Avrupa Parlamentosu İstanbul Sözleşmesi'ne onay

Avrupa Parlamentosu, Türkiye'nin çekildiği AB'nin İstanbul Sözleşmesi'ne katılımını onayladı. AB Adalet Divanı, katılım için tüm üye ülkelerin onayının gerekli olmadığı yönünde görüş bildirmişti. Sözleşme'yi onaylamayan 6 üye ülke bulunuyor.

Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği'nin İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne katılımını onayladı. DW Türkçe'nin haberine göre böylece AB'nin İstanbul Sözleşmesi'ne katılım süreci altı yılın ardından tamamlanmış oldu.

Sözleşme, AB Konseyinin onayının ardından AB müktesebatına dahil edilecek ve sözleşmeyi onaylamayan üye ülkeler için de bağlayıcı olacak.

AB, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesi ve bununla mücadeleye ilişkin yasal olarak bağlayıcı ilk uluslararası belge olan İstanbul Sözleşmesi'ni 13 Haziran 2017 tarihinde imzalamıştı. AB ülkelerinin tamamı 2022 yılı Aralık ayı itibarıyla İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamış ve 21 ülke meclis onay sürecini tamamlamıştı. Ancak Macaristan, Slovakya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan ve Çekya'nın imza atmalarına rağmen meclisten geçirmemeleri nedeniyle Sözleşme yürürlüğe sokulamıyordu.

AB Adalet Divanı'nın 6 Ekim 2021 tarihli bilirkişi raporunda, Avrupa Birliği'nin İstanbul Sözleşmesi'ni tüm üye devletlerin onayı olmaksızın onaylayabileceğini teyit etmesi ise sürecin gidişatını değiştirdi. Adalet Divanı raporunda, AB'nin sözleşmeye katılımında uygun bağlamın, iltica ve suç vakalarında hukuki iş birliği ile AB kurumları ve kamu yönetiminin yükümlülükleri alanında olacağı belirtilmişti.

AP'DEN 6 ÜLKEYE ÇAĞRI

AB'nin İstanbul Sözleşmesi'ne taraf olmasının üye devletleri sözleşmeyi onaylamaktan muaf tutmadığına vurgu yapan Avrupa Parlamentosu üyeleri, sözleşmeyi henüz onaylamayan Bulgaristan, Çekya, Macaristan, Letonya, Litvanya ve Slovakya'yı gecikmeksizin meclis onay sürecini tamamlamaya çağırdı.

AP üyesi Polonyalı siyasetçi Łukasz Kohut, "Cinsiyete dayalı şiddet Avrupa'da çözülmemiş en büyük güncel sorun. AB'de her üç kadından biri fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Yani yaklaşık 62 milyon kadın. Artık yeter" dedi.

AP üyesi ve raportör Arba Kokalari ise şöyle konuştu:

"AB, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti durdurmak, mağdurları korumak ve failleri cezalandırmak için adım atmalı ve sözden eyleme geçmelidir. AB'nin nihayet Avrupa'daki kadınların güvenliği ve temel özgürlükleri için gerekli adımları atıyor olmasından büyük memnuniyet duyuyorum. Avrupa Parlamentosu'nun neredeyse on yıl süren baskılarının ardından şimdi İstanbul Sözleşmesi'nin onaylanması, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele ve şiddetin önlenmesinde standartları yükseltecektir."

TÜRKİYE ÇEKİLMİŞTİ

Avrupa Konseyi tarafından 2011 yılında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetin önlenmesinin yanı sıra cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını ve ayrımcı uygulamalara son verilmesini öngörüyor.

İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacılarından olan Türkiye, 20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden çekilmiş, 1 Temmuz'da da söz konusu adım yürürlüğe girmişti. Yoğun tartışmalara neden olan bu adıma muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve kadın hakları savunucularının yanı sıra Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile çok sayıda Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri tepki göstermişti.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR ?

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan sözleşmedir.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN AMACI

- Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.

- Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, bu sözleşmenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, toplumun her ferdini, özellikle de erkekleri ve erkek çocuklarını, tutumlarını değiştirmeye davet ederek, bireylerin vicdanlarını ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Esas itibariyle, erkeklerle kadınlar arasında daha fazla eşitlik sağlamaya yönelik çağrının yeniden yapılmasıdır; zira, kadınlara yönelik şiddetin kökleri, toplumda erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe dayanmakta ve bir hoşgörü ve inkar kültürünün sonucu olarak sürdürülmektedir.

Sonraki Haber