Demirtaş herkesi güldürdü

HDP lideri Selahattin Demirtaş, TRT mikrofonunun düşmesi üzerine yaptığı espri salonu kırdı geçirdi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "HDP'nin başarısı sıradan bir yüzde 10 seçim barajını aşmanın çok çok ötesinde, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde bir domino etkisi yaratacaktır. Üzerimize geliyor olmalarının nedeni budur" dedi.

Demirtaş, düzenlenen bir panele katılmak üzere geldiği Boğaziçi  Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi'nde üniversite öğrencileriyle buluştu.

Konuşma sırasında kürsüdeki TRT'ye ait mikrofonun düşmesi üzerine  Demirtaş'ın "Benim bir kastım yok" demesi, gülüşmelere neden oldu. 
 
 Demirtaş, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin tamamını yakından  ilgilendiren bir gelişmeyle karşı karşıya olduklarını ve seçimde iki temel  tercihin yarışacağını belirterek, "Ya Türkiye'nin otoriterleşmesine,  diktatörlüğe, tek adamlık sisteminin güçlenmesine, anayasal dayanağa kavuşmasına  yol açacak ve yukarıdan başlayarak bir toplumsal mühendisliğin artık kendini  iyiden iyiye dayattığı toplumsal bütün özgürlük alanlarının da sınırlandığı bir  tercihle karşı karşıya kalacağız. Bir diğer seçenek de aslında HDP'nin öncülüğünü  yaptığı fakat HDP etrafında bir araya gelmiş, daha çok ademi merkeziyet, yerinden  yönetim mekanizmasını savunan, eğer devletle organize olacaksa, bununla birlikte  bu idari modelin etrafında sivilleşmeyi, çoğulculuğu, çok kültürlülüğü, çok  inançlılığı garanti altına alan, demokratik bir anayasa etrafında yeni bir  toplumsal sözleşmeyi savunan çizgi olacak" diye konuştu. 
 
  Selahattin Demirtaş, konuşma yaptığı sırada bazı öğrencilerin  kendisini görmekte zorlandıklarını belirtmeleri üzerine, bu öğrencileri kürsünün  bulunduğu sahnenin yan tarafına aldırdı. Demirtaş, konuşmasına sahnedeki  öğrencilerin arasında devam etti. 
 
 "İki çizginin yarışı, tarihseldir" 
 
  Demirtaş, bahsettiği iki temel çizginin yarışının ve rekabetin güncel,  seçime dayalı bir çatışma olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: 
 
"Bu, egemenlerle ezilenlerin tarihsel çatışmasıdır. Elinde gücü  bulunduran muktedirlerin, tabanda halk ve çalışanlar nezdinde oluşturdukları  bütün baskı mekanizmalarını koruma, baskıyı seçimler aracılığıyla var etme  kültürüdür bu. Ezenlerin kültürü budur. Bu sadece Türkiye'ye ve haziran  seçimlerine özgü, yeni ortaya çıkmış bir durum değil. Biz her açıdan kendini  'ezilen' olarak tarif eden, subjektif olarak da aslında ezilen olan her kimliği,  her inancı, sınıfı, her cinsiyeti temsil etmeye çalışıyoruz." 
 
  Baraj sorunu olan ve bu riski göze alarak seçime giren bir parti  olduklarını kaydeden Demirtaş, "Böylesine bir programın Türkiye'de baraj  sorununun olması zaten aslında çok mücadele edilmesi gerektiğinin ve çok  uğraşılması gerektiğinin kanıtıdır. Böyle bir program hayli hayli Türkiye'de  iktidarda olmalıydı ve Türkiye'yi yöneten anlayış bu olmalıydı" ifadelerini  kullandı. 
 
   Demirtaş, HDP seçim kampanyasının neredeyse yüzde doksanının gönüllü  çalışanlardan oluştuğu ve bunun da egemenlerin kontrol edemediği bir güce  dönüştüğünü savundu. 
 
 Barajı aşıp daha güçlü şekilde parlamentoya girdikten sonra işin  bitmediğini ve asıl yapılması gerekenin, yeni özgürlükçü sivil bir anayasa  etrafında büyük bir toplumsal örgütlenmeyi sağlamak olacağını aktaran Demirtaş,  sözlerini şöyle sürdürdü:

"HDP'nin başarısı sıradan bir yüzde 10 seçim barajını aşmanın çok çok  ötesinde, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde bir domino etkisi yaratacaktır.  Üzerimize geliyor olmalarının nedeni budur. Gerçek bir halk örgütlenmesidir HDP.  Bizatihi halkın örgütlediği, her şeyi halk tarafından var edilmiş gerçek halk  partisi olduğu için hiç kimse nereye koyacağını bilemiyor. Hiç kimsenin aklına,  bunun gerçek halk hareketi olabileceği fikri gelmiyor. Çünkü siyasi tarihte böyle  bir şey yok."

