Başbakan Davutoğlu’nun Açıklamaları (3)

Başbakan Davutoğlu’nun Açıklamaları (3)

Başbakan Ahmet Davtoğlu, sözde soykırım tartışmalarının Türkiye'ye bir yaptırımı olup olmayacağı yönündeki bir soruya, "Siz güçlüyseniz kimse...

Başbakan Ahmet Davtoğlu, sözde soykırım tartışmalarının Türkiye'ye bir yaptırımı olup olmayacağı yönündeki bir soruya, "Siz güçlüyseniz kimse size maliyet ödetmez ama zayıfsanız en küçük olaydan bile maliyet ödetirler" diye cevap verdi. Türkiye'deki muhalefet partilerine mesaj gönderen Davutoğlu, "Demokrasi darbe yediğinde Mısır'da olduğu gibi sadece bir taraf değil birçok taraf kaybedecek. Allah muhafaza Türkiye'de bunlar olacak diye söylemiyorum. Etrafımız ateş çemberi ise herkesin bir ders çıkarması lazım" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, özel bir televizyon kanalının canlı yayınında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, Ermenistan ile girilen müzakere süreciyle ilgili, "Nefreti yaşatmaktansa barış üzerinden yeni bir hayat inşa edelim diyoruz. Bunu ben Sarkisyan'a da bir seferinde söyledim. "Gelin, şu reyonların bir tanesinden çekilin, bir iyi niyet gösterin." Azerbaycan da Allah için katı bir tutum içinde değildi. "Eğer çekilirlerse biz de sınırı açarız, siz de açarsınız" dediler. Açılmış olsaydı, şu anda bütün bu koridorlarda barış rüzgarı eserdi. Dolayısıyla birileri bu yaranın kapanmasını istemiyor. Sürekli bu yaranın deşilmesini istiyor ve birileri bize dönüp içkin bir suç atfetmek istiyor. Biz böyle bir suçu kabul etmeyiz. Bu üçüncü taraflara çağrımız, gölge etmesinler başka ihsan istemeyiz. Bıraksınlar, biz Türkler, Ermeniler dertleşiriz, hediye alır, veririz. Yaşmakla, yazmayla kadınlarımız, Ermeni sanatkarlarının Klasik Türk Müziğine yaptığı katkıları ortak dinleyerek Ermeni bestekarlardan, birlikte kendi dünyamızı keşfederiz. Bu sebeple, yine bu sene devrim mahiyetinde bir adım atıldı. İstanbul'da Ermeni Patrikhanesi'nin düzenlemesiyle bir anma töreni, taziye yapılacak. Hrant Dink'in vefatından sonra ortak dayanışma bilinç şimdi gösteriliyor. Hiçbir acıya gözümüzü kapatmayız" ifadelerini kullandı.

"SİZ GÜÇLÜYSENİZ KİMSE SİZE MALİYET ÖDETMEZ"

Davutoğlu, bir gazetecinin "100. yıl nedeniyle çok fazla ülkede soykırım tartışması yapılıyor. Bunun toplamda Türkiye'ye psikolojik maliyeti dışında bir maliyeti olacağını düşünüyor musunuz" sorusuna, "Siz güçlüyseniz kimse size maliyet ödetmez ama zayıfsanız en küçük olaydan bile maliyet ödetirler. Maalesef, dünyanın realitesi bu. Türkiye güçlüyse; ki bugün güçlüyüz, herkes bu kararı alırken 10 kere düşünür, aldıktan sonrada bunu pratik bir sonuca yansıtmamaya özen gösterir. Şimdi dikkat edin, parlamento kararları alınırken hep bir not düşüyorlar; hiçbir pratik karşılığı yoktur. Avrupa Parlamentosu kararının pratik bir sonucu doğmayacaktır, hukuki sonucu doğmayacaktır. Niye bunu söylüyorlar? Çünkü Türkiye güçlü. Biz güçsüz olursak, şimdi böyle davrananlar başka türlü davranmaya başlıyor. Yani bunun sonuçlarının ortaya çıkmasını isterler. Burada önemli olan, bir; ne olursa olsun hakkı, hukuku ve tarihi gerçeklik üzerinden insani olanı savunmak, iki; bunu savunurken bunu savunacak kadar güçlü olabilmek. O bakımdan bizde şimdi özgüven var. Hem insani olan bir tavır sergiliyoruz, bundan hiç gocunmadan sergiliyoruz, hem de birisi bu tavra karşı nefretle bize yaklaşırsa, öfkeyle bize yaklaşırsa buna mukavele edecek gücümüz de var. Yani bu hissi yaşadığımız zaman, gereğini her zaman yapabilecek durumdayız. Güçlü bir Türkiye ile kimse nihai kertede bozuşmak, karşı tarafta olmak istemez. Ama bir taraftan da "Acaba Türkiye'yi nereden zayıflatırım" diye de düşünmeye devam ederler. Biz de onlara karşı tavrımızı gerektiğinde gösteririz" şeklinde cevap verdi.

