Laiklik ve Günümüz…

Laiklik, din ile devlet işlerinin ayrılması…Fakat, bizim için bundan da fazlası; demokrasimizin...

R. Bülend Kırmacı r.b.kirmaci@gmail.com

Laiklik, din ile devlet işlerinin ayrılması…

Fakat, bizim için bundan da fazlası; demokrasimizin, temel dayanak noktasıdır.

Dünyevi işleri dine “taşıtmak”, o dine yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir.

Hiçbir din, -hele ki- siyaset gibi bir alanda, safiyetini, masumiyetini koruyamaz.

Bu anlamda laiklik, kişinin esenliği ve toplumun birliği açısından yaşamsal önemdedir.

Devlet, tüm inanışlara eşit mesafededir, “inanışlar” da barış içinde dengeye gelmektedir.

Hem laikliği benimsemiş, hem de, Müslüman, Hıristiyan veya Musevi olunabilir.

Asya’dan Balkanlar’a ve Anadolu’ya, Yaradan’ın sevgisi insanda yansıdığında;

Erenler de biliyordu.. Batı’da ruhban sınıfın “eliyle”, kan içiliyordu…

Fakat, “madde/meta”, skolastik evreni “öldürdü”,

Doğu ise bir yerlerde akıl artı nakil’dir.

Atatürk’ün devrimleri kendi çağını o nedenle aşmaktadır;

İnsan’ın Hakk’ı insanadır…

Modern devletin vatandaşlık aidiyeti, gurbetçinin bayrağı, soydaşının dayanağıdır.

Bir kültürel Ulus mensubiyeti olmadan, hak ve özgürlüklerin vasatı yaşanamaz.

İş, atomu “bomba” ya da bilim için kullanmanın etiğindedir; ahlaklı birey, önemlidir.

Yeni-kolonyal sömürgeciliğin hedefindeki tüm coğrafyalarda haç ile hilal makası işliyor.

Yugoslavya’ya atılan neşter, Ortadoğu’ya verilen narkoz; Tapınaklar ve intihar’cılar!

Dışarıdan aktarılanın baskısıyla içeriden dayatılan basıncın altında emek pazarları kuruluyor.

Dünya çevrimi içinde itilip kakılmamak ve kendi ülkesinde sınıfsal gadre uğramamak için;

Laiklik, yaşamsaldır; demokrasiyi yaşamaktır!

“Gelişmeler” ise, kaygı uyandırmaktadır…

4+4+4 ile eğitimin dinselleştirilmesi…

Çift hukukluluğa adeta çağrı çıkaran bir yerelleşme…

Eşitlikçi, aydınlanmacı hizmetlerin Diyanetten değil “Tarikat koalisyonu”ndan beklenmesi…

Bizi “ileri” götürecek, barışa katkı sağlayacak, demokrasimize güç katacak bir tablo değil.

Buna karşılık, her alandaki ‘özgürlük, Bağımsızlığa dayanırsa anlamlıdır.

İnancımız “akıl” diyor, akıl: “özgürlük”; Yüce dinimiz “ahlak” diyor, ahlak: “bağımsızlık”!

Ve düşünüşü, hayatı yorumlayışı, işte bu bilinçte olan insanlarla tanımlanır uygar bir yaşam.

">

Laiklik, din ile devlet işlerinin ayrılması…

Fakat, bizim için bundan da fazlası; demokrasimizin, temel dayanak noktasıdır.

Dünyevi işleri dine “taşıtmak”, o dine yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biridir.

Hiçbir din, -hele ki- siyaset gibi bir alanda, safiyetini, masumiyetini koruyamaz.

Bu anlamda laiklik, kişinin esenliği ve toplumun birliği açısından yaşamsal önemdedir.

Devlet, tüm inanışlara eşit mesafededir, “inanışlar” da barış içinde dengeye gelmektedir.

Hem laikliği benimsemiş, hem de, Müslüman, Hıristiyan veya Musevi olunabilir.

Asya’dan Balkanlar’a ve Anadolu’ya, Yaradan’ın sevgisi insanda yansıdığında;

Erenler de biliyordu.. Batı’da ruhban sınıfın “eliyle”, kan içiliyordu…

Fakat, “madde/meta”, skolastik evreni “öldürdü”,

Doğu ise bir yerlerde akıl artı nakil’dir.

Atatürk’ün devrimleri kendi çağını o nedenle aşmaktadır;

İnsan’ın Hakk’ı insanadır…

Modern devletin vatandaşlık aidiyeti, gurbetçinin bayrağı, soydaşının dayanağıdır.

Bir kültürel Ulus mensubiyeti olmadan, hak ve özgürlüklerin vasatı yaşanamaz.

İş, atomu “bomba” ya da bilim için kullanmanın etiğindedir; ahlaklı birey, önemlidir.

Yeni-kolonyal sömürgeciliğin hedefindeki tüm coğrafyalarda haç ile hilal makası işliyor.

Yugoslavya’ya atılan neşter, Ortadoğu’ya verilen narkoz; Tapınaklar ve intihar’cılar!

Dışarıdan aktarılanın baskısıyla içeriden dayatılan basıncın altında emek pazarları kuruluyor.

Dünya çevrimi içinde itilip kakılmamak ve kendi ülkesinde sınıfsal gadre uğramamak için;

Laiklik, yaşamsaldır; demokrasiyi yaşamaktır!

“Gelişmeler” ise, kaygı uyandırmaktadır…

4+4+4 ile eğitimin dinselleştirilmesi…

Çift hukukluluğa adeta çağrı çıkaran bir yerelleşme…

Eşitlikçi, aydınlanmacı hizmetlerin Diyanetten değil “Tarikat koalisyonu”ndan beklenmesi…

Bizi “ileri” götürecek, barışa katkı sağlayacak, demokrasimize güç katacak bir tablo değil.

Buna karşılık, her alandaki ‘özgürlük, Bağımsızlığa dayanırsa anlamlıdır.

İnancımız “akıl” diyor, akıl: “özgürlük”; Yüce dinimiz “ahlak” diyor, ahlak: “bağımsızlık”!

Ve düşünüşü, hayatı yorumlayışı, işte bu bilinçte olan insanlarla tanımlanır uygar bir yaşam.

Tüm yazılarını göster