''3’üncü Dünya Savaşı başladı''

Türkiye'nin Ulusal Güvenliği ve Interpol başlıklı panelde konuşan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, 'Fiziki tehlikeler olarak baktığınızda bugün 3'üncü Dünya Savaşı başladı diye düşünebiliriz. Ordular artık karşı karşıya gelip de savaşmıyorlar.' dedi.

İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Ulusal Güvenlik ve Strateji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (USAM) düzenlediği panelin moderatörlüğünü İAÜ USAM Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Şevket Ayaz üstlenirken, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, İAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü Interpol-Europol Şube Müdürü Neslihan Türkün Alpay konuşmacı olarak yer aldı.

Konuşmacılardan emekli Büyükelçi Uluç Özülker bugün 3'üncü Dünya Savaşı'nın başlamış olarak değerlendirilebileceğini, tüm anlaşmalara rağmen ABD'nin elinde 7 bin 399 adet nükleer başlık, Rusya'nın ise elinde 7 bin 300 nükleer başlık olduğunu belirtti. Nükleer bir savaş çıkması ve nükleer silahların 10'da 1'inin dahi kullanılması halinde dünyanın 'yok' olacağını söyleyen Özülker, başat güçlerin bu nedenle kendi aralarında savaşa girmek yerine mikro milliyetçilik yolu ile devletleşme politikasına girdiğini ifade etti. Emekli Büyükelçi Özülker ayrıca 21'inci yüzyılda, 20'inci yüzyılın hantal kurumları ile dünyanın yönetilemediğini ve NATO'nun bunlardan biri olduğunu kaydetti.

“3’ÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI”

Ulusal güvenliğin iki farklı boyutta ele alınması gerektiğini belirten Özülker, fiziki tehlikeler ve 21'inci yüzyılda meydana gelen gelişmeler ile ortaya çıkan tehlikeler olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Devletlerin elindeki nükleer silahların 10'da birini dahi kullanmaları halinde dünya yok olabilir. Fiziki tehlikeler olarak baktığınızda bugün 3'üncü Dünya Savaşı başladı diye düşünebiliriz. Ordular artık karşı karşıya gelip de savaşmıyorlar. İndirim anlaşmalarına rağmen ABD'nin elinde 7 bin 390, Rusya'nın elinde ise 7 bin 300 nükleer başlık var. 9 tane ülkenin elinde nükleer başlık var. Bugün bir nükleer savaş çıkacak olsa ve bu silahların 10'da 1'i bile kullanılsa bu dünya yok olur. Dolayısıyla yukarıdaki başat güçler kendi aralarında bir savaşa girmek durumunda değiller. Onun yerine mikro milliyetçiliği teşvik ediyorlar. Mikro milliyetçilik yolu ile bir devletleşme politikasına giriyorlar ve vekalet savaşları yolu ile yukardan kendileri hakim pozisyonda olarak bu savaşları sürdürüyorlar. Başka bir deyişle burada kuklaları oynatıyorlar. Bu da kendi politikaları kapsamında dünya çapında çok ciddi sorunları da beraberinde getiriyor. Bizim Güneydoğu'da yaşamış olduğumuz sorun da aslında doğrudan doğruya bunun bir uzantısıdır."

“TÜRKİYE DE SİBER SALDIRILARA MARUZ KALDI”

Siber saldırıların ciddiyetine de dikkat çeken Emekli Büyükelçi Özülker, "En basit şekliyle bugün 'ABD Başkanı acaba Ruslar'ın oradaki bir müdahalesi ile mi seçildi?' diye düşünülüyor. Türkiye de geçmişte çok ciddi siber saldırılara maruz kalmış ve devlet katında üstesinden gelebilmek için örgütlenmek mecburiyetinde olan bir ülke konumunda. Siber saldırılarda bu iki konu ön plana çıkıyor. Bunun ötesinde ülkelerin jeopolitik ve jeostratejik yerleri dolayısıyla ortaya çıkan sorunlar var. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nin ne kadar merkezde olduğunu ve jeopolitik ve jeostratejik açıdan ne anlam taşıdığını çok net görebiliyorsunuz. Dolayısıyla ulusal sorun dediğinizde bütün bunların hepsinin birleşimi olarak sizin üzerinizdeki etkiler ve baskılar şeklinde ortaya çıkıyor" dedi.

“BM VE NATO İLE DÜNYA YÖNETİLEMİYOR”

20'inci yüzyılda ortaya çıkan kurumlar ile 21'inci yüzyılda dünyanın yönetilemediğini ifade eden Özülker, NATO'nun bu kurumlardan bir tanesi olduğunu belirterek şunları söyledi: "21'inci yüzyılda, Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO gibi 20'inci yüzyıl kurumları ile dünya yönetilemiyor. 21'inci yüzyıldaki iletişim ve teknoloji anormal süratli gelişmeler ile birlikte 20'inci yüzyıl hantal kurumlarının bunu devam ettirme şansı ortadan kalkmıştır."

“DOĞU AKDENİZ SURİYE’DEN DAHA ÖNEMLİ BİR KRİZ MERKEZİ OLABİLİR”

Türkiye'nin terör üreten bir coğrafyanın ortasında yer aldığını belirten ve Doğu Akdeniz'in gelecekte Suriye'den daha önemli bir tehdit haline gelebileceğini belirten İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu konu ile ilgili olarak şunları söyledi: "Doğu Akdeniz önemli bir kriz merkezidir. Hatta gelecekte Suriye'nin bile önüne geçebilir. Libya ile imzalanan mutabakat çok yerinde. Türkiye'nin ulusal çıkarları ve ulusal güvenliği açısından çok önemli. Bu mutabakat ile Yunanistan ile olası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, olası bir Mısır ve Yunanistan arasında sınırlandırması mutabakatından yana anlaşmasından önce davranılmış oldu. Libya ile Türkiye'nin kıyıları karşılıklı ve mutabakat gereği birleştirildi ve Yunanistan'ın Ege Adaları'nda iddia ettiği 6 mil üzerindeki kıta sahanlığının, özellikle Meis Adası'nın önüne geçildi. Doğu Akdeniz'in Yunanistan'ın bir iş gölü haline gelmesi, orada bulunan hidrokarbon ve buna benzer enerji yataklarının Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından gasp edilmesi önlendi. Bu tarihi bir adımdır ama devam etmek gerekiyor. Türkiye ile Libya yetmez. Türkiye ile Mısır, Türkiye ile Suriye ve Türkiye ile İsrail arasında da bu anlaşmanın pekiştirilmesi gerekiyor."

KIRMIZI BÜLTEN’İN SANILANIN AKSİNE TUTUKLANMA MÜZEKKERESİ FONKSİYONU BULUNMUYOR

Son olarak söz alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Interpol-Europol Şube Müdürü Neslihan Türkin Alpay ise, Interpol hakkında öğrencileri bilgilendirdi. Interpol-Europol yapılanmasının temel amacının Avrupa'nın daha güvenli bir yer olmasını sağlamak olduğunu ifade eden Alpay, öğrencilere Interpol'ün çalışma şekilleri, operasyonları ve çıkardığı bültenler hakkında örneklerle bilgi sundu. Alpay, kırmızı bültenin sanılanın aksine tutuklama müzekkeresi fonksiyonunun bulunmadığını, Europol ve Interpol ağında bulunan ülkelerde yakalama ve iade işlemleri için kullanıldığını ifade etti.

Sonraki Haber