Erbakan'dan şaşırtan sözler !

Yasaklı lider Necmettin Erbakan silahlı kuvvetlere göz kırpıyor..

Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet... Bunlar Necmettin Erbakan'ın beş yıldızı... Siyasi yasaklı olduğu için 'Saadet'inin yasal lideri olamıyor. Hoca'nın 28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu kararına yorumu ise çok anlamlı: Türkiye'de Milli Görüş'ün en sağlam sahibi Silahlı Kuvvetlerimiz'dir...

Asker, medyanın dolduruşuna geldi
PROFESÖR Doktor Necmettin Erbakan bugün şu unvanla tanıtılıyor: 'Milli Görüş Lideri.' Türk siyaset tarihinde otuzbeş senedir lider olarak var olan ve beş parti kuran Erbakan Hoca bugün siyaset yasaklısı ve siyasetle adının bir arada anılması yasak! Saadet Partisi'nin ambleminde beş yıldız bulunuyor. Bu yıldızlar Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet... Hoca'nın beş adımı.. Saadet son adım... Her adımın felsefesi, kendi içerisinde ve bir sonraki adıma payanda, sıfırdan gelen ve sesi giderek gürleşen bir hareket...

'Milli Görüş' gömleği
Bu hareketin liderine şimdi siyaset yasak... 'Saadet'inin yasal lideri değil, olamıyor...
Ama 'Milli Görüş Gömleği' sırtında, Hoca 'Milli Görüş' gömleğini sırtından çıkarmadığı için siyaset yasaklısı...
Ve bilindiği gibi 'Milli Görüş Gömleği'ni çıkardıklarını' söyleyen 'bir kısım çocuk'ları da Türkiye'nin iktidarının koltuklarındalar.
Hoca'nın deyişi ile...
'Bizim bir parçamızı kesip menevişleyip...'
Dedikleri....
Peki bu durumda, siyaset yasaklısı, seksen küsur yaşındaki bu delikanlı için, Türkiye için düşünce ve eylem üretmek geride kalmış, eskimiş durumlar mıdır?
Hoca diyor ki:
'Necip Fazıl'ın bir kıymetli sözü olmuştur. Bir olayın gerçek tefsiri yapılmadıkça, o olay daima tazedir demiştir.'
Hoca'nın milli tavrına saygı
Erbakan, siyasi hareketlerinde karşılaştığı olayların 'gerçek tefsir'lerinde, Türkiye'nin dramının bulunduğunu vurguluyor. Elbetteki bu konuda 'doruk noktası olay' Başbakanlığı'nın bir oldu bitti ile sona ermesindeki gelişmelerdir...
Tarihe 28 Şubat diye geçen durum...
Bu konuda Hoca'nın değerlendirmelerine girmeden bir parantez açıp şunu belirtmek gerekir. O günlerde Erbakan'ın düşürülmesi için destek veren zinde güçler içerisinde yer alan bazı askerler ve üst bürokratların, şimdi verdikleri demeçlerde, Hoca'nın özellikle milli tavrını saygı ile anmaları dikkat çekiyor...
Erbakan'ın birçok '28 Şubat' tanımı arasında çok kısa bir tanesi de şudur:
'Sayın Çevik Bir şimdi diyor ki; Bizi medya dolduruşa getirdi...'
Kısa iktidarı dönemini anlatıyor:
'54'üncü Hükümet hakikaten ülkeye altı yedi ay içerisinde son derece kıymetli hizmetler yapmıştır. Halka refah getirdi. Türkiye'nin ekonomisini düzeltti, denk bütçe yaptı. Yeniden Büyük Türkiye hazırlıklarına başladı.'
Bu durumda bir iktidar nasıl çöker?
'Birtakım dış güçlerin, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen güçlerin etkileriyle meydana getirilmiş olan sonuçlardır. Bu sebeple bunların hepsi bir kısım medya tarafından ortaya atılmıştır.'
Ya, sonuçta Milli Güvenlik Kurulu'nun aldığı 28 Şubat kararının, askeri ağırlıklı bu kararın açıklaması:
'Biz Milli Görüş diyoruz. Türkiye'de Milli Görüş'ün en sağlam sahibi Silahlı Kuvvetlerimiz'dir. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerimiz, ülkenin geriye gitmesi değil, ileriye gitmesi için herkesten fazla çalışan kuvvetlerdir. Bunu bir iltifat olsun diye söylemiyorum. Samimi inancım böyledir. Şimdi dolayısıyla, Çevik Bir, 'Efendim o zaman medya bizi dolduruşa getirdi 'diyor. Kendisi söylüyor. Silahlı Kuvvetler büyük bir camiadır. Askerin içerisinde de pek çok insan var. Hepimiz insanız, pek çok insan var. Herhangi bir insan bunun etkisi altında kalabilir; işte, gelip itiraf ediyor. Şimdi söylediği söze inanıyoruz biz ve söylediğimiz gerçekler de teyit ediyor.'
Hoca tekrar iktidarının hizmetlerini anlatıyor:
'Önemli olan milletimiz. Bu millet 54'üncü Hükümet zamanında görülmemiş bir parlak dönem yaşadı. Arkamızdan Türkiye işte bugüne kadar nasıl bir dönem yaşadı, gördük. Şimdi ben nereye gitsem Türkiye'de, bir yaşlı hanımı görüyorum, 'Allah sizden razı olsun Hocam, ben emekliyim, dulum, sizin zamanınızda benim maaşıma 60 milyon zam yapmıştınız, bugün ekmek yiyorsam o yaptığınız zam yüzünden yiyorum' diyor. Yani hala bizim hizmetlerimizle millet ancak ayakta duruyor diyebiliriz. Arkadan gelen dönem Türkiye'yi bir yangın yerine çevirdi ve sonuna kadar kalacağım dedi. Fakat buna rağmen bu gerçekleşmedi.'

