Bilim Kurulu üyesi: ''Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin''

Koronavirüs salgınında vaka ve ölüm sayılarındaki hızlı artış sonrasında alınan yeni tedbir kararları tartışılırken, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, herkesin kendi OHAL’ini ilan etmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’de korona virüsü salgını kapsamında ağır hasta sayısı ve ölüm oranlarındaki artış sürerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara'daki kabine toplantısının ardından korona virüsü salgını ile mücadele için alınan yeni tedbirleri açıkladı.

GazeteDuvar'dan Müzeyyen Yüce'nin haberine göre Türk Tabipleri Birliği ve bazı uzmanlar, salgının kontrol altına alınabilmesi için 14 gün süreyle tam kapanma önerirken, yeni kısıtlamalar çerçevesinde sokağa çıkma yasağı sadece hafta sonları saat 20.00 ila 10.00 arasında uygulanacak. 65 yaş ve üstü için uygulanan belirli saatlerde sokağa çıkma uygulaması, çalışanlar hariç olmak üzere 20 yaş altını da kapsayacak. Restoran ve kafelerde sadece paket servis uygulamasına geçilirken, kıraathaneler de kapatılacak.

BİLİM KURULU ÜYESİ İLHAN: TEDBİRLER RİSKLİ KİŞİ VE YERLERE GÖRE ALINDI

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinin tavsiyelerinin uygulanıp uygulanmadığı merak edilirken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan’a göre kısıtlamalar toplumun tüm kesimleri düşünülerek belirlendi. Alınan tedbirlerin 20 yaş altı ve 65 yaş üstü riskli kişiler ile bulaşın en fazla olduğu riskli yerlere yönelik olduğuna dikkat çeken İlhan şunları söyledi:

“Bilim Kurulu, testlerin yapılmasından tedavi süreçlerine ve toplumdaki kısıtlamalara kadar her konuda görüşlerini bildiriyor. Çok farklı pencereden öneriler söz konusu olabiliyor ve bu önlemler bakanlık ile paylaşılıyor. Konunun Cumhurbaşkanlığı'na iletilmesinden sonraki süreç bizim danışmanlık ve bilimsel görüşümüzün ötesinde. Dolayısıyla alınan tedbirler 20 yaş altı ve 65 yaş üstü riskli kişiler ile bulaşın en fazla olduğu riskli yerlere yönelik. Bunlarla ilgili ciddi kısıtlamalar şu an için söz konusu."

 'HERKES KENDİ OHAL’İNİ İLAN ETSİN'

Korona virüsü salgınını kontrol altında tutmak amacıyla alınan tedbirlerin yeterli olmaması durumunda daha sert tedbirlerin alınabileceği vurgusu yapan İlhan, herkesin kendi 'olağanüstü hal'ini ilan edebilmesi önerisinde bulunarak şöyle konuştu:

“Eğer bu tedbirlerle yeni hasta sayısı ve ölüm oranları düşürülemezse elbette daha fazlası gelecektir. Herkes kısıtlama bekliyor evet ama insanlar kendisini risk grubunda düşünerek kendi olağanüstü hallerini ilan edebilir. Ben hep evde oturuyorum, dışarıya çıkmıyorum. Hafta sonu bir kısıtlama olmaksızın dışarı çıkılmasın mesela. Hepimiz başından bu yana bu yaklaşımı benimseseydik süreçle mücadele daha başarılı olabilirdik. İnsanların işe gitmek için evden çıkması ile gezmek için evden çıkması aynı şey değil. Sosyal alanda kısıtlama olması çok doğru bir yaklaşım ama işine gitmek için evden çıkan birine “kısıtlama olsun, evde otursun” dediğimiz zaman toplumu bu kesimini hiç düşünmüyoruz demektir. O yüzden belli bir dengeyle gitmek gerekiyor ki şu an ki denge de bu yönde kurgulanmış durumda.”

PROF. DR. YAVUZ: 17 GÜNDE BİN 452 KİŞİ ÖLDÜ, SALGIN YÜKSELİYOR

Türk Tabipleri Birliği Covid–19 İzleme Grubu Üyesi Prof. Dr. Cavit Işık Yavuz ise tüm ülkede sosyal ve ekonomik şartların sağlanması durumunda sokağa çıkma yasağının olması gerektiği görüşünde.