"İSLAM ARGÜMANINI KULLANAN BİR REJİM BU KADAR İDAM KARARI VERİYOR OLSAYDI, ACABA ŞU ANA KADAR KAÇ AMBARGOYA MUHATAP OLURDU"

Davutoğlu, programda Mısır ve Suriye'deki idam kararlarıyla ilgili sorulara da cevap verdi. Suriye ve Mısır'daki gelişmeleri değerlendiren Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:

En kolay katlanılan acılar, başkalarının acılarıdır. Biz şimdi bunu paylaştığımızı ifade ediyoruz. Bugün yaşanıyor… İnsanlar bile isteye hava bombardımanlarıyla yerlerinde sürüldüler ve 1,7 Milyon, toplamda 2 Milyona yakın insan sadece Türkiye "ye geldi. Bugün, etnik kıyım yaşanıyor Suriye'de. Açık ifade etmek gerekirse, mezhep çatışmaları sebebiyle Humus'ta belli yerlerde Sünni Suriyeliler oralardan, ya topyekun öldürüldüler ya da sürüldüler. Soykırıma benzer olaylar şu anlamda yaşanıyor. Kitle imha silahlarıyla, kimyasal silahlarla da 2013'ün Eylül'ünde yüzlerce insanın katledildiğini, Suriye rejimi tarafından görüyoruz. Öbür tarafta DEAŞ Suriye rejiminin katliamlarına benzer bir sürgün politikası takip ediyor. Yezidileri yerinden etmeye çalışıyor. Onlar da böyle bir etnik kıyımdan geçiyorlar. Dünya da bu olayları durdurma yönünde bir irade görmüyordunuz. İradeyi bırakın bugün UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) Başkanı Helen Clark buradaydı görüştük. Türkiye bu konuda, benzer ülkelerde bunun bedelini ödeyen ülkelere ciddi bir yardım dahi sağlanmıyor. Çünkü ölenler, Doğulu, Müslüman, Hıristiyan ama nihayet başka bir kültürün unsuru olarak görülüyor. Bu anlamda Müslümanlar'ın acılarına karşı son derece duyarsız bir uluslar arası psikoloji var. Neden IŞİD diye bir vaka İslam ile özdeştiriliyor da öldürülen 300 bin Suriyeli neden İslam ile özdeştirilmiyor? Bu "Müslümanlar niye öldürülüyor" diye biye sorulmuyor veya Mısır da acaba başka bir yerde olsa yani tersi olmuş olsaydı Batı "ya eleştirel bakan rejim ve İslam argümanını kullanan bir rejim bu kadar idam kararı veriyor olsaydı, acaba şu ana kadar kaç ambargoya muhatap olurdu. Yani düşünün ki Mısır kendisini İslam ile tanımlayan bir ülke olsaydı, Musri mesela, Musri Mübarek'i ve Mübarek'in bütün kadrosu, 2 sene önce Musri Cumhurbaşkanı iken Mübarek'in eski rejiminin idam kararları bin 300 aştı. Musri yapsaydı bunu, acaba İslam ile ilgili nasıl bir algı oluştururlardı ve ne kadar ambargo uygularlardı. Peki Sisi yaptığında ne fark var. Çünkü Sisi, Gazze'deki bütün tünelleri kapatıyor. Çünkü Sisi Gazze ablukasına yardım ediyor. Çünkü İsrail'in güvenliği Mısır'daki sıradan insanın onurunda daha önemli hale geliyor. Gazze tünellerini kapatmak, Gazze'ye giden o hayat yollarını kapatmak ne demek. Gazze ablukasına katkıda bulunmak ne demek. Türkiye için böyle bir şey düşünülebilir mi? Yani bu anlamda bir vesileyle zikrettim, sadece solcu, liberal, milliyetçi kim olursa olsun mesela Bosna Savaşı'nda herhangi birimizin, onurlu bir Türk'ün hangi ideolojiye mensup olursa olsun Bosnalılara ambargoya katılmak akıllarına gelir mi? Kuzey Irak'ta düşünebilir misiniz? En karşı olan bile bunu yapmaz. Bu farklı bir kültür. Ama bunu yaptığınız için ödüllendiriyor sizi ve sessiz kalınıyor."