D-8 Projesi, Batı'yı öfkelendirdi
ERBAKAN Hoca'nın George Town Üniversitesi'ndeki konferansında, ekonomi üzerine söyledikleri, o dönemde medyada önemli yer bulmuştu. Şimdi konuşmanın bu bölümünü okuyalım:
'Bizim büyük bir aksiyonumuz olan D-8'lerin bayrağındaki 6 yıldızı anlatmış oldum. 6 tane kırmızı yıldız, 8 tane büyük nüfuslu kalkınmakta olan ülke, ki bunların 8'inin toplam nüfusu 800 milyon oluyor. Gerçekleri bilen bir kimse olarak, 27 Haziran 1996'da Türkiye Başbakanı olduğum zaman, 3 tane ana hedefim oldu. Bunlardan bir tanesi, önce Türkiye'nin tıpkı bugünkü gibi bozulmuş olan ekonomisini düzeltmekti. Bunu 6 ayın içinde düzelttik. 100 alan memur 250 aldı. 100 alan köylü 312 aldı. Bunları düzeltirken ne dış borç aldık, ne iç borç aldık, ne yeni vergi koyduk. Tamamen milli imkanları milli hedeflere yöneltmek suretiyle, tatlı reçetelerle bu işi başardık 6 ay içersinde.

İnsan hakları

Diğer bir hedefimiz ise insan hakları konusuydu. İnsan haklarının hatta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin Türkiye'de doğrudan doğruya uygulanmasını temin etmek için, İnsan Hakları Mahkemeleri Kanun Tasarısı'nı hazırladık. Bir vatandaş, idareden veya adaletten bir şikayeti olduğu zaman, İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek. DGM değil, İnsan Hakkı Mahkemeleri olacak, bu mahkemeler de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre hüküm verecek. Böylece insanlar uğradıkları haksızlıklardan kurtulacaklardır. Bu kanun tasarısını hazırlamak bizim 2. büyük hedefimizdi, bunu hazırladık. Ama yürürlüğe koymaya hükümetimizin ömrü ve o günkü matematik sayımız yetmedi.
3. hedefimiz ise yeni bir dünya kurmak için D-8'leri bir araya getirmekti. Bunda muvaffak olduk. 15 Haziran 1997'de 8 Devlet Başkanı'yla D-8'lerin kuruluş imzasını, İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda attık. Böylece 5 milyar nüfusa sahip 150 tane kalkınmakta olan ülkeyi bir araya getirerek, demin söylediğim 6 tane prensibin gerçekleşmesini, yani 21. Asır'da artık insanlığın beklediği barışın meydana gelmesinin adımlarını attık. D-8 Projesi, böyle mühim bir adımdır insanlık tarihinde. Bu proje katiyen G-7 projesine karşı olarak kurulmamıştır. Tam tersine, G-7 ile beraber, bir sene sonra bir yuvarlak masada karşı karşıya oturmak üzere kurulmuştur. Bir ikinci Yalta Toplantısı yapılsın, yeni bir dünya, demin söylediğim 6 tane müsbet esasa göre kurulsun ki, insanlar bekledikleri saadeti bulsunlar. Buna neden ihtiyaç duyuyorlar? Çünkü, Batılılar 1950'den beri, 'Biz bu savaşları insan hakları için hürriyetler yaptık' dediler, 'Yeryüzüne barış getireceğiz' dediler. Peki getirin dendi. 40 sene, 'Getireceğiz ama Sovyetler Birliği, soğuk harp var diyor, bizi engelliyor, onun için getiremiyoruz.' 40 sene böyle oyaladılar. 40 sene sonra 1990'da Sovyetler Birliği eridi bitti. Batı'ya dendi ki, 'Hadi bakalım gösterin kendinizi, bakın tek kuvvetsiniz, buyurun şu söylediğiniz saadeti getirin bakalım.' O günden itibaren tam 10 sene geçti. Ne gördük, nerde barış, tam tersine, Bosna'da, Körfez'de, Keşmir'de, Çeçenistan'da, sadece Müslümanlar'a karşı katliam, sonuç bu.

