"Vizesiz AB" için yeni açıklama !

AB Bakanı Bozkır, katıldığı bir televizyon programında AB'ye giriş bileti için neler yapıldığını anlattı.

AB Bakanı Volkan Bozkır, NTV canlı yayınında yaptığı açıklamada, vizesiz AB için gerekli şartların yerine getirilmesinde bir endişeleri olmadığını söyledi.

Türkiye'nin gerekli şartları yerine getirmesi durumunda, AB'ye vizeler 2016 yılının ekim ayında kalkacak. 

Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Volkan Bozkır, konuyla ilgili NTV canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Vizelerin kalkması için Türkiye'den 72 beklenti olduğunu hatırlatan Bozkır, "Bunların hiç birisi aniden ortaya çıkmış ve daha önceki mutabakatın dışındaki beklentiler değil. Bu zirve ile birlikte vize 2017’de kalkacakken 2016’ya geri çekiliyor tek değişiklik bu" dedi.

Bozkır, gerekli düzenlemelere ilişkin takvimin ilerleyen günlerde açıklanacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin yerine getireceği hususlar bakımından bizim bir endişemiz yok. Dolayısıyla Ekim 2016’da Türkiye üzerine düşeni yerine getirecektir. Bizim burada sıkıntımız biz bütün bunları yerine getirdikten sonra AB içindeki siyasi mekanizmalar vizenin kalkmaması kararı alabilir miydi bir sene önce böyle bir şey yok artık."

VİZESİZ AB SÜRECİ NASIL İŞLEYECEK?

Bozkır, vizesiz AB sürecinin işleyişine ilişkin ise şu bilgileri verdi: "Mart ayında komisyon ikinci raporunu yayınlayacak. Gelişmelere ilişkin değerlendirme yapacak. Türkiye'nin 72 beklentiyi karşılama seviyesi belirtilecek. Yaz aylarında biz geri kabul anlaşmasını 3 aylık bir uygulamaya tabi tutacağız. Bu uygulama sonrasında da vizelerin kalkması kararı ekim ayında yürürlüğe girecek. Ekim 2016 telaffuz edilmiştir, siyasal karar alınmıştır. Türkiye'nin bunları yerine getirme bakımından bir endişesi yoktur."

"ÜYELİK YOLUNDA BÜYÜK BİR ADIM"

AB ile Türkiye arasındaki ilişkileri de değerlendiren Bakan, "Türkiye AB ilişkilerinde paradigma yeniden değişti ve kartlar yeniden dağıtılmıştır. AB üyelik süreci yeniden hızlanacaktır" dedi.

Geçtiğimiz hafta sonu yapılan Türkiye-AB zirvesini de değerlendiren Bozkır, "Bu tam üyelik yolunda atılan büyük bir adımdır" diye konuştu.

Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Volkan Bozkır'ın canlı yayında kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Son gelişmeler Türkiye'ye AB üyeliğinde tam üyelik yolunu açtı mı?

Bu şekilde yorumlayabiliriz. Ama Türkiye'ye AB yolunu açan kararlar çok daha önce alınmıştı. Son dönemde belli bir durgunluk ve AB üyeleri arasındaki "çok büyük çok zengin bir ülke üye olduğu zaman mekanizmalarımızın içine oturtabilir miyiz, yeni bir genişleme dalgası oldu onu henüz hazmedemedik böyle büyük bir ülkeyle yeni bir ilişkiyi kurabilir miyiz" gibi bir takım soru işaretleri olmuştu. Türkiye AB ilişkilerinde kartlar yeniden dağıtılmıştır. Türkiye'nin hem AB süresi hızlanacaktır AB’ye ye olma ihtimali çok daha güçlü ortaya çıkmıştır. Bu süreçte de daha yoğun bir ilişki ile AB’nin soru işaretlerini yaratan gelişmelerin Türkiyesiz üstesinde gelinemeyeceği de saptanmıştır.  Türkiye ile AB zirvesi benim 15 yıllık AB sürecinde beli görevlerle yer aldım ilk defa oluyor. Sayın başbakanımız açılış kapanış konuşmasını yapıyor ve önemli kararlar alınıyor. Dolayısıyla böyle zirveler sene de iki kere yapılacak. Siyasi, ekonomik, enerji diyalogları genişliyor, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ile ilgili önemli adımlar atılıyor. Vizenin 2016 Ekim ayında kalkacağı beyan edildi. 17.fasıl 14 Aralık’ta açılıyor. Böyle durumda üyeliğe doğru atılan güçlü bir adımdır.

