüvenim bu şeklide başladı. 

Sibel Aslan 27 yaşında genç ve güzel bir kadın, Ankara’ da yaşıyor amazon kadını, kanser savaşcısı, kanserle olan yolculuğunun başını bu sözlerle anlatıyor. Ayrıntılar röportajın devamında….

 Sen, insan olmayı başarabilmek için doğduğunu anlamadıysan, hangi dine inandığının hiçbir anlamı yok. Çünkü din gidilen bir yoldur, varılan yer değil. Yaradan'ın suretinde yaratıldığını, onu temsil ettiğini, yaşama duyduğun saygının ölçümü için burada testte olduğunu unutmayacaksın. İlla taraf tutacaksan tek bir taraf olduğunu, yaşamın tarafında olman gerektiğini unutmayacaksın ! Insan olmak, asıl önemli olanın ne olduğunu anlamakla başlar ve asla unutmamakla şekillenir. " 

İnstagram hesabınızda Azra Kohen’in kitabından bir bölüm paylaşmışsınız, aslında dinlerin de ötesinde insan olmaktan bahsediyor çok güzel bir söz. Bu hastalıkla tanıştıktan sonra kendi içinize döndüğünüzü ve kendinizi daha iyi tanımaya başladığınızı, söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle evet diyebilirim. Normal giden bir hayatınız varken bir sabah uyandığınızda başka bir dünya ya gözlerinizi açıyorsunuz. Bu durum bir annenin doğumunun başlaması gibi bir şey. Sancılı bir şekilde başlayan doğum ve sonrasında hiç bilmediğiniz bir yere uyanmış olmak. Ben içerisinde bulunduğum durumu da böyle görüyorum. Bunca zaman bir plasentanın içerisindeydim ve korumada olduğumu hissediyordum. Farklı bir dünya ya gözlerimi açtığım ilk anda ise kendimi çok savunmasız ve hissiz hissettim. Bir şeylere anlam yükleyemiyor olmak çok rahatsız ediciydi. Anlamını bildiğiniz tek kelime ise Kanserdi. İlk duyduğunuzda çok korkutucu bir kelime olarak geliyor. Peki bu kelimelere de anlamları bizler yüklemiyor muyduk?   Bende anlamını değiştirirsem o kadar da korkutucu olmayacağını düşündüm. Tek sorun yerine nasıl bir anlam koymam gerektiğiydi. Bende adını dönüşüm olarak nitelendirdim. Çünkü ilk andan şu ana kadar neden ben demeden ne öğrenmem gerekiyor ki bunu yaşıyorum diye içimde bir merak oluştu. Bende bu merakın peşinden giderek kendimde tam ve bütün olabilmeyi hedefledim. 

Kimdir Sibel Aslan, kaç yaşında, ne yer ne içer, neler yapar, biraz kendinizden bahseder misiniz?

27 yaşındayım ve ailemle yaşıyorum. Üniversite mezunuyum ama sağlık durumumdan kaynaklı çalışmıyorum.  İlaçtan kaynaklı yan etki yaşamıyorsam her şeyimle kendim ilgileniyorum. Bazı zamanlar şiddetli ağrılarım olduğunda annem ya da ablam yardımcı oluyor.  Aslında kendime bir düzen oluşturdum ve o şekilde ilerliyorum.  Her gün düzenli olarak 22:00 – 05:00 saatlerinde uyuyorum.  Işık görmeyen karanlık bir odada uyuyarak melatonin hormonun salgılanmasıyla, vücudun kendini yenilenmesi, bağışıklık sisteminin güçlenmesi gibi birçok faydası vardır. Tek bir ilacın beni iyileştireceğini düşünmüyorum. Buna destek olarak hayatınızı nasıl yaşadığınız ve nasıl beslendiğinizde çok önemli. Beslenme şeklim genelde sebze, meyve, çiğ kuruyemiş ve baklagiller tüketiyorum. Hiç mi hayvansal gıda tüketmiyorsun diye kafanızda bir soru işareti olabilir. Evet tüketmiyorum ve son iki aydır vegan beslenmeyi deniyorum. Öncesinde de vejetaryen beslenme düzeni içindeydim. Neden bunlar protein almıyorsun, kan değerlerin kötü çıkar gibi sorulara çok maruz kaldım ama şu ana kadar da hiçbir problem yaşamadım. Öyle bir durum olsa doktorum gerekli uyarıda bulunmaktan kaçınmıyor. Vegan beslenmek şu an bana çok iyi geliyor. Kullandığım ilaç yoğun bir şekilde sindirim sistemimi etkilediği için hayvansal bir ürün tükettikten sonra günlerce yoğun ağrılara maruz kalıyorum. Bu benim bedenim için geçerli bir durum bir başkasında bu ilaç farklı etkiler gösterebilir.  Geri kalan zamanlarda kitap, dergi, makale okumayı seviyorum. Araştırmayı yeni şeyler öğrenmeyi bu süreçte evde olduğum için daha rahat bir şekilde yapabiliyorum. Doktorlarımla bile daha iyi iletişim kurabilmek adına anatomi çalışırdım. Örneğin bir kan testi yaptırırsınız ve doktor size açıklar ama anlamazsınız. Anlamadığınız içinde kafanızda hep bir belirsizlik oluşur. Ben bu belirsizliklere maruz kalmak istemedim. Şu an doktorumla harika bir iletişimimiz var. Bütün tedavimi takip edebiliyorum, sonuçlarımı okuyabiliyorum. Hatta doktorum okudun mu diye soruyor. Bende evet diyerek karşılık veriyorum. Kafama takılan bir durum olup olmadığını soruyor ve sürece devam ediyoruz. Kendimi bu şekilde daha güvende hissediyorum. Hastalık serüvenim başlamadan önce de yoga yapmaya başlamıştım. Doğru nefes alıp vermenin bedenimde nasıl iyileşmeye sağladığını deneyimlemiş birisiyim ve her zaman da gerçek iyileşmenin insanın içinde olduğuna inanırım. Bununda en büyük kanıtı her şeyin zihinde başlıyor olmasıdır. 

