Basın Desteklenmeli, Gazetecilik Güçlendirilmelidir

Pratik tanımıyla gazetecilik, toplumu, haberdar etme işi.‘Doğrular’ zamana, zemine, tarih kesiti...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Pratik tanımıyla gazetecilik, toplumu, haberdar etme işi.

‘Doğrular’ zamana, zemine, tarih kesiti veya kişiye göre değişse bile..

Gerçeğin bilgisini aramak, bulmak ve nihai yorumu; okura, izleyene bırakmak,

Gazetecinin, işi…

Bilgiye ulaşmak ise, Anayasal bir hak!

Demek ki gazeteci açısından ödev olan, halk için bir hak.

Demokrasinin, saydamlığın, hayatın tüm alanlarının özgürlüğü bu anlayışa bağlı.

Basının özgürlüğü, akademiden iş dünyasına, hatta siyasete, herkesin özgürlüğü demek…

Parlamenter Monarşiden çok partili yaşama, günümüzde referandumlardan yerel yönetimlere,

Bizim ‘Basınımız, toplumda yaşanılan sorunları iki misli yaşayan ve ama yarıya indirendir.

Her türlü eleştiriye karşın net hasılat böyledir…

Burada ve her yerde, eğitimi de ödülü de “mesleğin” içindedir…

Öyle ki, kendi içinde ücret dengesi ve sendikası olmayan bu alana gençler, koşarak gelmekte,

Diğer yandan “okunma” tercihi açısından yazılı basını geçen internet ise “özgürce yazmak” edimini körüklemektedir.

Bu durum, hayatın genel gerçeğidir. Bizim hayatlarımızın bazı özel güçlükleri de vardır:

Daha ötesi yok: basınımız nice değerli şehitler vermiştir: Kalemler kırılmış; “yaşam hakkı” ellerinden alınmıştır.

Öte yanda, yasaların özgürlükleri daraltıcı yorumlanmasından dolayı gazeteciler, hemen her dönemde bedel ödemektedirler.

Örneğin, “Ergenekon” benzeri davalarda olduğu gibi, bu ‘bedel, bazen yılları bulmakta, bazen de telafisi olanaksız mağduriyetlere varmaktadır.

Her şeye rağmen ve her şeyle birlikte düşünüldüğünde…

Gazetecilerin, yazılı medya ile internet medyasındaki yazarların, topluma ‘kattıkları, benzer ara kesitleri olan alanlarda çalışanlardan daha niteliksiz katkılar değildir.

Örneğin, “ortalama üretken bir milletvekilinin”, harcama ve masrafları açısından (hem de abartılı sayılır bir şekilde) hayatı kolaylaştırılıyorken;

Toplumsal denetime ve hizmet kalitesinin yükseltilmesine, ülkenin çıkarları için gerçeğin bilgisine adanmış gazeteci ve yazarların,

Basında emek verenlerin, ulaşım, haberleşme, teknolojik yenileme hatta sağlık ve sosyal giderleri neden yeterince ve hakkaniyet ölçütlerinde ele alınmaz?

Kaldı ki, yukarıda da anımsadık: Gazeteciler, yazarlar, bilgileri kadar, canlarını da piyasaya sürenlerdir!

Piyasa koşulları içinde ezilmemelidirler ki, halka ve demokrasiye en verimli katkıları yapabilsinler…

Bu öyle bir uğraş ki; Dünya’da da benzer zorluklar kaydediliyor… 6 ayda 61 gazeteci öldürülüyor!

Fakat bu böyle diye, demokrasiler basından vazgeçemez…

Yüreğinde memleket sevgisi, insanca vicdanı olan bir gazeteci ve yazar ise, asla ama asla haberden ve yorumdan geri duramaz.

Bizde ve bütün dünyada yapılması gereken; yasasıyla, yapısıyla, yaşayışıyla, basının desteklenmesi ve gazeteciliğin güçlendirilmesidir.

">

Pratik tanımıyla gazetecilik, toplumu, haberdar etme işi.

‘Doğrular’ zamana, zemine, tarih kesiti veya kişiye göre değişse bile..

Gerçeğin bilgisini aramak, bulmak ve nihai yorumu; okura, izleyene bırakmak,

Gazetecinin, işi…

Bilgiye ulaşmak ise, Anayasal bir hak!

Demek ki gazeteci açısından ödev olan, halk için bir hak.

Demokrasinin, saydamlığın, hayatın tüm alanlarının özgürlüğü bu anlayışa bağlı.

Basının özgürlüğü, akademiden iş dünyasına, hatta siyasete, herkesin özgürlüğü demek…

Parlamenter Monarşiden çok partili yaşama, günümüzde referandumlardan yerel yönetimlere,

Bizim ‘Basınımız, toplumda yaşanılan sorunları iki misli yaşayan ve ama yarıya indirendir.

Her türlü eleştiriye karşın net hasılat böyledir…

Burada ve her yerde, eğitimi de ödülü de “mesleğin” içindedir…

Öyle ki, kendi içinde ücret dengesi ve sendikası olmayan bu alana gençler, koşarak gelmekte,

Diğer yandan “okunma” tercihi açısından yazılı basını geçen internet ise “özgürce yazmak” edimini körüklemektedir.

Bu durum, hayatın genel gerçeğidir. Bizim hayatlarımızın bazı özel güçlükleri de vardır:

Daha ötesi yok: basınımız nice değerli şehitler vermiştir: Kalemler kırılmış; “yaşam hakkı” ellerinden alınmıştır.

Öte yanda, yasaların özgürlükleri daraltıcı yorumlanmasından dolayı gazeteciler, hemen her dönemde bedel ödemektedirler.

Örneğin, “Ergenekon” benzeri davalarda olduğu gibi, bu ‘bedel, bazen yılları bulmakta, bazen de telafisi olanaksız mağduriyetlere varmaktadır.

Her şeye rağmen ve her şeyle birlikte düşünüldüğünde…

Gazetecilerin, yazılı medya ile internet medyasındaki yazarların, topluma ‘kattıkları, benzer ara kesitleri olan alanlarda çalışanlardan daha niteliksiz katkılar değildir.

Örneğin, “ortalama üretken bir milletvekilinin”, harcama ve masrafları açısından (hem de abartılı sayılır bir şekilde) hayatı kolaylaştırılıyorken;

Toplumsal denetime ve hizmet kalitesinin yükseltilmesine, ülkenin çıkarları için gerçeğin bilgisine adanmış gazeteci ve yazarların,

Basında emek verenlerin, ulaşım, haberleşme, teknolojik yenileme hatta sağlık ve sosyal giderleri neden yeterince ve hakkaniyet ölçütlerinde ele alınmaz?

Kaldı ki, yukarıda da anımsadık: Gazeteciler, yazarlar, bilgileri kadar, canlarını da piyasaya sürenlerdir!

Piyasa koşulları içinde ezilmemelidirler ki, halka ve demokrasiye en verimli katkıları yapabilsinler…

Bu öyle bir uğraş ki; Dünya’da da benzer zorluklar kaydediliyor… 6 ayda 61 gazeteci öldürülüyor!

Fakat bu böyle diye, demokrasiler basından vazgeçemez…

Yüreğinde memleket sevgisi, insanca vicdanı olan bir gazeteci ve yazar ise, asla ama asla haberden ve yorumdan geri duramaz.

Bizde ve bütün dünyada yapılması gereken; yasasıyla, yapısıyla, yaşayışıyla, basının desteklenmesi ve gazeteciliğin güçlendirilmesidir.

Tüm yazılarını göster