Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (1)

"(Terörle Mücadele ve Rehabilitasyon Eylem Planı) Bu plan, ilave bir güvenlik tedbiri planı değildir, bu bir rehabilitasyon sürecidir. İki ayı aşkın süredir devam eden terörle mücadele sonrasında ortaya çıkacak durumu ortadan kaldırmaya dönüktür"- "Türkiy

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Terörle Mücadele ve Rehabilitasyon Eylem Planı'nın ilave bir güvenlik tedbiri planı olmadığını belirterek, "Bu bir rehabilitasyon sürecidir. İki ayı aşkın süredir devam eden terörle mücadele sonrasında ortaya çıkacak durumu ortadan kaldırmaya dönüktür" dedi.

Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Terörle Mücadele ve Rehabilitasyon Eylem Planı'nın acil, orta ve uzun vadede yapılacakları içerdiğini belirten Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, planların uygulanması için bakanlıklar ve kurum, kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanacağını ifade etti.

Bölgedeki ziraat, sanayi, esnaf odalarıyla, derneklerle, güvenlik birimlerinin temsilcileriyle toplantılar yaptıklarını anlatan Kurtulmuş, "Bu işin sahibi milletin kendisidir. Özellikle, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bu sıcak atmosferi yaşayan vatandaşlarımızdır" diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşlarının, kanaat önderlerinin, üniversitelerin, medyanın işin içinde olmasını istediklerini, o bölgelerde gidip toplantılar yapacaklarını vurgulayan Kurtulmuş, "Herkes elini taşın altına koysun ve bu terör heyulasını hep beraber fırlatıp bir tarafa atalım" dedi.

Eylem planının güvenlik boyutuna ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu plan bir güvenlik meselesi değildir. Orada çok büyük bir koordinasyon var. Güvenlik kuvvetleri kendi aralarında bunları konuşarak bir planlama yapıyorlar. Sayın Başbakanımızın görevlendirmesiyle ilgili birimler operasyonlarını sürdürüyor. Bu plan, ilave bir güvenlik tedbiri planı değildir. Bu bir rehabilitasyon sürecidir. İki ayı aşkın süredir devam eden terörle mücadele sonrasında ortaya çıkacak durumu ortadan kaldırmaya dönüktür. İnsanların hayal kırıklıkları, psikolojik yorgunlukları, evlerinin yıkılmaları... Mesela kentsel dönüşüm birçok yerde olacak. Kentsel dönüşümde asla bir rant meselesi ya da yıkılmış yerleri onarmaya dönük değil. Travmaları ortadan kaldırmak. İnsanların yeniden diriliş ruhuyla ayağa kalkmasını sağlamak."

- "Anayasanın ruhu ve felsefesi konuşulmalıdır"

Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin en önemli siyasi gerçeklerinden birinin, mevcut anayasanın Türkiye'yi taşıyamaması olduğunu bildirdi.

Bu parlamentonun da üzerindeki en büyük sorumluluklarından birinin yeni bir anayasa yapma vazifesi olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Türkiye'de sistematik şekilde milletle devletin bütünleşmesini sağlayacak, gerçekten özgürlük ortamlarını getirecek sivil bir anayasayı yapma iradesini bu parlamento ortaya koymak zorundadır" değerlendirmesini yaptı.

Kurtulmuş, Türkiye'de her meselenin arkasında anayasa sorununun bulunduğunu vurguladı.

"Milletin daha iyi yönetilebileceği, insan ve millet eksenli demokratik, sivil bir anayasayı ortaya koyalım, tartışalım" diyen Kurtulmuş, "Anayasa Komisyonu 'maddeler üzerinde oturalım konuşalım'dan başlarsa ipe un sermiş olur. Önce anayasanın ruhu ve felsefesi konuşulmalıdır" ifadesini kullandı.

1 Kasım'da göreve başlayan parlamentonun, açık ve şeffaf olduğunu, uluslararası kuruluşların en ufak şaibe ve şüphe görmediği bir seçim sonrasında oluştuğunu hatırlatan Kurtulmuş, "Bu parlamento anayasayı bal gibi yapar. Yetkindir, yetkiyi milletten almıştır, görevlendirilmiştir" dedi.

- "Bu mesele Türkiye'nin meselesidir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, anayasanın nasıl yazılacağının belli olduğunu, hiç kimsenin topu taca atmaması gerektiğini ifade etti.

