Kılıçdaroğlu ve Ekonomide Hedefler …

Sandık konulup, seçim kuruldu mu, ortada ne anket kalır ne kamuoyu yoklaması; “iş ve aş sorunu”...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Sandık konulup, seçim kuruldu mu, ortada ne anket kalır ne kamuoyu yoklaması; “iş ve aş sorunu” gerçek gündemdir, ‘sorumlu siyaset anlayışı’ bunların çözümüne öncelik verir, eşanlı olarak da genel ekonomiden dış politikaya hedeflerini dengeler.

Demokratik siyaset, devletin yarını ile yurttaşın bugünü arasında tercihi değil ikisinin çıkar birliğini ortaya koymak; yönetsel barışı, ekonomik barışla taçlandırma sanatıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu, envanterin içindeki enkazı ayıklayabilecek bir “hesap uzmanı”.. Etik değerlere önem veren siyasetçi kimliğiyle de, “rant yapılanmasının” siyaset üzerinden ekonomiye ve demokrasiye ne denli yıkım oluşturduğunun farkında…

Vatandaşın ortak paydası, “geçim derdi”, ortak şikayeti, yaşamsallığını yitirdiği için ‘yaşamayı zorlaştıran’ yasal düzenlemeler. Türkiye, “karmaşık” rakamlarla adeta kağıt üstündeki büyümesini hakça dağıtamıyor; tablo, dünyanın en sorunlu gelir dağılımlarından birine sahip olduğumuz gerçeğiyle çerçeveleniyor…

Kılıçdaroğlu, (istihdam yaratan büyümeye dayalı reel ekonomi) diyor, kayıt-dışılığın üzerine, “istihdam vergisini” kaldırarak ve asgari ücret vergisini de yüzde 1 ile sınırlayarak, yürünmesini öneriyor…

Kurallı ekonominin demokrasiyi güçlendireceği bilinciyle, yoksulluğun yarı çapını önce 15 milyon 715 bin kişi olarak alıyor; aile yardımları ile yoksulluğu “kölelikten” esirgeyecek ve olası durgunluk çevrimlerinde piyasayı / pazarı canlı tutacak bir vasata işaret ediyor…

Ekonomi Gazetecileri ile yaptığı toplantıda (1), (medya patronlarının kamu ihalelerine girmemesi gerektiğini) vurguluyor, basın emekçilerinin sendikal güvenceye tam olarak kavuşturulmaları gerektiğinin altını çiziyor. Eğitim ile ekonominin bağının güçlendirileceğinin ip uçlarını sanayi bölgeleri üzerinden veriyor.

Arkasında teknoloji olan, gerçekçi para politikasına dayanan, reel ekonominin, 2023’te Türkiye’yi 2,6 trilyon dolar hasılaya çıkaracağını ve kişi başına 31.500 dolarlık bir ülke yapacağını, bir hedef olarak temellendiriyor… Ortalamada yüzde 7, Doğu’da yüzde 9.5 büyüyen (öylelikle kamu yatırımcılığının önemini yeniden keşfeden) bir Türkiye….

Sorulardan biri “Kaynak nerede?” sorusudur yanıtı ise, sanırım şu denklemdedir:

(dengeli büyüme + verimlilik+ tasarruf) – (‘sıcak para’ + kayıt dışılık + yolsuzluklar)

Bu eşittir: -bütün seçmenlerin ortak özlemi olduğuna inandığım- ‘ekonomisi büyüyen, demokrasisi gelişen, toplumsal barışı güçlenen’ bir Türkiye’dir…

____________________________________
(1): Dünya Gazetesi. 25 Mart 2011. Sayfa 12.

">

Sandık konulup, seçim kuruldu mu, ortada ne anket kalır ne kamuoyu yoklaması; “iş ve aş sorunu” gerçek gündemdir, ‘sorumlu siyaset anlayışı’ bunların çözümüne öncelik verir, eşanlı olarak da genel ekonomiden dış politikaya hedeflerini dengeler.

Demokratik siyaset, devletin yarını ile yurttaşın bugünü arasında tercihi değil ikisinin çıkar birliğini ortaya koymak; yönetsel barışı, ekonomik barışla taçlandırma sanatıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu, envanterin içindeki enkazı ayıklayabilecek bir “hesap uzmanı”.. Etik değerlere önem veren siyasetçi kimliğiyle de, “rant yapılanmasının” siyaset üzerinden ekonomiye ve demokrasiye ne denli yıkım oluşturduğunun farkında…

Vatandaşın ortak paydası, “geçim derdi”, ortak şikayeti, yaşamsallığını yitirdiği için ‘yaşamayı zorlaştıran’ yasal düzenlemeler. Türkiye, “karmaşık” rakamlarla adeta kağıt üstündeki büyümesini hakça dağıtamıyor; tablo, dünyanın en sorunlu gelir dağılımlarından birine sahip olduğumuz gerçeğiyle çerçeveleniyor…

Kılıçdaroğlu, (istihdam yaratan büyümeye dayalı reel ekonomi) diyor, kayıt-dışılığın üzerine, “istihdam vergisini” kaldırarak ve asgari ücret vergisini de yüzde 1 ile sınırlayarak, yürünmesini öneriyor…

Kurallı ekonominin demokrasiyi güçlendireceği bilinciyle, yoksulluğun yarı çapını önce 15 milyon 715 bin kişi olarak alıyor; aile yardımları ile yoksulluğu “kölelikten” esirgeyecek ve olası durgunluk çevrimlerinde piyasayı / pazarı canlı tutacak bir vasata işaret ediyor…

Ekonomi Gazetecileri ile yaptığı toplantıda (1), (medya patronlarının kamu ihalelerine girmemesi gerektiğini) vurguluyor, basın emekçilerinin sendikal güvenceye tam olarak kavuşturulmaları gerektiğinin altını çiziyor. Eğitim ile ekonominin bağının güçlendirileceğinin ip uçlarını sanayi bölgeleri üzerinden veriyor.

Arkasında teknoloji olan, gerçekçi para politikasına dayanan, reel ekonominin, 2023’te Türkiye’yi 2,6 trilyon dolar hasılaya çıkaracağını ve kişi başına 31.500 dolarlık bir ülke yapacağını, bir hedef olarak temellendiriyor… Ortalamada yüzde 7, Doğu’da yüzde 9.5 büyüyen (öylelikle kamu yatırımcılığının önemini yeniden keşfeden) bir Türkiye….

Sorulardan biri “Kaynak nerede?” sorusudur yanıtı ise, sanırım şu denklemdedir:

(dengeli büyüme + verimlilik+ tasarruf) – (‘sıcak para’ + kayıt dışılık + yolsuzluklar)

Bu eşittir: -bütün seçmenlerin ortak özlemi olduğuna inandığım- ‘ekonomisi büyüyen, demokrasisi gelişen, toplumsal barışı güçlenen’ bir Türkiye’dir…

____________________________________
(1): Dünya Gazetesi. 25 Mart 2011. Sayfa 12.

Tüm yazılarını göster