Eskiden sağlıksız bir yaşamın fazla sigara, içki tüketmenin kansere yol açtığı düşünülürdü ama artık çok sağlıklı yaşayanların da kanser olduğunu görüyoruz. Siz kanser ile nasıl tanıştınız? Nasıl öğrendiniz? Kaçıncı Evre Kansersiniz?

Benim hikayem iki bin on altı yılının nisan ayında kasıklarımda şiddetli ağrılar hissederek başladı. Bu ağrılar yavaş yavaş yürümemi kısıtlamaya başlamıştı .Farklı  hastanelere  gitmeme rağmen net bır teşhis konulamadı. Ağrıların derecesi artmaya başladıkça yürüyemiyor, ihtiyaçlarımı da birinin yardım etmesi ile karşılıyordum. Tabi bu ağrılar sürekli değil iki üç haftalık aralıklarla ortaya çıkıyordu. Aralık ayında ise tekrar kontrollerimi yaptırdığım sırada sağ yumurtalıkta on santim bir kist artık kendini göstermişti. Bir kist olduğu kötü huylu olmadığı herkeste olabildiği söylendi. Önce ilaç tedavisi eğer olmazsa ameliyatla alınması planlanıyordu. Bu donemde yoga da yapıyordum. Hastalıkların zihinsel olarak nasıl oluşabildiği ve aynı zihinle iyileştirebileceğine de inancım vardı. Doğru nefes alarak vücudum da oksijenin kesildiği ve hastalığın oluştuğu yeri onarmak istiyordum. Bir nisan iki bin on yedi de yoga için gittiğim yerde sohbet esnasında şiddetli bir ağrı hissettim. (şaka mı diye düşünmedim değil  1 nisan olunca ) 

