Türkiye'nin bir zamanlar masmavi cennetiydi... Şimdi ise ''gözyaşları'' havadan görüntülendi
Bir zamanlar Türkiye'nin cennet noktalarından biri olan Burdur Gölü de hem kuraklık hem de hatalı sulama nedeniyle yok olma noktasına geldi... Burdur Gölü'ndeki kuraklık nedeniyle göl kenarında kalan küçük su öbekleri Burdur Gölü'nün gözyaşları olarak anılmaya başladı.
Türkiye'nin en önemli doğal göllerinden Burdur Gölü'ndeki kuraklık son yıllarda hızlandı. Gölün sığ olan doğu tarafında görülen su çekilmeleri, son yıllarda kuzeyinde de ciddi ölçüde arttı. Ayrıca gölün derin kısımları olan batı ve güneyinde de su çekilmelerinin izleri giderek büyüyor. Gölün özellikle kuzey bölgelerinde su çekilmiş alanlardan geriye kalan ve 'Burdur Gölü'nün gözyaşları' olarak nitelendirilen küçük su öbekleri ile 10 yıl önce etrafı suyla kaplıyken çekilen sularla karada kalan küçük adacık, DHA ekibi tarafından görüntülendi. 2005 yılında ailesinden 5 kişiyi kanserden kaybettikten sonra doğa ve insan sağlığını korumak amacıyla Burdur Gölü kenarındaki Lisinia projesini başlatan Öztürk Sarıca, susuz ve kimyasal ilaçlardan uzak tarım uygulamaları üzerine birçok çalışma yaptı. Sarıca, Burdur Gölü'nde son yıllarda daha da artan su kaybına dikkati çekti.
Lisinia Doğa Yaşam Alanı kurucusu Öztürk Sarıca, “Doğamızı, insanların sağlığını korumak, gelecek nesillere temiz bir doğa bırakmak amacıyla 9 alt projeyle çalışmalarımıza başladık. Günümüzde üzerinde en çok durduğumuz ve hala başaramadığımızı düşündüğümüz proje, sular ve Burdur Gölü'yle ilgili projemiz. O günden beri gelecek nesillere hiç değilse içme sularının bırakılabilmesi, temiz doğa bırakılması için sürekli uyarılarda bulunuyoruz. Her geçen gün suların azalacağı, Burdur Gölü'nün çekileceği, yok olacağı ve bu durumun ileride çok ciddi sağlık sorunlarına yol açacağı konusunda uyarılarımız devam ediyor" diye konuştu. Şu ana kadar çok da ciddi çalışmalar yapılmadığını belirten Sarıca, “Göller Yöresi özellikle büyükbaş hayvancılık konusunda ciddi üretimin olduğu bir bölge. Bu bölgede mısır, yonca üretimi had safhalarda. Dolayısıyla suların yüzde 75'i maalesef büyükbaş hayvancılıkta mısır, yonca üretimi için kullanılıyor. Oysaki alternatif üretim modelleri noktasında küçükbaş hayvancılıkla ilgili burada çalışmalar yaptık. Türkiye'nin ve dünyanın en etçi ikinci ırkı olan Honamlı keçilerini çoğaltıp, etrafa dağılımlarını sağladık" ifadelerini kullandı.
Tasarruflu su, damla sulamayla yetişebilen gül tarımı ve susuz yetişen aromatik bitkilere yönelik çalışmalarını anlatan Öztürk Sarıca, “Susuz tarım ve yağmur tarım modellemeleriyle şu an 3 bin dekarlık alanda lavanta, kekik, ada çayı ve 34 ıtri bitkinin üretimini yapıyor ve bunları nihai ürünlere kadar dönüştürüyoruz. İnsanlar özellikle görsel bahçelerimizi gelip gördüklerinde bundan etkilensinler, katma değeri yüksek ürünlere geçsinler ve bir an evvel onlar da bu konuda katkı sunsunlar isteğiyle her geçen gün çalışmalarımızı artırarak devam ettiriyoruz" dedi.
2014 yılında Burdur Gölü'ne Hayat Verelim Derneği ile birlikte çektikleri 'Göle Yas' belgeselini hatırlatan Sarıca, “O sıralarda Burdur Gölü'nün içinde olan, şu an göl dışında kalan ada, maalesef doğudan hızlı bir şekilde çekilen Burdur Gölü'nün, artık batı, kuzeyden de çok hızlı bir şekilde çekilmiş olduğunu bize gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda bu çekilme çok hızlı bir şekilde devam edecek. Burdur Gölü artık her tarafından çekilmeye başlayacak" diye konuştu.