Ada’nın en huzursuz bekleyişi
Ada’nın en huzursuz bekleyişi
Yeşille mavinin hemhal olduğu küçük bir ada Bozcaada. İnsanları Türk ve Rum mimarisiyle yapılmış, her yanı çiçeklerle bezeli evleriyle, şehir hayatının boğuculuğundan oldukça uzak, ferah bir yaşantı sürdürmekteyken; önce küçük pansiyonlarla, sonrasında sağına soluna kondurulan birkaç otelle farklı bir hüviyet kazanıverdi ada kısa zamanda.
Yaz sezonunda akın akın kalabalıklar taşımaya başladı adanın ihtiyar feribotu birkaç yıl önce buraya. Bu da yetmeyince, denizin üzerine deniz otobüsleriyle görünmeyen bir asfalt döşendi. Kalabalıklar başka kalabalıklara tavsiye etti adayı ve zaman oldu, gece konaklayacak yer bulamayan misafirlerin günübirlik gezmeleri ‘Seneye bir daha geliriz.’ ile sona erdi.
Ada böyle bir rağbet görünce, artık aç gözlülükten mi, yoksa ihtiyaç hasıl olduğunu düşünmelerinden mi bilinmez, erk sahipleri kağıtlar üzerinde çizgiler çizdiler, parmaklarını şakaklarına koyup düşündüler, neticede adına ‘imar planı’ denilen ama esasında adanın idam fermanı olan belgeler imzaladılar.
Adanın esas yerlisi, kışın bile yuva bildikleri adada yaşayan insanlar, bu imar planına karşı çıktılar. Zaten 92 yılında yapılan bir başka plandan sonra adaya getirilen tuğlalar ve çimentolarla yapılan şekilsiz, şemailsiz, ruhtan yoksun yapılara bakarak derslerini çoktan almışlardı.