Vize muafiyeti konusunun gerçekleşmesi için bazı adımlar var Türkiye'nin yapması gereken. Bunlar arasında pasaportların yenilenmesi var. Takvim nasıl işleyecek?

Bu zirvede alınan bir karar değil bu öncelikle. Vizenin tamamen kalkması süreci ve geri kabul anlaşması birlikte devreye girdiler ve bununda gerekleri zaten yerine getiriliyor. Vizenin kalkması için Türkiye'den 72 beklenti var. Bunların hiç birisi aniden ortaya çıkmış ve daha önceki mutabakatın dışındaki beklentiler değil. Bu zirve ile birlikte vize 2017’de kalkacakken 2016’ya geri çekiliyor tek değişiklik bu. Pasaportların ve kimlik kartlarının güvenliğinin sağlanması elzem bir şey. Bizim pasaportlarımız şu anda biometrik veriye sahip. Bu da yıllarca güvenilmeyen sahte yapılma ihtimali çok fazla olan bu yüzden bu pasaportların kullanıldığı ülkelerde güven telkin etmeyen pasaportlar yerine tek bir merkezden verilen, içinde o kişiyle ilgili bütün verilerin hemen sağlanabileceği pasaportlar haline geldi. Buna bir parmak izi mekanizması ilave ediliyor. Dolayısıyla hem kimlik kartları hem pasaportlar bakımından Türkiye için önemli bir soru değil. Çok yakın zamanda bunu gerçekleştireceğiz. Bunun dışında çok önemli kanunlar var. Kişisel verilerin korunması kanunu. Bu bütün Türk vatandaşların kişisel verilerinin buna sahip olma hakkına sahip olmayan ve bu kişilerin aleyhine kullanılmasına yol açabilecek bir tehlike ile karşılaşılmaması için bunların güvence altına alınmasını ve bir sistem oturtulmasını içeriyor. Bu kanun çıkmadığı için bizim Europpol gibi çok önemli güvenlik mekanizmalarıyla işbirliğimiz tam olarak gerçekleşemiyor. Böyle bir terör ortamının olduğu ortamda Europol gibi önemi bir mekanizmayla bizim işbirliği yapamıyor olmamız bir eksikliktir. Bunun dışında insan ticaretinin önlenmesi yasası çıkması lazımdır. Onun dışında uluslararası korumadan yararlana kişilerin iş piyasasına erişimine ilişkin düzenleme var. Birkaç Avrupa konseyi sözleşmesi var. Bunları Türkiye önümüzdeki hafta inşallah yeni hükümetimizin ilk 100 günde ilk 6 ayda ne yapacağına ilişkin takvim açıklanacak ve bunların hepsi orada yer alacaktır. Türkiye'nin yerine getireceği hususlar bakımından bizim bir endişemiz yok. Dolayısıyla Ekim 2016’da Türkiye üzerine düşeni yerine getirecektir. Bizim burada sıkıntımız biz bütün bunları yerine getirdikten sonra AB içindeki siyasi mekanizmalar vizenin kalkmaması kararı alabilir miydi bir sene önce böyle bir şey yok artık.

Bütün bu hükümler yerine getirildikten sonra vizesiz Avrupa için tüm üyelerin nihai oylaması olacak. Konjonktür orada ne kadar etkili olur?