Birden kusmaya başladım ve vücudum da korkunç bir ağrı ile kıvrandım. Ambulans çağrıldı ve gerekli müdahaleler yapıldı. O an tek hatırladığım hocanın kurduğu cümle olmuştu. Artık İyileşme zamanı demişti. Hastanede testler yapıldıktan sonra kıstın patladığı ve iç kanama olduğu ve acil müdahale edilmesi gerekiyordu. O hastanede yer olmadığı için ben o şekilde farklı bir hastaneye götürüldüm ve yeniden testler yapıldı. Tedavimin devam ettiği hastaneye götürüldüm. Acilde müdahale edilecek diye beklerken serum takıldı ve üç saat geçmesine rağmen hiçbir şey yapılmamıştı. Sabah 10 da gerçeklesen olay öğlen saat üç olmuş serum verilerek normalleştiriliyordu.  Yanıma seni çıkarıcaz diye birisi geldiğinde nasıl ya ıc kanama geçiriyorum eve mı göndereceksiniz diye sert çıkınca farklı bir doktora yönlendirildim. Hafta sonu olması ve nöbetçi doktorların olmuş olması da ayrı trajediydi. Neyse ki aksam yedi de ameliyata alındım. Dört saat suren ameliyatta içeride ki kist patlamış ve bağırsaklar o şiddetle karın duvarına yapışmıştı. Kendime geldiğimde kistten kurtuldum diye düşünüyordum ama öyle olmadı. İçeri de bulunan kan temizlenmiş, bağırsaklar karın duvarından ayrılmış ve bir parça örnek alınarak bitirilmişti. Yirmi beş günlük bir hastane serüvenim bu şeklide başladı. Biyopsi sonucunu beklerken aslında tam olarak o biyopsinin yapılmadığını öğrendik. Parça alınmış ama kitlenin teşhisi ne olduğu kısmında belirsizlik vardı. Kanser kelimesi geçiyor ama net bir veri yoktu. Aileme bu biyopsiyi şu hastaneye götürün orda yaptırın denildi. Sonuçlar çıkınca da net olarak doktorum yüzüme tümörümün çok aşırı agresif olduğunu ve yasamayacağımı söyledi. O an verebildiğim cevap bana verilen omur bu kadarsa yapacak bir şey yok olmuştu. Bu tarz iletişimsel durumlardan sonra burada ameliyat olmak istememiştim ve farklı doktorlar araştırdık. Tümör içerideydi ve ben 4. evre yumuşak doku kanseriydim ve akciğerimin her yerinde yayılım vardı. Şuan tedavimin devam ettiği hastanede harika bir doktorla buluştum.  Ameliyatım başaralı bir şekilde geçti ve kitle ile beraber sağ over alındı. Doktorunuza güveniyor olmak size net bir şekilde her şeyi ifade edebilmesi riskleri de anlatması ama beraber yapabileceğinizi hissetmek çok farklı. Benim cerrahım işinde çok iyi bir profesördü. Açık bir şekilde böyle bir türün burada da olmaması gerektiği ve ilk kez böyle bir şeyle karşılaştıklarını mantık çerçevesinde anlatmıştı. Akciğerlerim için endişe duyuyor ve hemen tedaviye başlanması gerektiğini zaman kaybetmemiz gerektiğini söyledi. Beni dünyanın en naif onkoloğuna emanet etti. Haziran ayından itibaren de toplamda on kür kemoterapi aldım. Kemoterapi bitince sonuçlarda gerileme değil ilerleme gözlendi. Kemoterapinin işe yaramadığı karar verilerek akıllı ilaç başlandı. İlaca devam ederken akciğer sönmesi oluştu ve acil müdahale edildi. Canlı canlı akciğerinize bir hortum takılıyor ve her şeyi hissediyorsunuz. Bu işlem sonrası doktorlar arasında tanınır olmuştum .Muayene gittiğimde nasılsın Sibel o nasıl bir akciğerdi diye merakla yanıma yaklaşıyorlardı. Fakülte de o hafta ders konusu olduğumdan bahsediliyordu .Akıllı ilaç kullanmaya devam ederken uterusta yeni bir tümör oluşmuştu ve tekrar ameliyat kararı verildi. Mayıs iki bin on sekizde tekrardan ameliyat oldum. Yedi aydır da akıllı ilaca devam etmekteyim akciğerimde bulunan hücreler de büyüme ya da küçülme gözlenmedi. Şu an hepsi stabil durumdalar buda ilacın etki ettiğinin göstergesidir.

İlk öğrendiğiniz zaman ne düşündünüz, tepkiniz nasıl oldu?

Hissizleştim ve ne hissetmem gerek bilmiyordum. Örneğin kontrole gidersiniz sonuçlar size kanser olduğunuzu söyler eve gider bu durumu idrak etmeye çalışırsınız. Benim öyle bir durumum olmadı, düşünmek için fırsatım yoktu. Hastane de yatıyordum ve tedavi görüyordum.  

Ne tür haberlerden etkileniyorsunuz, daha doğrusu ne tür haberler size daha umut aşılıyor ?

Dürüst olmak gerekirse çok uzun yıllardır televizyon izleyen birisi değilimdir.  Olumsuz haberleri görmekten de olabildiğince kaçınıyorum. Çok etkileniyorum ve bedenen de etkisini hissediyorum. Bir kız çocuğu yeğenim var ve en sevdiğim şey onunla beraber çizgi film izlemek diyebilirim.  Politik bir cevap olucak ama herkes gibi bende olumlu her şeyden mutlu oluyorum.  Bireysel olarak bir şeyler yaptığımda bu bana daha çok umut aşılıyor diyebilirim. Bir örnek vermem gerekirse de düzenli olarak ailecek her ay bir kurum belirleyip yardım etmeye çalışıyoruz. Birkaç kez tedavi gördüğüm hastanede lösemi tedavisi gören çocuklar için hikâye kitapları aldık ve dağıttık. Sonrasında bu durum beni çok etkiledi ve günlerce yataktan çıkamadım. Küçücük bedenlerine aldığı ilaçlara ben dayanamazken onları görünce çok etkilendim.  Bundan sonra da uzaktan görmeden yardım etmek istedim. 