Batı sözden anlamıyor

Demin söylediğim sebeplerden dolayı, Batı'daki bazı mihrakların insanların saadeti için hizmet etmenleri, yanlış fikirlerinden dolayı mümkün değildir ve bunu biz Batı'ya sözle anlattığımız zaman anlamıyor. Öyleyse Batı'ya iyilik için Batı'nın karşısına kuvvetle oturalım. 5 milyar insanı temsilen oturalım. Gelin bakalım şimdi, biz Stalin değiliz. ikinci bir Yalta yapacağız, ancak bu sefer gerçek barışı ve adaleti getirmek üzere, bu prensipleri hep beraber uygulayalım diyebilmek için D-8'ler adımı atılmıştır.
Çünkü Batı kuvvetten anlıyor. Biz bu kuvveti Batı'nın saadeti için kullanmak istedik.'

Erbakan Hoca'ya vatandaş mesajları
Sana saygı duyuyorum Hocam, senin gibi beyinler lazım bu memlekete. Sana saygı duyuyorum, ellerinden öpüyorum...

Mübarek insan Senİn söylemiş oldukların şu an insanların nefsine, zevkine, fıtratına ağır geliyor ve onun için kabullenemiyorlar. Başka sebep yok. Çünkü bunlarla dini olarak bağlı değiliz.
Genç Mücahid İsmail

Hocam, Allah'ına gurban KIymetlİ Hocam'ın ellerinden öpüyorum ve Rabbim'den ona sağlıklı uzun ömürler vermesini diliyorum. Hocam'ın 6 aylık iktidarında hayatımda geçirdiğim en güzel 6 ayı geçirdim ülkemde, sonrası malum. Hoca gitti ortalık yangın yerine döndü. Hocam, senin kıymetini bilemedik. Hoca AKP'ye yüklendikçe, 'yok yok, Hoca mahsus böyle söylüyor' veya 'Hoca hazmedemedi gibi saçma bir duyguya kapıldık. Ama gel gör ki, Hoca'nın dedikleri bir bir çıktı, bu iktidar yapamadı arkadaş. Biz futbol takımı gibi parti tutmuyoruz... Hocam sen AKP'ye yüklendikçe, biz 'Hoca acaba kıskandı mı' dedik. Hocam hata yaptık ama geç kaldık, bu millet senin kıymetini bilemedi Hocam. Eğer senden bir yamuk görseydik, senden de yüz çevirirdik Hocam, şüphen olmasın. Hocam, hürmetle ellerinizden öperim...
Tayyar GILLI

Uyardın anlamadılar Erbakan Hoca'nın siyasete girdiği günden bugüne kadar geçen zaman diliminde ifade ettikleri, savunduğu değerler, ilkeler, dünyanın değişmesine rağmen değişmedi. Çünkü o değerleri değişen dünyaya uyarlamak yerine, değişen dünyayı inandığı değerlere uyarlama yolunu seçmişti. O gerçekten bir dava adamı. 40 yıldır inandıklarından bir an olsun vazgeçmedi. Hep uyardı, siyonizm dedi, arz-ı mevud dedi, uyanık olun, dedi ama nafile, millet medya sayesinde büyülenmiş. Allah sağlıklı uzun bir ömür nasip etsin...


Tercüman


Behiç Kılıç

Sonraki Haber