İşte Ölümsüzlüğün Bitkisi Aloe Vera'nın sırrı
Mısırlılar bu bitkiye "ölümsüzlüğün bitkisi", Kızılderililer ise "cennetin âsâsı" ismini veriyorlar. Çünkü bu bitki, içinde polisakkaritlerin, vitaminlerin, çeşitli enzimlerin, aminoasitlerin ve minerallerin de yer aldığı 200'ün üzerinde bileşene sahip Sarımsak ve soğan gibi bitkilerin de dahil olduğu zambakgiller familyasında yer alan aloe vera, farklı kısımlarının farklı amaçlar için kullanılabildiği, besin değeri oldukça yüksek bir bitkidir.
"The Journal of Environmental Science and Health" adlı derginin verdiği bilgiye göre bu bitki aynı zamanda antibakteriyel, antiviral ve antifungal etkilere sahiptir. Yani Türkçesiyle söylemek gerekirse bakterileri, virüsleri ve mantarları önlemek konusunda oldukça faydalı bir bitki. Ancak bu bitki de, tıbbi amaçlarla kullanılan pek çok diğer bitki gibi uzun süre boyunca her gün tüketilmeye uygun değil.
Yapraklarının içinde bulunan jel benzeri maddenin %99'luk kısmı sudan oluşmaktadır ve bu jel 5000 yıldır insanlar tarafından tıbbi amaçla kullanılmaktadır. Aloe veranın sahip olduğu bu madde adeta bir vitamin ve mineral deposudur. İçerisinde A, C, E vitaminleri, folik asit, kolin, B1, B2, B3, B6 ve B12 vitaminleri, ayrıca kalsiyum, magnezyum, çinko, krom, selenyum, sodyum, demir ve potasyum elementlerini barındırmaktadır.
Aloe vera aynı zamanda aminoasit ve yağ asitleri bakımından da oldukça zengin bir bitkidir. Aminoasitler, proteinlerin yapı taşlarıdır. İnsan vücudu toplamda 22 farklı çeşit aminoasite ihtiyaç duyar ve bunların içinden 8 tanesi hayati öneme sahiptir. Aloe vera bitkisinde bulunan aminoasit sayısı ise 18-20 civarındadır ve bu sayının içine hayati olan 8 aminoasit de dahildir. Ayrıca bu bitki, önemli yağ asitleri olan üç farklı bitki sterolü içermektedir ve bunlar kandaki yağ oranının azalmasında, alerjilerin ve mide yanmasının tedavisinde oldukça etkilidir.