"ETRAFIMIZ ATEŞ ÇEMBERİ İSE HERKESİN BİR DERS ÇIKARMASI LAZIM"

Başbakan Davutoğlu, Suriye ve diğer bölge ülkelerdeki gelişmeler ışığında muhalefet partilerine mesajlar verdi. Komşu ülkelerde yaşanan olaylardan herkesin dersler çıkarması gerektiğine dikkat çeken Davutoğlu, "Ben CHP'li vatandaşlarımıza, MHP'li vatandaşlarımıza, HDP'ye oy veren vatandaşlarımıza; Türk'ümüze, Kürt'ümüze, Alevimize, Sünnimize bu olaylardan çıkaracağımız dersin şu olduğunu söylüyorum: Bizim acımız bizimdir ve emin olun bizim acımıza ağlayacak çok fazla da insan bulamayabiliyoruz. O zaman siyasi rekabeti yapalım, karşılıklı gerekiyorsa ağır eleştiriler yapalım ama bilelim ki bu ülkelerde yaşayan insanların kaderi ortak. Yarın başımıza bir iş geldiğinde sadece ve sadece birbirimize bakacağız. Demokrasi darbe yediğinde Mısır'da olduğu gibi sadece bir taraf değil birçok taraf kaybedecek. Allah muhafaza Türkiye'de bunlar olacak diye söylemiyorum. Etrafımız ateş çemberi ise herkesin bir ders çıkarması lazım. Suriye'de özellikle uluslar arası, dikkat edin, Kobani olayları olduğunda bütün dünya Suriye'yi konuşuyordu değil mi? Türkiye'de de Suriye'yi konuşuyorlardı. Kobani olayları bitti peki ne oldu şimdi, yeniden inşa faaliyeti lazım yine Türkiye'den talep ediliyor. Ama bir anda Suriye gündemden düştü. Hep bir araç olarak görülüyor, şu olayı tırmandırmak için veya bu olayı unutturmak için. Mesela çok çarpıcı, Türkiye'deki medya da bunu kullanıyor. Çok ilginç bir şekilde İdlip muhaliflerin eline geçti. Haber oldu mu? Kobani kurtulurken en önemli haberdi; peki İdlip muhalifler tarafından kurtarıldı, İdlip'te önemli bir şehirde muhalifler hakim fakat sırf onu karalamak için ve Suriye rejimini meşru göstermek için muhalifler yerine "Nursa cephesi İdlip'i elegeçirdi" diye yazdılar. Halbuki bütün muhaliflerin katıldığı bir operasyondu, İdlip elegeçirildi. Halep'te muhalifler ciddi ilerlemeler sağlıyor ve rejim güçleri önemli ölçüde geri çekiliyor. Ama gündemde mi? Hayır. Neden; çünkü psikolojinin değişmesini istemiyorlar" diye konuştu.

Kaynak: İHA