Bilal Erdoğan'dan dikkat çeken ekonomik kriz açıklaması: ''Bu bir fırsat''

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan "Ben Tayyip Erdoğan’ın oğlu olduğum için değil, onun döneminde yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum" dediği konuşmasında "ekonomik kriz Türkiye için bir fırsat" ifadesini kullandı.

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından hazırlanan ‘Anadolu Soruyor’ programına konuk oldu.

Sözcü'den Müslüm Evci'nin haberine göre, asıl işinin gıda olduğunu söyleyen Bilal Erdoğan, ekonomik durumunun da iyi olduğunu belirtti.

Erdoğan, şöyle konuştu:

  Ben ilk gelirime lise son sınıftayken başladım. Orada bir süre çalıştım. O zaman katsayı mağduru olduğumuz için okulu asıyorduk, o zaman şantiyeye gidiyorduk.

Daha sonra Amerika'ya gittim. Orada para kazanmak için değil ama çeşitli aktiviteler yaptım. Dünya Bankası'nda 2 yıl çalıştım. Doktoraya başladığımda asistanlık yaptım.

Ders asistanlığı yaptım. Bunun üzerine de dövizle askerlik yapma hakkı elde ettim. Bunu da yaptım. 3 yıldan fazla yurt dışından fazla çalışan kişilere tanınan bir hak.

Bunu sorduğumda; ‘ben başbakanın oğluyum, gidip askerlik yapsam uygun olur mu’ diye. Dediler ‘bu hak kimde olsa kullanır’.

  Sonrasında bir lokanta işine girdik lisedeki arkadaşlarımla birlikte. Bugün benim mal varlığımdaki ekonomik durumum iyidir. Benim devletle işim yok. Kendi işim restoran işidir.

Aile üyeleri olarak inşaat işleri olan, devletle işi olmayan, ihaleye girmeyen yerimiz var. Bu şekilde hamdolsun kendimize gelecek gelirlerimiz var. Benim gıda işlerindeki ortaklarım bu işleri takip eder. Zamanımın çoğu vakıf işleriyle uğraşmakla geçiyor.

“2008-2009 KRİZİ BİTMEDİ”

Türkiye’de yaşanan ağır ekonomik krizi, 2008 ekonomik krizine bağlayan Bilal Erdoğan şunları söyledi:

Hayat pahalılığı bir gerçek. Bunu gıda işimizde de görüyoruz zaten. Biz aldığımız malın fiyatının nereden nereye geldiğini çok iyi görüyoruz.

  Dünyadaki bu enflasyonist gidişattan, önce salgın sonra savaş ve bunun getirdiği etkilerden biz de payımızı aldık.

Tabirimi mazur görün; ‘kaşarlandı’ diyorlar, dirençli diyorlar. Özellikle 2008-2009 krizi aslında 1929 büyük buhranından beri yaşanan en büyük kriz. Aslında 2008-2009 krizi, henüz bitmedi. O kriz sürüyor.

Salgın geldi krizi besledi, savaş geldi krizi besledi. Dünya, yapısal sorun olduğu için krizlerden kurtulamıyor aslında. Bir sürü birlik kurulmuş.

Şimdi Birleşmiş Milletler bir karar alamıyor, sorunları çözemiyor. Birleşmiş Milletler bu duruma geldikten sonra diğer kurumlar da çalışamıyor. UNESCO'dan Dünya Ticaret Örgütü'ne kadar hepsinin temelleri çatırdıyor.

Türkiye'de özellikle savaş devreye girince enerji maliyetlerinden ötürü etkilendik. Türkiye geçen sene sübvansiyon yaptı. Sübvansiyon yapıldığı zaman da vatandaş anlamıyor. ‘Bu böyle gitmeyecek’ dedi devlet de ‘vatandaşa biz bunu yansıtacağız' dedi. Buna vatandaşın tepki göstermesi gayet normal.

“EKONOMİK KRİZ TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSAT”

“Bu yaşadığımız ekonomik kriz ve devamının Türkiye için bir fırsat sunduğunu düşünüyorum” diyen Bilal Erdoğan açıklamalarını şöyle sürdürdü:

Bu fırsattan biz Türkiye olarak güçlenerek çıkabiliriz. Ama bu dönemin getirdiği bazı sancıları yaşayacağız.

Allah'ın izniyle Tayyip Erdoğan kimsenin açta açıkta kalmasına müsaade edecek bir lider değil. Ben bunu oğlu olarak biliyorum. Nasıl ki salgın döneminde vatandaşlara yardımlarda bulundu.

Diğer ülkeler ekonomilerini soğutma yönünde ilerlerken Türkiye ihracat yönünde ilerliyor. Bir geri çekilme, sonrasında atak evresine gidileceğini düşünüyorum.

“GENÇLER YURT DIŞINA GİTMEK İSTİYOR”

Babasının döneminde yaşadığı için kendisini şanslı hissettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

Biz hep tanınarak yaşadık. Ben Tayyip Erdoğan'ın oğlu olduğum için değil, onun döneminde yaşadığım için şanslı hissediyorum kendimi.

Siyaset, bir ülkenin önünün açılması demek. Gençler bu anlamda çok şanslı. Gençler yurt dışına gitmek, görmek, gezmek ve işe girmek istiyor.

Bir genç bana geçen gün dedi ki ‘gönderin, gitsin görsünler, öyle geri gelsinler'. Sanıyor musunuz ki, Almanya'da 3 bin euro kazanan biri, burada 50 bin lirayla yaşayan gibi yaşıyor mu? Burada 50 bin lira geliri olan zengin. Ama orada 3 bin euro alan kişi zorla geçiniyor belki de.

Bir gencimiz gitsin, Amerika'da tam burs kazanacak şekilde başarı yapsın, gelsin ülkesine hizmet etsin. Selçuk Bayraktar'lar gibi, ülkemize hizmet etsin.

Sosyal bilimlerde ciddi bir literatürümüz var aslında. Osmanlı döneminden bugüne çevrilmeyen, halen okunmayanlar var.

Osmanlı bu Batılılaşmayı nasıl yaşamadı? O günkü şartları bizim bilmemiz lazım. Gençlerimiz iddia sahibi Türkiye'yi tercih ediyor. Biz, Amerika'nın payandası olacak bir millet değiliz.

Sonraki Haber