CHP'ye 2 e-posta; biri ABD'den biri de MİT'ten

Referandum mitinglerine damgasını vuran "CHP ABD'den gelen e-postaları açıklasın" çağrılarına CHP'den yanıt geldi.

Anayasa referandumu için geri sayım sürerken siyaset CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Kontrollü darbe” nitelemesi ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın buna karşılık verdiği “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD'den gelen mailleri açıklasın” açıklamasına kilitlendi. Kılıçdaroğlu, Bozdağ'ın çağrısına “Bakan, maillerimizi takip etmiyorsa bunları nereden biliyor?” diye soruyla karşılık verdi ve şu açıklamayı yaptı: “Bize gelen iki belgeden birini Genel Başkan Yardımcımız Erdal Aksünger Başbakanlık Müsteşarı'na iletti. Diğer belge ise İzmir Milletvekili ve Darbeleri Araştırma Komisyonu Üyesi Aytun Çıray, İzmir Cumhuriyet Savcılığı'na teslim etti…”

CHP'li Erdal Aksünger ve Aytun Çıray bu e-postaları şu ifadelerle anlattı:

AKSÜNGER: KEYNES ARADI

Ekim ayı başlarında, ABD'den aradığını isminin David Keynes olduğunu belirten kişi benimle telefonda konuşmak istediğini sekreterime iletti. Ben de ne söylemek istiyorsa resmi mail adresime yazmasını söyledim. Aynı kişi daha sonra birkaç kere daha aradı. Yine telefonla konuşmayı reddettim. Bu kişi hakkında internette yaptığımız araştırma da ByLock uygulamasını yapan kişi olduğunu da öğrendim. Bu kişinin konuşmayı maniple edebileceğini de dikkate aldım. Gönderdiği notlarda, kendisinin aslında Türk vatandaşı olduğunu, sonradan ABD vatandaşlığına geçtiğini, Türkiye'de eğitim aldığını, FETÖ dershanesine gittiğini belirtti. Ancak, yaptığımız araştırmada sözünü ettiği dershanesinin, gittiğini belirttiği tarihten iki yıl sonra açıldığını saptadık. Kişiyle ilgili kuşkularımız daha da arttı. Başta Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu olmak üzere parti yönetimine, milletvekillerimize, bu kişinin araması halinde konuşmamalarını söyledim. Nitekim aynı kişi Genel Başkanımızı da aramış. Özel Kalem Müdürü Tuncay Ceylan da durumdan haberdar olduğu için Kılıçdaroğlu ile görüştürmedi.
 
Bu olaylar 10-15 Ekim arasında oldu. Genel başkanımızla konuyu değerlendirdik, bu kişi ile ilgili tüm bilgi ve mailleri araştırılması için Başbakanlık Müsteşarı'na elden teslim etmeyi kararlaştırdık. 19 Ekim 2016 günü teslim edildi. Bizimle konuşma girişiminin kontrollü olup olmadığını, arkasında istihbarat örgütü bulunup bulunmadığını, FETÖ'cülerle birlikte planlanan bir girişim olup olmadığını düşündük. Eğer konuşmuş olsaydık, telefonumuzu dinleyenler bu kez, ‘Konuşup hükümete tezgah kuruyorsunuz' deme cesaretini de gösterirlerdi.

ÇIRAY: HAYRET ETTİM

Darbeleri Araştırma Komisyonu Üyesi olduğum için çok sayıda mektup alıyordum. MİT çalışanı olduğunu söyleyen bir kişiden gelen mektupta, darbe girişiminin kurgu olduğu, o gece yayın yapan bir televizyoncunun da darbede rol oynadığının anlaşıldığı belirtiliyordu. Adil Öksüz'ün MİT elemanı olduğuna dair bir de evrak koymuşlardı. Bu belge gerçek de olabilir, yalan da. Gerçekse ‘devlet sırrı' mahiyetinde olurdu. Bu durumda, o belgeyi Devlete vermek gerektiği için o belge ve içeriğini sır tuttum.

 Genel Başkanımızın da bilgisi dahilinde İzmir C. Başsavcılığı'na o belgeleri verdim. Bilgisine başvurulmak için çağrıldığı komisyonda, o konuda soru da yöneltmedim. Ancak, o gazeteci, bir yemekte bilmemesi gereken o konuyu iki gazeteciye anlatıyor. Oysa hiçbir yerde o konuyu konuşmamıştık. Peki o bilgiyi kim verdi? Savcı vermez. Ya Başbakanlıktan, ya da MİT'ten vermişlerdir. Devletin de sır tutması gereken konuyu gazeteci öğrenmiş. Hassas bir konuda, devleti yönetenlerin duyarlılık göstermemesi beni olağanüstü şaşırttı. Temel yanlışlık ise bunu o gazeteciye sızdırmakla, bu sahte belgeyi yazan her kimse adeta ona destek verilmiş olundu.

Sonraki Haber