Artık sosyal medya da pek çok kanser ya da başka bir hastalıkla mücadele eden insanların sayfalarını görüyoruz sizin de İnstagram’ da bir hesabınız var nasıl geliyor sosyal medya da olmak size?

Bu hesabı açma sebebim farkındalık oluşturmak ve öğrendiğim bilgileri, deneyimlerimi paylaşabilmek. Benim için bir diğer sebebi de şu an tedavimin devam ettiği hastanede tanıştığım bir arkadaşımın anısına diyebilirim. O da yumuşak doku kanseriydi ve bu şekilde tanışmıştık. Deneyimlerimizi paylaşıyor, farklı tedaviler araştırıyor bu yolda destek olmuştuk birbirimize ama birkaç ay öncesine kadar onu kaybettim. Bu duyguyu size anlatamam biz aynı hastalığın bizi buluşturduğu aynı anne babadan olmayan kardeş gibiydik. Bu hesabı birazda hiç tanımadığım milyonlarca kardeşlerime belki faydası dokunur diye açtım.  

Beslenme kanserle mücadele de ne kadar önemli mesela kemoterapi ile birlikte yenebilen ya da yenmemesi gereken yiyecekler hangileri?

Evet beslenme bana göre önemli bir konudur. Bu konuda uzman kişilerin kitaplarından, makalelerinden faydalanarak kendi beslenme düzenimi oluşturuyorum. Kemoterapi sürecinde doktorunuz size yememeniz gereken besinlerden ve nasıl beslenmeniz gerektiğinizden bahsediyor. Ben kemoterapi alırken beslenme de çok büyük sorunlar yaşamadım. Kan değerlerimin düşmemesi için fayda sağlayacak besinleri belirliyor ve ona göre tüketiyordum. Örnek vermem gerekirse de greyfurt ve nar kemoterapi sırasında yemeniz izin verilmez. İçlerinde bulunan bir enzimden dolayı ilacının etkisini değiştirebileceği söylenir.  

Neslican yumuşak doku kanseri olmuş, bacağı kesilmiş ve sosyal medyayı aktif kullanan sürekli umut aşılayan ve aslında kanserini pek de ciddiye almayan bir profil sergiliyor. Nasıl buluyorsunuz onun paylaşımlarını?

Evet youtube aboneleri arasında bende varım. Farkındalık için önemli bir karakter oldu bu konuda o yüzden destekliyorum. Bu hastalığı atlatacağımıza inanıyorum. 

Bazı bilim adamları aslında kanserin olmadan önce bir 5 yıl içinde şekillendiği ve öyle bir süreçte meydana geldiğini söylüyor, sizin kanseriniz de gelmeden önce vücudunuz da bazı değişiklikler yaptı mı?

Bu tarz yazılar bende okudum ama hiçbir belirti hissetmedim. Belirtiler olduysa bile bu konuda şu an ki kadar bilinçli olmadığım için fark edememiş olabilirim.  

Ailenizde kanser olmuş başka insanlar var mı?

Dedem mide kanserinden vefat etmiş, onun dışında da başka kimse yok diye biliyorum.  

Kanser olmadan önce nasıl bir Sibel Aslan vardı hayata nasıl bakardı, şimdi nasıl bir Sibel Aslan var?

Kanser olmadan önce duyarlı bir vatandaş olduğumu düşünürdüm ama şu an bu konuda daha duyarlı olduğumu düşünüyorum.  Bu tarz konularda algınız açıldıkça etrafınızda süren hayatı daha fazla gözlemlemeye ve anlamaya çalışıyorsunuz.  Dünyanın en kötü hastalığına sahip olduğum düşünülebilir ama hastaneye gidip geldikçe öyle hastalar gördüm ki kendimi unutup yanımdakilerin derdini dinledim. O an tek istediğim elimde sihirli değnek olsa da kendimden çok sana yardım edebilsem oluyor.   