Türkiye’de korona virüsünün gerçek boyutunu bilmediklerini ancak açıklanan verilerin dahi salgının yükselişte olduğunu gösterdiğini belirten Yavuz şunları söyledi:

“Korona virüsü salgını eylül ayı itibariyle çok ciddi yükselişe geçti. Ağır hasta sayısı açıklandığı ilk günden bu yana geçen 3 buçuk ayda 7 kat artı. Gerçek durumu bilmesek bile açıklanan rakamlar dahi ciddi bir yükselişin olduğunu gösteriyor. Salgın aslında ilk döneme göre farklı bir dinamikle yayılmaya devam ediyor. 9–15 Kasım haftası ölüm sayısı 620 oldu. Türkiye'de her gün en az iki otobüs dolusu insan Covid-19 nedeniyle hayatını kaybediyor. Biz bu haftalık ölüm sayısını salgının en yüksek seyrettiği nisan ayında görüyorduk. Sağlık Bakanlığı'nın dün açıkladığı verilerle 1–17 Kasım arasında en az bin 452 kişi korona virüsü nedeniyle hayatını kaybetti. Bu rakam mayıs ayının toplamından bile fazla. Vakaların en yüksek olduğu mayıs ayında bin 366 kişi korona virüsünden hayatını kaybetti. Böyle giderse kasım ayı tamamladığında ölüm oranlarında nisan ayını aşan bir tablo ile karşılaşabiliriz” diye konuştu.

 KAPALI ORTAMLAR BULAŞ RİSKİNİ ARTIRACAK

Kış mevsiminin de gelmesiyle kapalı ortamların bulaş riskini maskeye rağmen artıracağına dikkat çeken Yavuz, "Evet, maske kullanımı belli ölçüde sizi korur ancak kalabalık alanda uzun süreli temas riski artıyor. Özellikle kış aylarının da gelmesiyle işyerleri ve araç kullanımı temiz hava sirkülasyonunu azaltacak ve bulaş riskini artıracaktır. Örneğin restoranların, kafelerin kapatılmasını geç kalmış bir adım olarak görüyorum. Ölüm sayısı 100’ün üzerine çıktı. Ölüm sayılarının şöyle de bir anlamı var: Tanı konduktan sonra ölüme kadar geçen süre bize bir, iki haftalık süreci de gösteriyor. Yani değerlendirme yaparken iki haftalık trende bakmak gerekiyor. Son haftalarda ciddi bir yükseliş olduğu düşünülürse, önümüzdeki haftalarda özellikle bazı kentlerde sağlık sistemini zorlayacak, kapasiteyi aşacak bir durumla karşılaşma olasılığımız yüksek. Bu süreç içerisinde patlama tarzı bulaşıcılığın artması bizi daha kötü bir tabloya götürecektir” ifadelerine yer verdi.

'TOPLU TAŞIMADA YOĞUNLUK AZALMALI, İŞYERİ TEMASI ÖNLENMELİ'

“Geniş önlemlerin alındığı, tam kapanmanın olduğu bir sürecin daha yararlı olacağını düşünüyoruz” diyen Yavuz, şunları söyledi:

“Bu noktada da ciddi önlemlerin alınması gerektiğini söylüyoruz. Burada geldiğimiz noktada toplumsal bulaşıcılığı, toplumsal yayılımı çok ciddi azaltacak önlemlere ihtiyaç var. Açıklanan son önlemlerin elbette olumlu yansımaları olacaktır. Ancak çalışma hayatına ilişkin çok önemli tedbirler alınan önlemler arasında yok. Hem toplu taşımadaki yoğunluğu azaltacak, özellikle işyeri teması meselesini biraz daha kısıtlayıcı önlemler alınmalıydı. Salgında yaşadığımız ikinci yükselişin sosyal ve ekonomik etkilerinin ilkinden çok daha derin olabileceğini düşünüyorum. O yüzden sosyal ve ekonomik destek paketi ile hayata geçirilmesi gerekiyor.”
 
 

Sonraki Haber