Uyuşturulmuş Zihinler

Futbol, Televizyon, Aşk, Cinsellik ve Sağlık daima çok satar, aynı zamanda ‘yok’ satar.Bu kuraldır...

Ebru Eğinlioğlu eeginlioglu@gmail.com

Futbol, Televizyon, Aşk, Cinsellik ve Sağlık daima çok satar, aynı zamanda ‘yok’ satar.

Bu kuraldır değişmez, zengin de olsanız, fakir de aranızdaki iletişim köprüsü bu dinamiklerle sağlanır…

Polemikler, magazin ve dedikoduyu saymıyorum.

Bir yayın kuruluşu iseniz, bütün işiniz bunlarladır.

Gazetenin en çok okunanları, televizyonların en çok izlenen programları bellidir, hep bunlar üzerine kurgulanır.

Biz de zaman zaman bu konulara, magazine, aşka vs giriyoruz. Çünkü başka türlü okunma oranınız yükselmiyor.

Bir yazarın sizi yakalaması için normal dışı bir şeyler yapması gerekir….

Yoksa size ne o yazarın bilgisinden, ya da siyasi fikrinden…

Herkes kendini çok zeki ve uyanık sayar ya bizim ülkemizde o yüzden size ne dedim….

Köşe yazarları mesela polemiğe girerler, biz de şaşkınlıkla okuruz o atışmaları. Samimiyetine inanırız bazen. Sonra bir bakarız, yahu siz zaten, birbirinizle görüşen, konuşan, tanışan tipler değil miydiniz?

Ne oldu da bu hallere düştünüz? Daha doğrusu, hangi çıkarlarınız, birbirine ters düştü de böyle oldunuz?

Bu duruma amiyane tabirle; tencere dibin kara, seninki benden kara denilir…

Futbola bakarsın, futbol çılgınlığı sadece bizim ülkeye özgü değil, tüm dünyada milyarlarca dolar yatırımı olan bir sektör….

Ama ben taraftara böylesine, hiçbir şey kazandırmayan, hiçbir katılımı olmayan, aptalca bir şey daha görmedim.  Yani sadece maç yapanları izle, onla tek yürek ol, kendini parala, futbolcu ve kulüp milyarlarca lira kazansın, sadece sana da taraftar olarak, kazanma gururu kalsın. Oh ne ala!

Yılda bilmem kaç saatini bu boş işe ayırırsın. Olmaz mı olur da, hiç böyle düşündünüz mü acaba? O boş işlere ayrılan saatlerde, daha faydalı neler yapılırdı diye?

Dün olanları hep beraber izledik, daha doğrusu bu zamana kadar ilk defa böyle bir şey izledim hayatımda. Ön saflardan, bir sürü insan sahaya indi, futbolcular anında içeri kaçtı, hakem de tabii ama her ne hikmetse, taraftar sahaya inmeden kaçtılar bir anda, artık ne oldu ise, medyumik bir özellik mi yakaladı hakem nedir bilemedim? Sonra birden ön saflardan fırlayan ne olduğu belirsiz onlarca insan, Her yer Taksim, Her Yer Direniş sloganı atarak, polisin üzerine plastik sandalyelerle saldırdılar. Ulusalcılar da, saldıranların Tekbir diye bağırdığını iddia etti.

Bu gün sosyal medya da yine insanlar ikiye bölündü, bir kısım Vandalizm, diğerleri Gezi üzerinden Çarşı grubuna yapılmış bir provakasyon dedi…

Sonuç ne oldu? Kim zarar gördü bu işten?  Yine birbirine düşürülmeye çalışılan gençlere ve halka olan oldu….

Lütfen artık, birilerinin şu ya da bu şekilde oyuncağı olmayın…

Gerçekten değmez, çünkü birileri adam gibi mücadele ederken, birileri de kaçak güreşiyor.

O kadar açık görünüyor ki her şey. Kendinizi bu kadar da aptal ve kullanılmış konumuna sokmayın. Kimse arkanızdan kahraman bile demiyor, gittiğinizle kalıyorsunuz…

Bir kısmın beyni dizilerle, magazinle, dedikodularla dolduruluyor. Kim kimle olmuş, kim kimden hamile kalmış. Aşk, meşk, cinsellik soslu internet ve gazete haberleri… Bir kısma maçtı, futboldu derken. Siz düşünemeyen, kafası çalışmayan, ilerleyemeyen bir topluluğun üyesi oluyorsunuz… Ve yıllar böyle boş boş akıp gidiyor….

Yine parasızlık, yine ezilmişlik, yine kaybetme üzerine günler, aylar geçiyor, üstelik birilerinde bu durum tam tersine işlerken siz hep kaybeden tarafta oluyorsunuz. Ve bu durumu aslında çok da fazla sorgulamıyor, kader deyip geçiyorsunuz….