">

Kendime geldiğimde kistten kurtuldum diye düşünüyordum ama öyle olmadı. İçeri de bulunan kan temizlenmiş, bağırsaklar karın duvarından ayrılmış ve bir parça örnek alınarak bitirilmişti. Yirmi beş günlük bir hastane serüvenim bu şeklide başladı. 

Sibel Aslan 27 yaşında genç ve güzel bir kadın, Ankara’ da yaşıyor amazon kadını, kanser savaşcısı, kanserle olan yolculuğunun başını bu sözlerle anlatıyor. Ayrıntılar röportajın devamında….

 Sen, insan olmayı başarabilmek için doğduğunu anlamadıysan, hangi dine inandığının hiçbir anlamı yok. Çünkü din gidilen bir yoldur, varılan yer değil. Yaradan'ın suretinde yaratıldığını, onu temsil ettiğini, yaşama duyduğun saygının ölçümü için burada testte olduğunu unutmayacaksın. İlla taraf tutacaksan tek bir taraf olduğunu, yaşamın tarafında olman gerektiğini unutmayacaksın ! Insan olmak, asıl önemli olanın ne olduğunu anlamakla başlar ve asla unutmamakla şekillenir. " 

İnstagram hesabınızda Azra Kohen’in kitabından bir bölüm paylaşmışsınız, aslında dinlerin de ötesinde insan olmaktan bahsediyor çok güzel bir söz. Bu hastalıkla tanıştıktan sonra kendi içinize döndüğünüzü ve kendinizi daha iyi tanımaya başladığınızı, söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle evet diyebilirim. Normal giden bir hayatınız varken bir sabah uyandığınızda başka bir dünya ya gözlerinizi açıyorsunuz. Bu durum bir annenin doğumunun başlaması gibi bir şey. Sancılı bir şekilde başlayan doğum ve sonrasında hiç bilmediğiniz bir yere uyanmış olmak. Ben içerisinde bulunduğum durumu da böyle görüyorum. Bunca zaman bir plasentanın içerisindeydim ve korumada olduğumu hissediyordum. Farklı bir dünya ya gözlerimi açtığım ilk anda ise kendimi çok savunmasız ve hissiz hissettim. Bir şeylere anlam yükleyemiyor olmak çok rahatsız ediciydi. Anlamını bildiğiniz tek kelime ise Kanserdi. İlk duyduğunuzda çok korkutucu bir kelime olarak geliyor. Peki bu kelimelere de anlamları bizler yüklemiyor muyduk?   Bende anlamını değiştirirsem o kadar da korkutucu olmayacağını düşündüm. Tek sorun yerine nasıl bir anlam koymam gerektiğiydi. Bende adını dönüşüm olarak nitelendirdim. Çünkü ilk andan şu ana kadar neden ben demeden ne öğrenmem gerekiyor ki bunu yaşıyorum diye içimde bir merak oluştu. Bende bu merakın peşinden giderek kendimde tam ve bütün olabilmeyi hedefledim. 

Kimdir Sibel Aslan, kaç yaşında, ne yer ne içer, neler yapar, biraz kendinizden bahseder misiniz?