Daha güçlendirilmiş bir Başkanlık modelini değil, daha iyi dengelenebilen, millete hesap verebilen bütün mekanizmaların iyi kurulduğu bir Başkanlık sistemini önerdiklerini belirten Kurtulmuş, şunları söyledi:

"1982 Anayasası bir güçler ayrımı prensibi ortaya koymuyor, güçler çatışması prensibi ortaya koyuyor. Güçler ayrımını tam manasıyla ortaya koyacak ama yürütmede de bir birliği oluşturacak model olarak Başkanlık sistemini, etkin bir yürütmenin parçası olarak öngörüyoruz. Bunu söylerken bir başka parti de der ki 'ben de şunu öngörüyorum.' Bizim istediğimiz şu, meseleyi şahıslardan çıkartalım."

Türkiye'de Başkanlık sisteminin 1980 öncesinde tartışıldığını anımsatan Kurtulmuş, 1982 Anayasası'nın Cumhurbaşkanına sorumluluk değil, çok büyük yetki verdiğini kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Bu mesele Sayın Cumhurbaşkanımızın kendi şahsıyla ilgili mesele değil. AK Parti'nin kurumsal kimliğiyle ilgili bir mesele de değil. Türkiye'nin meselesidir" dedi.

Şu anda siyaset sahnesinde ismi geçenlerin 20-30 yıl sonra belki hayatta olmayacağını, fani isimler üzerinden bir şey teklif etmeyeceklerini vurgulayan Kurtulmuş, "Fani isimler üzerinden bu milletin baki geleceğini tasarlamayız. Burada herkesin samimi olması, açık yürekli olması kendi tekliflerini ortaya koyması.. Sonuçta karar verecek olan millettir" diye konuştu.

Başkanlık sisteminin "Türk tipi" olması tartışmalarının hatırlatılması üzerine de Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Başkanlık sistemi olunca parlamento hiç olmayacak gibi bir şey yok. Yine bir Meclis olacak, seçilmiş milletvekilleri olacak. O milletvekillerinin üzerinde bir başkan seçilmiş olacak. Böyle baktığınız zaman bunlar yönetim türleridir bunlar tartışılabilir. Tartışmayacağımız tek şey millet egemenliğidir. Başkanlık sistemini bugün tartışanlar keşke şunu önce söyleseler. Anayasa'nın ilgili maddesi ne; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir', güzel ama millet bu egemenliğini anayasal kurumları eliyle kullanır. Yani bugünkü mevcut anayasa şu demektir, Türkiye'de millet egemenliği vardır ama var gibi görünüyordur demektir."

- "Bu millet kendisine en uygun demokratik modeli bulacaktır"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tamam gelin önce bu maddeyi değiştirelim. Egemenlik kayıt şartsız milletindir, gerçekten demokratsanız şuna hepiniz 'evet' deyin. Millet bu egemenliğini seçilmiş kurumları eliyle kullanır. Hodri meydan, seçilmişlik. Millet iradesi dediğimiz şey bu. Bunu yapın. Bunu nasıl yapacağımız, işte odur Türk tipi. Gelin tartışalım, siz bir şey söyleyin biz bir şey söyleyelim."

Kurtulmuş, Türk tipinden kasıtlarının amasız, fakatsız gerçekten millet egemenliğini sağlayacak bir sistemin kurulması olduğunu açıkladı.

Millette bir demokrasi tutkusu olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Nereden bunu biliyoruz? 1960 darbesi, canı ciğeri, sevdiği başbakanını darağacında görüyor, idam ediyorlar, küsmüyor. Sokağa çıkmıyor, eline silah almıyor, cevabını 3 sene sonra sandıkta veriyor. 1980 darbesi oluyor, herkes inim inim inletiliyor, bir sağdan bir soldan adamlar idam ediliyor, gencecik çocuklar... Millet küsmüyor, sokağa çıkmıyor, 3 sene sonra yine sandıkta cevabını veriyor."

Aynı şeyin 28 Şubat'ta da yaşandığının altını çizen Kurtulmuş, başka bir ülkede darbe olduktan sonra yapılan seçimlerde çok düşük oy oranları olmasına karşın, Türkiye'de ise yüzde 80'ler hatta yüzde 90'ları aşan oranlarda milletin sandığa gittiğini aktardı.

Kurtulmuş, "Şimdi böyle bir milletin herhangi bir şekilde diktatörlüğün önünü açacağını düşünmek, bu millete güvenmemek demektir. Çok net söyleyeyim, bu millet demokrasi tutkusu içerisinde kendisine en uygun demokratik modelini bulacaktır ve çok etkin bir yürütmeyle Allah'ın izniyle hızlı bir şekilde yoluna devam edecektir" dedi.

(Sürecek)

Sonraki Haber