">

Futbol, Televizyon, Aşk, Cinsellik ve Sağlık daima çok satar, aynı zamanda ‘yok’ satar.

Bu kuraldır değişmez, zengin de olsanız, fakir de aranızdaki iletişim köprüsü bu dinamiklerle sağlanır…

Polemikler, magazin ve dedikoduyu saymıyorum.

Bir yayın kuruluşu iseniz, bütün işiniz bunlarladır.

Gazetenin en çok okunanları, televizyonların en çok izlenen programları bellidir, hep bunlar üzerine kurgulanır.

Biz de zaman zaman bu konulara, magazine, aşka vs giriyoruz. Çünkü başka türlü okunma oranınız yükselmiyor.

Bir yazarın sizi yakalaması için normal dışı bir şeyler yapması gerekir….

Yoksa size ne o yazarın bilgisinden, ya da siyasi fikrinden…

Herkes kendini çok zeki ve uyanık sayar ya bizim ülkemizde o yüzden size ne dedim….

Köşe yazarları mesela polemiğe girerler, biz de şaşkınlıkla okuruz o atışmaları. Samimiyetine inanırız bazen. Sonra bir bakarız, yahu siz zaten, birbirinizle görüşen, konuşan, tanışan tipler değil miydiniz?

Ne oldu da bu hallere düştünüz? Daha doğrusu, hangi çıkarlarınız, birbirine ters düştü de böyle oldunuz?

Bu duruma amiyane tabirle; tencere dibin kara, seninki benden kara denilir…

Futbola bakarsın, futbol çılgınlığı sadece bizim ülkeye özgü değil, tüm dünyada milyarlarca dolar yatırımı olan bir sektör….

Ama ben taraftara böylesine, hiçbir şey kazandırmayan, hiçbir katılımı olmayan, aptalca bir şey daha görmedim.  Yani sadece maç yapanları izle, onla tek yürek ol, kendini parala, futbolcu ve kulüp milyarlarca lira kazansın, sadece sana da taraftar olarak, kazanma gururu kalsın. Oh ne ala!

Yılda bilmem kaç saatini bu boş işe ayırırsın. Olmaz mı olur da, hiç böyle düşündünüz mü acaba? O boş işlere ayrılan saatlerde, daha faydalı neler yapılırdı diye?

Dün olanları hep beraber izledik, daha doğrusu bu zamana kadar ilk defa böyle bir şey izledim hayatımda. Ön saflardan, bir sürü insan sahaya indi, futbolcular anında içeri kaçtı, hakem de tabii ama her ne hikmetse, taraftar sahaya inmeden kaçtılar bir anda, artık ne oldu ise, medyumik bir özellik mi yakaladı hakem nedir bilemedim? Sonra birden ön saflardan fırlayan ne olduğu belirsiz onlarca insan, Her yer Taksim, Her Yer Direniş sloganı atarak, polisin üzerine plastik sandalyelerle saldırdılar. Ulusalcılar da, saldıranların Tekbir diye bağırdığını iddia etti.

Bu gün sosyal medya da yine insanlar ikiye bölündü, bir kısım Vandalizm, diğerleri Gezi üzerinden Çarşı grubuna yapılmış bir provakasyon dedi…

Sonuç ne oldu? Kim zarar gördü bu işten?  Yine birbirine düşürülmeye çalışılan gençlere ve halka olan oldu….

Lütfen artık, birilerinin şu ya da bu şekilde oyuncağı olmayın…

Gerçekten değmez, çünkü birileri adam gibi mücadele ederken, birileri de kaçak güreşiyor.

O kadar açık görünüyor ki her şey. Kendinizi bu kadar da aptal ve kullanılmış konumuna sokmayın. Kimse arkanızdan kahraman bile demiyor, gittiğinizle kalıyorsunuz…

Bir kısmın beyni dizilerle, magazinle, dedikodularla dolduruluyor. Kim kimle olmuş, kim kimden hamile kalmış. Aşk, meşk, cinsellik soslu internet ve gazete haberleri… Bir kısma maçtı, futboldu derken. Siz düşünemeyen, kafası çalışmayan, ilerleyemeyen bir topluluğun üyesi oluyorsunuz… Ve yıllar böyle boş boş akıp gidiyor….

Yine parasızlık, yine ezilmişlik, yine kaybetme üzerine günler, aylar geçiyor, üstelik birilerinde bu durum tam tersine işlerken siz hep kaybeden tarafta oluyorsunuz. Ve bu durumu aslında çok da fazla sorgulamıyor, kader deyip geçiyorsunuz….

Tüm yazılarını göster