27 yaşındayım ve ailemle yaşıyorum. Üniversite mezunuyum ama sağlık durumumdan kaynaklı çalışmıyorum.  İlaçtan kaynaklı yan etki yaşamıyorsam her şeyimle kendim ilgileniyorum. Bazı zamanlar şiddetli ağrılarım olduğunda annem ya da ablam yardımcı oluyor.  Aslında kendime bir düzen oluşturdum ve o şekilde ilerliyorum.  Her gün düzenli olarak 22:00 – 05:00 saatlerinde uyuyorum.  Işık görmeyen karanlık bir odada uyuyarak melatonin hormonun salgılanmasıyla, vücudun kendini yenilenmesi, bağışıklık sisteminin güçlenmesi gibi birçok faydası vardır. Tek bir ilacın beni iyileştireceğini düşünmüyorum. Buna destek olarak hayatınızı nasıl yaşadığınız ve nasıl beslendiğinizde çok önemli. Beslenme şeklim genelde sebze, meyve, çiğ kuruyemiş ve baklagiller tüketiyorum. Hiç mi hayvansal gıda tüketmiyorsun diye kafanızda bir soru işareti olabilir. Evet tüketmiyorum ve son iki aydır vegan beslenmeyi deniyorum. Öncesinde de vejetaryen beslenme düzeni içindeydim. Neden bunlar protein almıyorsun, kan değerlerin kötü çıkar gibi sorulara çok maruz kaldım ama şu ana kadar da hiçbir problem yaşamadım. Öyle bir durum olsa doktorum gerekli uyarıda bulunmaktan kaçınmıyor. Vegan beslenmek şu an bana çok iyi geliyor. Kullandığım ilaç yoğun bir şekilde sindirim sistemimi etkilediği için hayvansal bir ürün tükettikten sonra günlerce yoğun ağrılara maruz kalıyorum. Bu benim bedenim için geçerli bir durum bir başkasında bu ilaç farklı etkiler gösterebilir.  Geri kalan zamanlarda kitap, dergi, makale okumayı seviyorum. Araştırmayı yeni şeyler öğrenmeyi bu süreçte evde olduğum için daha rahat bir şekilde yapabiliyorum. Doktorlarımla bile daha iyi iletişim kurabilmek adına anatomi çalışırdım. Örneğin bir kan testi yaptırırsınız ve doktor size açıklar ama anlamazsınız. Anlamadığınız içinde kafanızda hep bir belirsizlik oluşur. Ben bu belirsizliklere maruz kalmak istemedim. Şu an doktorumla harika bir iletişimimiz var. Bütün tedavimi takip edebiliyorum, sonuçlarımı okuyabiliyorum. Hatta doktorum okudun mu diye soruyor. Bende evet diyerek karşılık veriyorum. Kafama takılan bir durum olup olmadığını soruyor ve sürece devam ediyoruz. Kendimi bu şekilde daha güvende hissediyorum. Hastalık serüvenim başlamadan önce de yoga yapmaya başlamıştım. Doğru nefes alıp vermenin bedenimde nasıl iyileşmeye sağladığını deneyimlemiş birisiyim ve her zaman da gerçek iyileşmenin insanın içinde olduğuna inanırım. Bununda en büyük kanıtı her şeyin zihinde başlıyor olmasıdır. 

Eskiden sağlıksız bir yaşamın fazla sigara, içki tüketmenin kansere yol açtığı düşünülürdü ama artık çok sağlıklı yaşayanların da kanser olduğunu görüyoruz. Siz kanser ile nasıl tanıştınız? Nasıl öğrendiniz? Kaçıncı Evre Kansersiniz?

Benim hikayem iki bin on altı yılının nisan ayında kasıklarımda şiddetli ağrılar hissederek başladı. Bu ağrılar yavaş yavaş yürümemi kısıtlamaya başlamıştı .Farklı  hastanelere  gitmeme rağmen net bır teşhis konulamadı. Ağrıların derecesi artmaya başladıkça yürüyemiyor, ihtiyaçlarımı da birinin yardım etmesi ile karşılıyordum. Tabi bu ağrılar sürekli değil iki üç haftalık aralıklarla ortaya çıkıyordu. Aralık ayında ise tekrar kontrollerimi yaptırdığım sırada sağ yumurtalıkta on santim bir kist artık kendini göstermişti. Bir kist olduğu kötü huylu olmadığı herkeste olabildiği söylendi. Önce ilaç tedavisi eğer olmazsa ameliyatla alınması planlanıyordu. Bu donemde yoga da yapıyordum. Hastalıkların zihinsel olarak nasıl oluşabildiği ve aynı zihinle iyileştirebileceğine de inancım vardı. Doğru nefes alarak vücudum da oksijenin kesildiği ve hastalığın oluştuğu yeri onarmak istiyordum. Bir nisan iki bin on yedi de yoga için gittiğim yerde sohbet esnasında şiddetli bir ağrı hissettim. (şaka mı diye düşünmedim değil  1 nisan olunca ) 