Dünkü zirve aslında bunun bir teyidi. Bütün AB ülkesi liderleri bu zirvede yer aldılar ve hepsi konuşma yaptılar. Bunun sonucunda yayınlanan ortak eylem planı da bütün bu liderlerin onayından geçmiş bir belgedir. Dolayısıyla konsey kararı çıkarken tamamen bu belgenin ışığında alınmış bir kararın teyidi olacak. Mart ayında komisyon ikinci raporunu yayınlayacak ve gelişmelere ilişkin bir değerlendirme yapacak. Türkiye'nin 72 beklentiyi karşılama seviyesi orada belirtilecek. Sanıyorum yaz aylarında biz geri kabul anlaşmasını 3 aylık bir uygulamaya tabi tutacağız. Ondan sonrada vize kalkması karı Ekim ayında yürürlüğe girecek. Siyasi karar alınmıştır bütün mesele detayların yerine getirilmesi. Türkiye'nin de en ufak bir sıkıntısı yok bunları yerine getirme bakımından.

Oradaki başlıklardan biri sınırların daha iyi kontrol edilmesi ve mültecilerin barındığı kampların daha güçlendirilmesi. Bu nasıl bir takvimle olacak?

Bu anlaşma şu anda Avrupa’ya ulaşmış olan sadece Suriyeli değil çeşitli ülkelerden mültecilerin toplanıp Türkiye'ye gönderilip yeni kurulacak kamplarda ikamet etmelerinin sağlanması bunun karşılığında da Türkiye'ye 3 milyar euro 2 senede bir katkı sağlanması mıdır diye bir soru sorsanız bir tek bu değildir. Geri kabul anlaşması zaten imzalandı. Türkiye zaten Türk vatandaşı olup illegal bir şekilde Avrupa’ya gitmiş olanları zaten geri alıyor. Pasaportu olan ve Avrupa’ya illegal yoldan gitmiş birisi şayet Türkiye'den kaynaklandığı ispatlanırsa onu da alıyor. Buradaki sıkıntı pasaportu yok hangi ülke vatandaşı olduğu belli değil ve Türkiye'ye gönderilecek ama Türkiye bunları ne yapacak? Geri kabul anlaşması müzakerelerinde de en önemli sorun buydu. Ayrıca Türkiye'nin bir coğrafi çekincesi vardır. Güney komşuları bu anlaşma kapsamında değildir. Yani geri kabul anlaşması Suriye bakımından geçerli olan bir anlaşma değildir. Burada yapılacak olan Türkiye bir insanlık vecibesi olarak terörden kaçan, canını korumak isteyen insanlara kapısını açmıştır. Bu sadece çok iyi kamplar yapmak onları orada ikamet ettirmekten ibaret değildir. Eğitim, sağlık gibi sonra bunların ne olacağı gibi konular var. 60 bin çocuk Türkiye'de doğru. 450 bin Suriyeli çocuklara eğitim veriyoruz. Kamplar dünyadaki en iyi mülteci kampı. Bu 3 milyar euroyu biz istemiyoruz zaten kamplara sadece 8 milyar euro harcadık. Bu sorunları birlikte üstlenmemiz lazım. Eğitim olsun, gelecekleri olsun, organize suçlara mütemayil çocuklar yetiştirmek değil amacımız. İyi yetişmiş topluma intibak edebilecek ve Suriye sorunu çözüldüğünde de memleketlerine, yuvalarına dönebilecek bir atmosfer yaratalım. Merkel’in tabiri ile “biz göçü durdurmak değil göçü kayıtlı bir göç haline getirmek için yapıyoruz.” Bir defa kimliği olmayan insanların kendini denize atıp çeşitli imkanları zorlayarak Avrupa’ya ulaşması değil mesele, "ben şu kadar alacağım, Almanya bu kadar alacak, Avusturya şu kadar alacak" gibi belli kotalarda kayıtlı ve insan onuruna yakışan bir şekilde bu insanların oraya gitmeleri. Onu dışında da Türkiye'deki misafirlerimizin şartlarının daha iyiye götürülmesi. Şayet Suriye sorunu çözülemezse bu tedbirleri ne kadara alırsak alalım yeni göç dalgalarına açık hale gelebiliriz. Onu önlemek içinde Suriye sorununun çözümü dahil mülteci sorunuyla ilgili çok önemli kararlar alındı. Türkiye olmadan bu sorunun çözülemeyeceği kayda geçmiştir herkes bunu anlamıştır.