Demirtaş, iktidarın Suriye politikasını eleştirerek, "Suriye'de her  şey tuzlabuz ediliyor, ortadan kaldırılıyor. O şehirler çok sayıda medeniyetin  izlerini taşıyan açık hava müzeleriydi. Artık hiçbiri yok. Göreceğiz; oralar  Levent gibi olacak, kuleler yükselmeye başlayacak. Ve bu bir başarı öyküsü olarak  yeni nesil Suriyeli gençlere anlatılacak. Suriyeli gençler, bir süre sonra  geçmişlerini hiç bilmeyecekler. Bu yönüne kimse takılmıyor, kimsenin umurunda  değil. Bu yönüne maalesef ki en büyük zararı Türkiye'nin müdahalesi, bölgesel  küresel müdahaleler ve orada özellikle insanlık adına utanç verici işler yapan  IŞİD ve benzeri örgütler, en büyük zararı vererek sürdürüyorlar" dedi. 
 
 "HDP kazanırsa Ortadoğu'da moral etkisi olacaktır" 

AK Parti çizgisinin, Türkiye'yi kültürsüz, dilsiz ve modernleşme adı  altında tümüyle neoliberal kapitalist politikalara teslim edilmiş bir ülkeye  dönüştürmek istediğini ileri süren Demirtaş, "Bu çizginin kazanması demek,  Türkiye'de felaket demektir. HDP kazanır ve bu çizgiyi ideolojik olarak da  seçimde oy oranı olarak da yenmeyi başarırsa, bunun Ortadoğu'daki moral etkisi de  farklı olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. 
 
Demirtaş, HDP'nin en büyük farklılığının kadın rengi olduğunu ve  HDP'nin bir "kadın hareketi", bir "kadın partisi" olduğunu belirterek, "Bu da  gerçekten kelimenin tam anlamıyla bir demokratik güvencedir. Egemenlik  sisteminin, sermaye, devlet, kapitalist egemenliğinin, erkek zihniyet  egemenliğinin, her türlü egemenliğin yeniden yeniden üretildiği, kadın erkek  ilişkisini temelden sorgulayan bir felsefeyle HDP meseleye yaklaştı. Kadın erkek  arasındaki egemenlik ilişkisi, demokratik bir ilişkiye dönüştürülmedikçe biz  sermayeyle, devletle, diğer egemen güçlerle hiçbir ilişkiyi demokratik bir tarza  dönüştüremeyiz, çünkü kaynak orası. Bu, bütün Ortadoğu'da ezilen kadınlara da  büyük bir umuttur" ifadelerini kullandı.

Anketlerin farklı sonuçlar gösterebildiğini ve barajı aşabileceklerine  yürekten inandığını kaydeden Demirtaş, "Bizim sahada edindiğimiz izlenim şudur  ki; barajı aşmanın yaratacağı etkiden çok daha büyük bir etkiyi, zaten yaratmış  durumdayız. Yani kazanmamız gereken şey, toplumda yeniden umut yaratmaktı. Asıl  zafer buydu ve biz bunu başardık. Bu, seçim zaferinden çok daha kalıcı bir  şeydir. Kutuplaşmanın olağanüstü bir şekilde kamplaşmaya dönüştüğü, gerilim ve  tansiyonun komşuluk ilişkilerine kadar sirayet ettiği ve herkesin gelecekten  umutsuz bir halde, ne olacağına dair fikir üretemediği bir ortamda, HDP bu umudu  yarattı. Bizler de ortaya koyulan bu direnişi doğru temsil etmeye çalışıyoruz"  diye konuştu.

"Siyasi geçmişimiz, ortak gelecek kurmamıza engel değil" 

Selahattin Demirtaş, öğrencilerin kağıtlara yazarak kendisine  ulaştırdığı soruların bir kısmını da yanıtladı. 
 
Demirtaş, bir öğrencinin, "HDP Meclis'e giremezse silahlı çatışmalar  başlar mı?" şeklindeki sorusunu, "Öyle bir ilişki kurmak, çok doğru bir şey  değil. Her halükarda çatışmasızlığı devam ettirebileceğimizi düşünüyorum. HDP'nin  varlığı barışın temelidir. Çatışmasızlık devam etsin diye bütün gücümüzü  kullanacağız ve başaracağımıza da inanıyoruz" diye yanıtladı.

Bazı adaylarının beğenilmediği belirtilerek bununla ilgili görüşü  sorulan Demirtaş, "Bu çok normal. 550 adayımızın tümüyle kabul edildiği bir  demokrasi, siyasi yaklaşım çizgisi olmaz. Siyasi geçmişimiz, ortak gelecek  kurmamıza engel değil. Bunu yaparak göstermek istiyoruz. Mutlaka  eleştirdikleriniz, beğenmedikleriniz olacaktır. Başkası da başka iki adayı  beğenmiyordur. Diğer 548 adayımız var. Onlara bakarsanız içiniz daha rahat eder"  değerlendirmesini yaptı. 
 
Demirtaş, İran'ın Mahabad bölgesinde yaşanan olaylarla ilgili soruya  karşılık da "Kürt bir kadının İran istihbarat örgütü üyelerinin tecavüzüne  uğramamak için kendini öldürdüğünü" söyleyerek, "İran'ın resmi Kürdistan eyaleti  var orada. Yok saydıkları için Kürtler baskı altındalar. Birkaç gündür direniş  var. Halklar örgütlü, hazırlıklı olurlarsa istedikleri rejimi tabii ki  değiştirebilirler. İran rejimi de bir baskı rejimidir, tabii ki değişebilir"  şeklinde konuştu.

Selahattin Demirtaş, daha sonra üniversiteden ayrıldı.

Sonraki Haber