Birden kusmaya başladım ve vücudum da korkunç bir ağrı ile kıvrandım. Ambulans çağrıldı ve gerekli müdahaleler yapıldı. O an tek hatırladığım hocanın kurduğu cümle olmuştu. Artık İyileşme zamanı demişti. Hastanede testler yapıldıktan sonra kıstın patladığı ve iç kanama olduğu ve acil müdahale edilmesi gerekiyordu. O hastanede yer olmadığı için ben o şekilde farklı bir hastaneye götürüldüm ve yeniden testler yapıldı. Tedavimin devam ettiği hastaneye götürüldüm. Acilde müdahale edilecek diye beklerken serum takıldı ve üç saat geçmesine rağmen hiçbir şey yapılmamıştı. Sabah 10 da gerçeklesen olay öğlen saat üç olmuş serum verilerek normalleştiriliyordu.  Yanıma seni çıkarıcaz diye birisi geldiğinde nasıl ya ıc kanama geçiriyorum eve mı göndereceksiniz diye sert çıkınca farklı bir doktora yönlendirildim. Hafta sonu olması ve nöbetçi doktorların olmuş olması da ayrı trajediydi. Neyse ki aksam yedi de ameliyata alındım. Dört saat suren ameliyatta içeride ki kist patlamış ve bağırsaklar o şiddetle karın duvarına yapışmıştı. Kendime geldiğimde kistten kurtuldum diye düşünüyordum ama öyle olmadı. İçeri de bulunan kan temizlenmiş, bağırsaklar karın duvarından ayrılmış ve bir parça örnek alınarak bitirilmişti. Yirmi beş günlük bir hastane serüvenim bu şeklide başladı. Biyopsi sonucunu beklerken aslında tam olarak o biyopsinin yapılmadığını öğrendik. Parça alınmış ama kitlenin teşhisi ne olduğu kısmında belirsizlik vardı. Kanser kelimesi geçiyor ama net bir veri yoktu. Aileme bu biyopsiyi şu hastaneye götürün orda yaptırın denildi. Sonuçlar çıkınca da net olarak doktorum yüzüme tümörümün çok aşırı agresif olduğunu ve yasamayacağımı söyledi. O an verebildiğim cevap bana verilen omur bu kadarsa yapacak bir şey yok olmuştu. Bu tarz iletişimsel durumlardan sonra burada ameliyat olmak istememiştim ve farklı doktorlar araştırdık. Tümör içerideydi ve ben 4. evre yumuşak doku kanseriydim ve akciğerimin her yerinde yayılım vardı. Şuan tedavimin devam ettiği hastanede harika bir doktorla buluştum.  Ameliyatım başaralı bir şekilde geçti ve kitle ile beraber sağ over alındı. Doktorunuza güveniyor olmak size net bir şekilde her şeyi ifade edebilmesi riskleri de anlatması ama beraber yapabileceğinizi hissetmek çok farklı. Benim cerrahım işinde çok iyi bir profesördü. Açık bir şekilde böyle bir türün burada da olmaması gerektiği ve ilk kez böyle bir şeyle karşılaştıklarını mantık çerçevesinde anlatmıştı. Akciğerlerim için endişe duyuyor ve hemen tedaviye başlanması gerektiğini zaman kaybetmemiz gerektiğini söyledi. Beni dünyanın en naif onkoloğuna emanet etti. Haziran ayından itibaren de toplamda on kür kemoterapi aldım. Kemoterapi bitince sonuçlarda gerileme değil ilerleme gözlendi. Kemoterapinin işe yaramadığı karar verilerek akıllı ilaç başlandı. İlaca devam ederken akciğer sönmesi oluştu ve acil müdahale edildi. Canlı canlı akciğerinize bir hortum takılıyor ve her şeyi hissediyorsunuz. Bu işlem sonrası doktorlar arasında tanınır olmuştum .Muayene gittiğimde nasılsın Sibel o nasıl bir akciğerdi diye merakla yanıma yaklaşıyorlardı. Fakülte de o hafta ders konusu olduğumdan bahsediliyordu .Akıllı ilaç kullanmaya devam ederken uterusta yeni bir tümör oluşmuştu ve tekrar ameliyat kararı verildi. Mayıs iki bin on sekizde tekrardan ameliyat oldum. Yedi aydır da akıllı ilaca devam etmekteyim akciğerimde bulunan hücreler de büyüme ya da küçülme gözlenmedi. Şu an hepsi stabil durumdalar buda ilacın etki ettiğinin göstergesidir.

İlk öğrendiğiniz zaman ne düşündünüz, tepkiniz nasıl oldu?

Hissizleştim ve ne hissetmem gerek bilmiyordum. Örneğin kontrole gidersiniz sonuçlar size kanser olduğunuzu söyler eve gider bu durumu idrak etmeye çalışırsınız. Benim öyle bir durumum olmadı, düşünmek için fırsatım yoktu. Hastane de yatıyordum ve tedavi görüyordum.  

Ne tür haberlerden etkileniyorsunuz, daha doğrusu ne tür haberler size daha umut aşılıyor ?