3 milyar euro konusunda ortaya çıkması gereken notlar var. Birincisi bu hangi fondan verilecek, ne kadar zamanda verilecek, Türkiye'nin 1 yıl gibi bir süreç isteği vardı AB’den 2 yıl gibi bir zaman belirtiliyordu.

İlk başta AB’nin bir bütçesi var kesinleşti�i için bütçesi aslında yeni çıkan durumlara göre ayırabileceği fonlar zorluk yaratıyor. Biz bir defa Türkiye'ye tahsis edilmiş olan ve Türkiye'nin üye olmasını mümkün kılacak, Türkiye'nin üyeliği için kullanılması gereken fonlara bu mülteciler için dokundurtmayız. İkincisi, biz sizden para istemiyoruz. Türkiye'ye 3 milyar vermeniz söz konusu değil. Sizin yapmanız gereken paranız varsa ve bunun yararlı olacağına inanıyorsanız bunun mültecilere harcamak için tahsis edilecek bir kaynak olmalıdır. Varılan mutabakatta mülteciler için 3 milyar euro tahsis edilecek, bunun çeşitli ülkeler paylaşıyorlar. İngiltere 400 milyon euro tahsis ettiğini açıkladı, Almanya büyük bir bölümünü üstleniyor. 2 yıllık bir süre için öngörülüyor. O dönem zarfında inşallah Suriye sorunuyla ilgili olumlu gelişmelere göre de bu fonun nereye harcanacağı daha belirli olabilir. Bir güveli bölge oluşursa, insanların dönebileceği ülkelerine bir ortam oluşursa bu fonun kullanımı başka şekilde tecelli edebilir. Ama Suriye sorunu uzar yeni bir göç dalgası olursa başka türlü kullanılabilir. En kısa zamanda bunun mekanizması kararlaştırılacak.

Bütün bu hükümler yerine getirildikten sonra vizesiz Avrupa için tüm üyelerin nihai oylaması olacak. Konjonktür orada ne kadar etkili olur?

Dünkü zirve aslında bunun bir teyidi. Bütün AB ülkesi liderleri bu zirvede yer aldılar ve hepsi konuşma yaptılar. Bunun sonucunda yayınlanan ortak eylem planı da bütün bu liderlerin onayından geçmiş bir belgedir. Dolayısıyla konsey kararı çıkarken tamamen bu belgenin ışığında alınmış bir kararın teyidi olacak. Mart ayında komisyon ikinci raporunu yayınlayacak ve gelişmelere ilişkin bir değerlendirme yapacak. Türkiye'nin 72 beklentiyi karşılama seviyesi orada belirtilecek. Sanıyorum yaz aylarında biz geri kabul anlaşmasını 3 aylık bir uygulamaya tabi tutacağız. Ondan sonrada vize kalkması karı Ekim ayında yürürlüğe girecek. Siyasi karar alınmıştır bütün mesele detayların yerine getirilmesi. Türkiye'nin de en ufak bir sıkıntısı yok bunları yerine getirme bakımından.

Oradaki başlıklardan biri sınırların daha iyi kontrol edilmesi ve mültecilerin barındığı kampların daha güçlendirilmesi. Bu nasıl bir takvimle olacak?

