Emek ve Ekmek

Sendikasız demokrasi, yumurtasız omlete benzer.Zaten nicedir, emek ve ekmek “bozuldu”.Buğday...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Sendikasız demokrasi, yumurtasız omlete benzer.

Zaten nicedir, emek ve ekmek “bozuldu”.

Buğday ambarı bir ülke, hormonlu teşvik düzeniyle, tarım ve hayvancılıkta çöktü.

Ne işçi ailesi ne de orta direk yeterli besleniyor.

Bayram gezmesi bile zor; nerede kaldı kitaba, tiyatroya bütçe ayrılsın...

Evet, ekmek küflendi ve yanı sıra sendikal hareket de saflığını kısmen yitirdi.

24 Ocak’tan denetimsiz serbest piyasa ekonomisine, oradan ‘küreselciliğe’ çıkan yol;

Sendikaları da “sarartı”…

Oysa, sendika, demokrasinin kah dayanağı, kah koruganı, kah taşıyıcı unsuru.

Sendika böyle değilse:

Mal ve hizmete “zam” var, maaş ve ücrete –gelir artışı payı anlamında- yok!

Gündemde bir de Ulusal İstihdam Stratejisi var, var ama, sendika ağasına ne gam:

Neler öngörülüyor?

-‘Bölgesel’ Asgari Ücret,
-‘Esnek’ çalıştırma,
-Kıdem Tazminatının ‘Fon’a devri, …

“Bölgesel”… “Esnek”… ”Fon”… Çalışma yaşamı (barışı) nasıl etkilenecek?

Oysa, bunlardan biri bile sendikaları ayağa kaldırmaya yeter. Ama, henüz olmuyor.

Medyanın kimi çevreleri tabloyu görmezden geliyor, özel sigortacılığa övgü düzüyor.

Emek, 1960’lardan bu yana ilk kez akademisyenlerin ilgisinden bu denli yoksun.

Emek, 80’ler dönemecinden bugüne ilk kez bu anlamda “müttefik” fukarası.

Diğer yanda…

Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, grev hakkını kısıtlayan, sendikalaşmayı sınırlayan içerikte…

Nerede? Bütün bir toplumun, hudutsuz özelleştirmeler ve iş yaratamayan ekonomin nicedir cenderesinde olduğu bir yerde; Türkiye’de.

Şu verili koşullarda;

“Sendika” kaybederse, memur da kaybedecek. Esnaf da kazanamayacak.

İşte bu ortamda, dayanışma kıvamını artırmanın bilincine ermiş emekçiler de var.

‘Sendikal Güç-birliği’ ve Ulusal Demokratik İşçi Hareketi gibi…

Dillerindeki kaygıları:

-Hak kayıplarını ‘önlemek,
-Taşeronlaşmaya ‘olanak vermemek,
-Sendikal örgütlenmeyi ‘geliştirmek, …

“Önlemek”… “İzin vermemek”… “Geliştirmek”. Bunu ise, zaman gösterecek.

Yine de ve o arada;

Tuzla’dan en son Aşkale’ye, günde ortalama 3-4 işçinin yaşamını yitirdiği ülkemizde, iş sağlığı ve iş güvenliği alanında iyileştirici düzenlemeler de yapılması gerekiyor…

Evet, emeğin sorunu, yalnız işçinin de değil, aynı zamanda emeklinin ve işsizin de, o arada, bütün bir toplumun da, sorunudur.

Kayıtlı, kurallı bir çalışma yaşamı; piyasa dengeleri ve gerçek rekabet gücü açısından olduğu kadar, demokrasinin tüm kurumları için de en değerli dayanaklardır.

Bu anlamda, sendikal niteliğin ve niceliğin artırılması yalnız emekçi açısından değil demokrasi açısından da yaşamsal önemdedir:

“Güçlü emek, temiz ekmek”; “gelişen ekonomi, işleyen demokrasi” Türkiye içindir…

">

Sendikasız demokrasi, yumurtasız omlete benzer.

Zaten nicedir, emek ve ekmek “bozuldu”.

Buğday ambarı bir ülke, hormonlu teşvik düzeniyle, tarım ve hayvancılıkta çöktü.

Ne işçi ailesi ne de orta direk yeterli besleniyor.

Bayram gezmesi bile zor; nerede kaldı kitaba, tiyatroya bütçe ayrılsın...

Evet, ekmek küflendi ve yanı sıra sendikal hareket de saflığını kısmen yitirdi.

24 Ocak’tan denetimsiz serbest piyasa ekonomisine, oradan ‘küreselciliğe’ çıkan yol;

Sendikaları da “sarartı”…

Oysa, sendika, demokrasinin kah dayanağı, kah koruganı, kah taşıyıcı unsuru.

Sendika böyle değilse:

Mal ve hizmete “zam” var, maaş ve ücrete –gelir artışı payı anlamında- yok!

Gündemde bir de Ulusal İstihdam Stratejisi var, var ama, sendika ağasına ne gam:

Neler öngörülüyor?

-‘Bölgesel’ Asgari Ücret,
-‘Esnek’ çalıştırma,
-Kıdem Tazminatının ‘Fon’a devri, …

“Bölgesel”… “Esnek”… ”Fon”… Çalışma yaşamı (barışı) nasıl etkilenecek?

Oysa, bunlardan biri bile sendikaları ayağa kaldırmaya yeter. Ama, henüz olmuyor.

Medyanın kimi çevreleri tabloyu görmezden geliyor, özel sigortacılığa övgü düzüyor.

Emek, 1960’lardan bu yana ilk kez akademisyenlerin ilgisinden bu denli yoksun.

Emek, 80’ler dönemecinden bugüne ilk kez bu anlamda “müttefik” fukarası.

Diğer yanda…

Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, grev hakkını kısıtlayan, sendikalaşmayı sınırlayan içerikte…

Nerede? Bütün bir toplumun, hudutsuz özelleştirmeler ve iş yaratamayan ekonomin nicedir cenderesinde olduğu bir yerde; Türkiye’de.

Şu verili koşullarda;

“Sendika” kaybederse, memur da kaybedecek. Esnaf da kazanamayacak.

İşte bu ortamda, dayanışma kıvamını artırmanın bilincine ermiş emekçiler de var.

‘Sendikal Güç-birliği’ ve Ulusal Demokratik İşçi Hareketi gibi…

Dillerindeki kaygıları:

-Hak kayıplarını ‘önlemek,
-Taşeronlaşmaya ‘olanak vermemek,
-Sendikal örgütlenmeyi ‘geliştirmek, …

“Önlemek”… “İzin vermemek”… “Geliştirmek”. Bunu ise, zaman gösterecek.

Yine de ve o arada;

Tuzla’dan en son Aşkale’ye, günde ortalama 3-4 işçinin yaşamını yitirdiği ülkemizde, iş sağlığı ve iş güvenliği alanında iyileştirici düzenlemeler de yapılması gerekiyor…

Evet, emeğin sorunu, yalnız işçinin de değil, aynı zamanda emeklinin ve işsizin de, o arada, bütün bir toplumun da, sorunudur.

Kayıtlı, kurallı bir çalışma yaşamı; piyasa dengeleri ve gerçek rekabet gücü açısından olduğu kadar, demokrasinin tüm kurumları için de en değerli dayanaklardır.

Bu anlamda, sendikal niteliğin ve niceliğin artırılması yalnız emekçi açısından değil demokrasi açısından da yaşamsal önemdedir:

“Güçlü emek, temiz ekmek”; “gelişen ekonomi, işleyen demokrasi” Türkiye içindir…

Tüm yazılarını göster