Dürüst olmak gerekirse çok uzun yıllardır televizyon izleyen birisi değilimdir.  Olumsuz haberleri görmekten de olabildiğince kaçınıyorum. Çok etkileniyorum ve bedenen de etkisini hissediyorum. Bir kız çocuğu yeğenim var ve en sevdiğim şey onunla beraber çizgi film izlemek diyebilirim.  Politik bir cevap olucak ama herkes gibi bende olumlu her şeyden mutlu oluyorum.  Bireysel olarak bir şeyler yaptığımda bu bana daha çok umut aşılıyor diyebilirim. Bir örnek vermem gerekirse de düzenli olarak ailecek her ay bir kurum belirleyip yardım etmeye çalışıyoruz. Birkaç kez tedavi gördüğüm hastanede lösemi tedavisi gören çocuklar için hikâye kitapları aldık ve dağıttık. Sonrasında bu durum beni çok etkiledi ve günlerce yataktan çıkamadım. Küçücük bedenlerine aldığı ilaçlara ben dayanamazken onları görünce çok etkilendim.  Bundan sonra da uzaktan görmeden yardım etmek istedim. 

Artık sosyal medya da pek çok kanser ya da başka bir hastalıkla mücadele eden insanların sayfalarını görüyoruz sizin de İnstagram’ da bir hesabınız var nasıl geliyor sosyal medya da olmak size?

Bu hesabı açma sebebim farkındalık oluşturmak ve öğrendiğim bilgileri, deneyimlerimi paylaşabilmek. Benim için bir diğer sebebi de şu an tedavimin devam ettiği hastanede tanıştığım bir arkadaşımın anısına diyebilirim. O da yumuşak doku kanseriydi ve bu şekilde tanışmıştık. Deneyimlerimizi paylaşıyor, farklı tedaviler araştırıyor bu yolda destek olmuştuk birbirimize ama birkaç ay öncesine kadar onu kaybettim. Bu duyguyu size anlatamam biz aynı hastalığın bizi buluşturduğu aynı anne babadan olmayan kardeş gibiydik. Bu hesabı birazda hiç tanımadığım milyonlarca kardeşlerime belki faydası dokunur diye açtım.  

Beslenme kanserle mücadele de ne kadar önemli mesela kemoterapi ile birlikte yenebilen ya da yenmemesi gereken yiyecekler hangileri?

Evet beslenme bana göre önemli bir konudur. Bu konuda uzman kişilerin kitaplarından, makalelerinden faydalanarak kendi beslenme düzenimi oluşturuyorum. Kemoterapi sürecinde doktorunuz size yememeniz gereken besinlerden ve nasıl beslenmeniz gerektiğinizden bahsediyor. Ben kemoterapi alırken beslenme de çok büyük sorunlar yaşamadım. Kan değerlerimin düşmemesi için fayda sağlayacak besinleri belirliyor ve ona göre tüketiyordum. Örnek vermem gerekirse de greyfurt ve nar kemoterapi sırasında yemeniz izin verilmez. İçlerinde bulunan bir enzimden dolayı ilacının etkisini değiştirebileceği söylenir.  

Neslican yumuşak doku kanseri olmuş, bacağı kesilmiş ve sosyal medyayı aktif kullanan sürekli umut aşılayan ve aslında kanserini pek de ciddiye almayan bir profil sergiliyor. Nasıl buluyorsunuz onun paylaşımlarını?

Evet youtube aboneleri arasında bende varım. Farkındalık için önemli bir karakter oldu bu konuda o yüzden destekliyorum. Bu hastalığı atlatacağımıza inanıyorum. 

Bazı bilim adamları aslında kanserin olmadan önce bir 5 yıl içinde şekillendiği ve öyle bir süreçte meydana geldiğini söylüyor, sizin kanseriniz de gelmeden önce vücudunuz da bazı değişiklikler yaptı mı?

Bu tarz yazılar bende okudum ama hiçbir belirti hissetmedim. Belirtiler olduysa bile bu konuda şu an ki kadar bilinçli olmadığım için fark edememiş olabilirim.  

Ailenizde kanser olmuş başka insanlar var mı?

Dedem mide kanserinden vefat etmiş, onun dışında da başka kimse yok diye biliyorum.  

Kanser olmadan önce nasıl bir Sibel Aslan vardı hayata nasıl bakardı, şimdi nasıl bir Sibel Aslan var?

Kanser olmadan önce duyarlı bir vatandaş olduğumu düşünürdüm ama şu an bu konuda daha duyarlı olduğumu düşünüyorum.  Bu tarz konularda algınız açıldıkça etrafınızda süren hayatı daha fazla gözlemlemeye ve anlamaya çalışıyorsunuz.  Dünyanın en kötü hastalığına sahip olduğum düşünülebilir ama hastaneye gidip geldikçe öyle hastalar gördüm ki kendimi unutup yanımdakilerin derdini dinledim. O an tek istediğim elimde sihirli değnek olsa da kendimden çok sana yardım edebilsem oluyor.   

Tüm yazılarını göster