Bu anlaşma şu anda Avrupa’ya ulaşmış olan sadece Suriyeli değil çeşitli ülkelerden mültecilerin toplanıp Türkiye'ye gönderilip yeni kurulacak kamplarda ikamet etmelerinin sağlanması bunun karşılığında da Türkiye'ye 3 milyar euro 2 senede bir katkı sağlanması mıdır diye bir soru sorsanız bir tek bu değildir. Geri kabul anlaşması zaten imzalandı. Türkiye zaten Türk vatandaşı olup illegal bir şekilde Avrupa’ya gitmiş olanları zaten geri alıyor. Pasaportu olan ve Avrupa’ya illegal yoldan gitmiş birisi şayet Türkiye'den kaynaklandığı ispatlanırsa onu da alıyor. Buradaki sıkıntı pasaportu yok hangi ülke vatandaşı olduğu belli değil ve Türkiye'ye gönderilecek ama Türkiye bunları ne yapacak? Geri kabul anlaşması müzakerelerinde de en önemli sorun buydu. Ayrıca Türkiye'nin bir coğrafi çekincesi vardır. Güney komşuları bu anlaşma kapsamında değildir. Yani geri kabul anlaşması Suriye bakımından geçerli olan bir anlaşma değildir. Burada yapılacak olan Türkiye bir insanlık vecibesi olarak terörden kaçan, canını korumak isteyen insanlara kapısını açmıştır. Bu sadece çok iyi kamplar yapmak onları orada ikamet ettirmekten ibaret değildir. Eğitim, sağlık gibi sonra bunların ne olacağı gibi konular var. 60 bin çocuk Türkiye'de doğru. 450 bin Suriyeli çocuklara eğitim veriyoruz. Kamplar dünyadaki en iyi mülteci kampı. Bu 3 milyar euroyu biz istemiyoruz zaten kamplara sadece 8 milyar euro harcadık. Bu sorunları birlikte üstlenmemiz lazım. Eğitim olsun, gelecekleri olsun, organize suçlara mütemayil çocuklar yetiştirmek değil amacımız. İyi yetişmiş topluma intibak edebilecek ve Suriye sorunu çözüldüğünde de memleketlerine, yuvalarına dönebilecek bir atmosfer yaratalım. Merkel’in tabiri ile “biz göçü durdurmak değil göçü kayıtlı bir göç haline getirmek için yapıyoruz.” Bir defa kimliği olmayan insanların kendini denize atıp çeşitli imkanları zorlayarak Avrupa’ya ulaşması değil mesele, ben şu kadar alacağım,i Almanya bu kadar alacak, Avusturya şu kadar alacak gibi belli kotalarda kayıtlı ve insan onuruna yakışan bir şekilde bu insanların oraya gitmeleri. Onu dışında da Türkiye'deki misafirlerimizin şartlarının daha iyiye götürülmesi. Şayet Suriye sorunu çözülemezse bu tedbirleri ne kadara alırsak alalım yeni göç dalgalarına açık hale gelebiliriz. Onu önlemek içinde Suriye sorununun çözümü dahil mülteci sorunuyla ilgili çok önemli kararlar alındı. Türkiye olmadan bu sorunun çözülemeyeceği kayda geçmiştir herkes bunu anlamıştır.

3 milyar euro konusunda ortaya çıkması gereken notlar var. Birincisi bu hangi fondan verilecek, ne kadar zamanda verilecek, Türkiye'nin 1 yıl gibi bir süreç isteği vardı AB’den 2 yıl gibi bir zaman belirtiliyordu.

İlk başta AB’nin bir bütçesi var kesinleştiği için bütçesi aslında yeni çıkan durumlara göre ayırabileceği fonlar zorluk yaratıyor. Biz bir defa Türkiye'ye tahsis edilmiş olan ve Türkiye'nin üye olmasını mümkün kılacak, Türkiye'nin üyeliği için kullanılması gereken fonlara bu mülteciler için dokundurtmayız. İkincisi, biz sizden para istemiyoruz. Türkiye'ye 3 milyar vermeniz söz konusu değil. Sizin yapmanız gereken paranız varsa ve bunun yararlı olacağına inanıyorsanız bunun mültecilere harcamak için tahsis edilecek bir kaynak olmalıdır. Varılan mutabakatta mülteciler için 3 milyar euro tahsis edilecek, bunun çeşitli ülkeler paylaşıyorlar. İngiltere 400 milyon euro tahsis ettiğini açıkladı, Almanya büyük bir bölümünü üstleniyor. 2 yıllık bir süre için öngörülüyor. O dönem zarfında inşallah Suriye sorunuyla ilgili olumlu gelişmelere göre de bu fonun nereye harcanacağı daha belirli olabilir. Bir güveli bölge oluşursa, insanların dönebileceği ülkelerine bir ortam oluşursa bu fonun kullanımı başka şekilde tecelli edebilir. Ama Suriye sorunu uzar yeni bir göç dalgası olursa başka türlü kullanılabilir. En kısa zamanda bunun mekanizması kararlaştırılacak.

Sonraki Haber